Kızımızı kalbi durana kadar bekleyeceğiz

Kızımızı kalbi durana kadar bekleyeceğiz

Zeytinburnu'ndaki tramvay kazasında ağır yaralanan ve yoğun bakımda 4 kez kalbi duran Buket Bulut'un beyin ölümü gerçekleşti. Umudunu kaybetmeyen ve kızlarının hayata tutunacağına inanan ailesi, "Fişi çekmeyeceğiz" diyor

Oktay Yıldırım'ın haberi

Zeytinburnu'nda iki öğrencinin hayatını kaybettiği tramvay yolundaki kazada ağır yaralanan Buket Bulut'la ilgili acı haber geldi. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi'nde tedavi altında bulunan Buket'in beyin ölümünün gerçekleştiğini açıkladı. Buket'in babası Veysel Bulut, kızının durumunun iyi olduğunu, organlarının çalıştığını söyledi. Veysel Bulut, "Bu sabah öldüğü yönünde televizyonlar alt yazı geçti. Birçok aile yakınımız fenalaşarak hastaneye kaldırıldı. Sabah kızımın yanından çıktım. Bekliyoruz. Dua etmekten başka çaremiz yok. Kızımın organları sağlıklı çalışıyor. Sonuna kadar gideceğiz. Herkes elinden geleni yaptı bundan kuşkumuz yok. Sadece beyinde problem var. Onu da bilmiyoruz. Kızım yaşıyor. Sonuna kadar gideceğiz" diye konuştu.

'FİŞİ ÇEKMEYECEĞİZ'

Genç kızın amcası Kemal Bulut da Buket Bulut'un yaşamasını beklediklerini belirterek, "Fişi çekmeyeceğiz, kızımız direniyor' dedi. Kazada beyninde ödem ve vücudunda çeşitli kırıklar oluşan Buket'in kalbi yoğun bakıma alındıktan sonra 4 kez durdu. Doktorlar her seferinde kalbini yeniden çalıştırmayı başardı ancak tedaviye istenilen düzeyde cevap alamadı. Aynı kazada Denis Tekin ve İrem Dinçsoy hayatlarını kaybetmişti.

ARKADAŞLARI YALNIZ BIRAKMIYOR

Buket'in arkadaşları 24 saat boyunca hastane bahçesinde nöbetleşe bekleyerek, dualarıyla destek olmaya çalışıyor. Arkadaşları, Buket'in, 4 kez kalbinin durduğu halde hayata tutunduğunu belirterek, "Buket yaşamak için mücadele veriyor. Biz de onun için hastane kapısında dua ediyoruz. O hayat mücadelesini bırakmadıkça biz de onu bırakmayacağız" dedi.
Yeni Şafak

Bediüzzaman diyor ki...

Nev-i insanın dörtten birini teşkil eden çocuklar, âhiret imanıyla insanca yaşayabilirler ve insaniyetin istidatlarını taşıyabilirler. Yoksa, elîm endişeler içinde, kendini uyutturmak ve unutturmak için çocukça oyuncaklarıyla, haylâz bir hayatla yaşayacak. Çünkü, her vakit etrafında onun gibi çocukların ölmesiyle onun nazik dimağında ve ileride uzun arzuları taşıyan zayıf kalbinde ve mukavemetsiz ruhunda öyle bir tesir yapar ki, hayatı ve aklı o biçareye âlet-i azap ve işkence edeceği zamanda, âhiret imanının dersiyle, görmemek için oyuncaklar altında onlardan saklandığı o endişeler yerinde, bir sevinç ve genişlik hissederek der:

"Bu kardeşim veya arkadaşım öldü, Cennetin bir kuşu oldu. Bizden daha iyi keyf eder, gezer. Ve validem öldü, fakat rahmet-i İlâhiyeye gitti, yine beni Cenette kucağına alıp sevecek ve ben de o şefkatli anneciğimi göreceğim" diye insaniyete lâyık bir tarzda yaşayabilir.

Hem insanın bir rub'unu teşkil eden ihtiyarlar, yakında hayatlarının sönmesine ve toprağa girmelerine ve güzel ve sevimli dünyalarının kapanmasına karşı tesellîyi, ancak ve ancak âhiret imanında bulabilirler. Yoksa o merhametli muhterem babalar ve fedakâr şefkatli analar, öyle bir vâveylâ-yı ruhî ve bir dağdağa-i kalbî çekeceklerdi ki, dünya onlara meyusâne bir zindan ve hayat işkenceli bir azap olurdu. (Şualar, On Birinci Şuâ)