Kimse gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutulmaz

Kimse gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutulmaz

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Bakara Sûresi 233-234. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

233- Anneler de, emzirmeyi tamamlamak isteyen (baba) için, çocuklarını tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisinin olan (babaya) da, meşrû‘ (örfe uygun) bir şekilde onların (annelerin) yiyecek ve giyecekleri(ni  te’mîn etme borcu) vardır. Kimse gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutulmaz. Ne anne, yavrusu yüzünden ne de çocuk kendisinin olan (baba), çocuğu yüzünden zarara uğratılır. (Baba öldüğü zaman) mîrasçının üzerine de bunun aynısı (borçtur). Artık (anne ile baba) kendi rızâlarıyla ve müşâvere ederek (çocuğu sütten) ayırmak isterlerse, bundan dolayı ikisinin üzerine bir günah yoktur. Eğer çocuklarınızı (süt anneye) emzirtmek isterseniz, verdiğiniz (ücret)i güzellikle teslîm ettiğiniz takdirde artık size bir günah yoktur. O hâlde Allah’dan sakının ve bilin ki şübhesiz Allah, ne yapıyorsanız hakkıyla görendir.

234-Sizden vefât edip de geride zevceler bırakanlar(ın zevceleri) ise, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Böylece bekleme müddetlerinin sonuna geldikleri zaman, artık kendileri hakkında meşrû‘ olarak yaptıklarında size bir günah yoktur.(1) Allah ise, ne yapıyorsanız hakkıyla haberdar olandır.

---
(1) Âyette zikredildiği gibi, kocası ölen kadının dört ay on gün evlenmeden beklemesi gerekir. Bu müddet içerisinde, koku sürünmekten ve süslenmekten kaçınmalıdır. Bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuşlardır: “Allah’a ve âhiret gününe îmân eden bir kadın için, ölüye üç geceden fazla yas tutması helâl olmaz; ancak kocası müstesnâ, ona dört ay on gün yas tutar.” (Ahkâmü’l-Kur’ân, Cessâs, c. 2, 125)

Müfessirlere göre bu beklemenin hikmeti, kadının hâmile olması ihtimâline binâen, çocuğun nesebinin karışmaması için bir tedbirdir. Nitekim Sahîh-i Buhârî ve Müslim’de geçen bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (asm), dört ay on günlük süreyi îzah sadedinde, cenînin anne karnındaki durumunu şöyle ifâde buyurmuşlardır: “Sizden biriniz anne karnında yaratılırken kırk gün bir su damlası olarak kalır, sonra bu kadar süre içinde bir alaka (ana rahmi duvarına tutunmuş asılı bir hücre topluluğu) olur, sonra yine bu kadar sürede bir mudğa (dişle çiğnenmiş ete benzeyen bir cenin) olur. Sonra ona melek gönderilip ruh üflenir.” Hadîs-i şerîfte zikredilen safhaların tamâmı üç kırktır ki yüz yirmi gün, yani dört ay eder. Bundan sonraki on günlük süre ise, bazı ayların noksan olmasından ve rûhun cenîne üflenmesinden sonra hareketinin zuhûr etmesi için bir ihtiyattır. (İbn-i Kesîr, c. 1, 214)