‘Kur’an çarpsın, Allah çarpsın, ekmek çarpsın’ demek doğru mu?

‘Kur’an çarpsın, Allah çarpsın, ekmek çarpsın’ demek doğru mu?

Halk arasında çok sık kullanılan ‘Kur’an çarpsın, Allah çarpsın, ekmek çarpsın’ ifadelerinin İslam'da bir yeri var mı?

Bu kadar çarpık ve saçma söz olamaz. Ne demek “Kur'an çarpsın, Allah çarpsın, ekmek çarpsın?”

Allah, bütün nimetlerin sahibi; Kur'an, nimetler üstü bir nimet… Ekmek de nimetlerin başı, anası ve esası...

Bu zamana kadar Kur'an kimseyi çarpmamış, kimseyi saptırmamış, onu hakkıyla okuyan hiçbir insanı da yoldan çıkarmamış. Hem neden çarpsın, niçin çarpsın?

Bir yanlışın bu kadar yer tutması, bir hatanın bu kadar kabul görmesi, bir kötü sözün bu kadar söylenip durması hiç de hayra alamet değildir. Olsa olsa, bir cehalet, bir bilgisizlik, dilinden dökülen sözün nereye vardığını hesap etmeden söylenmiş olmasıdır.

Kur'an ne yapar? Bir defa Kur'an insanı çarpmaz, çarpıkları düzeltir, çarpılmışları yola getirir, çarpmaları azaltır; insanı insan yapar. Düzgün ve dürüst insan yetiştirir.

İnsanı Kur'an çarpmaz, şeytan çarpar, cin çarpar, şeytanla birlikte hareket edenler çarpar ve şeytanın çarptıkları çarpar. Öyle bir çarparlar ki, neredeyse düzelmesi kabil değildir. Bir de bakarsınız çarpık çarpık dolaşıyor. Çarpıldığının bile farkında değildir zavallı...

Gelin görün ki, adamcağız yemin edeceği zaman, inandırıcılığını ispat etmek için, kendini kabullendirmek niyetiyle yemin ifadesi olarak böyle “çarpık” bir sözü yemin olarak kullanır durur.

Ne var ki, bu yanlış ve hatalı söz nesilden nesile taşınır, babadan oğula geçer, şehir şehir dolaşır ve sonunda dilden dile gezinir.

Ama artık buna dur demek lazım. Böyle yanlışlara geçiş/geçit vermemek lazım. Bu tür sözleri “yasak sözler” arasına almak lazım. Yoksa hayatımıza hayat katan, bir iman ve hidayet kaynağımız olan, dünyada rehberimiz, mahşerde şefaatçimiz olan Kur’an’a sahipliğimiz, -Allah korusun- tartışmalı hale gelir.

Kur'an kendini bize tanıtırken der ki:

“Bu Kur'an yolun en doğrusuna iletir...” (İsra, 17/9)

“Biz Kur'an’dan müminlere şifa ve rahmet olan şeyi indiriyoruz...” (İsra, 17/82)

“Biz Kur'an’ı sana güçlük çekmen için indirmedik...” (Tâhâ, 20/2)

Şayet yemin etmemiz gerekiyorsa, yemine gerek duyuyorsak, yemin sayılan güzel ifadeler vardır. “Kur'an çarpsın” yerine “Kur'an hakkı için” diyebiliriz, “Kur’an’a el basarım” diyebiliriz. Bu sözlerle hem doğru dürüst yemin etmiş oluruz, hem de Kur'an’a yakışan saygıyı göstermiş oluruz.

İkinci çarpık söz: “Allah çarpsın”

Allah’ın azabı ve gazabı var, amenna, inanıyoruz. Kimsenin itirazı yok. Bir şey demiyoruz. Fakat bu sözler kullanıla kullanıla zaman içinde “Allah” deyince hemen akla “çarpan” bir Yaratıcı, azap vermek için –hâşâ– fırsat kollayan bir Rab, kullarını gazabıyla yok eden bir İlah imajı yaygın hale geliyor.

Oysa bizi yaratan, yaşatan, nimetleriyle büyütüp besleyen, kul olarak bizi kendine muhatap eden ve sonunda ebedi hayat gibi nimetler üstü bir lütufta bulunan Allah, kulunu niye çarpsın, neden çarpsın? Hak edene azap vermesi ise başka bir meseledir.

Kur'an bize Yüce Allah’ı Rahman ve Rahim olarak tanıtır. Rızık veren, bağışlayan, affeden, esirgeyen, koruyan, lütuf ve kerem sahibi olarak anlatır.

Kur'an, kendini bize gönderen Rabbimizi anlatırken der ki:

“Allah, kullarına karşı lütuf sahibidir...” (Şûra, 42/19)

“Tövbe eden, iman eden, güzel işler yapan ve doğru yola yönelen kimse için ben çok bağışlayıcıyım.” (Tâhâ, 20/82)

“...Rahmetim her şeyi kaplamıştır...” (Araf, 7/156)

Allah’ın rahmeti, mağfireti, affı, lütfu ve nimet vardır. Bu nimetlerin hepsi ona iman edene, tanıyana, ona kulluk edenedir. Allah’ı gazabı, azabı, kahrı ve cezası da vardır. Bunlar da ona inanmayana, tanımayana, ona âsi gelenlere verilir.

Fakat mümin mümine Allah’ı tanıtırken neden Allah’ın çarpmasını söylesin, Müslüman Müslüman’a yemin ederken niçin Allah’ın çarpacağını dile getirsin?

Madem yemin etmek istiyor, sözünü teyit etme ihtiyacı duyuyor, nasıl yemin edileceğini Kur’an bildiriyor, Peygamberimiz (asm) de öğretiyor. Nedir onlar?

Herkesin bildiği gibi, “Vallâhi, billâhi, tallâhi” gibi yemin sözleri var.

Mukaddes şeyler üzerine yemin edilir: “Allah hakkı için, Kâbe hakkı için, Resulullah hakkı için” gibi…

“Ekmek çarpsın”

Ekmek, nimetlerin aslı, esası... Bütün yiyeceklerin ortak adı ve ifadesi...

Anadolu’da bazen “Yemek yedim” yerine “Ekmek yedim” denir. “Tuz ekmek olsun” gibi, “Ekmeğimizi çıkarmaya çalışıyoruz.” gibi sözler aynı anlamda kullanılır.

Fakat ekmek bir nimettir, insanı çarpmaz! Yapsa yapsa insanın karnını doyurur, açlığını giderir. Çünkü soframızın başköşesinde hep ekmek vardır.

Ancak gelip de bu nimeti bir azap ve gazap aleti haline çevirmek ne insafa sığar ne de vicdana; ne akla uygundur, ne dine, ne imana...

Zaten “Ekmek çarpsın” şeklinde bir yemin de yoktur. Böyle bir yemin edilse bile geçersizdir, anlamsız ve yersiz bir sözdür. Halkın dilinde söylenen boş ve gereksiz diyebileceğimiz bir ifade tarzıdır.

Bütün bunlarla birlikte Kur'an’ı, Allah’ı ve ekmeği kendi kudsiyeti, kendi yüceliği ölçüsünde tanır, bilir ve ona göre hareket edersek, hem bir yanlışı düzeltmiş oluruz hem de doğrunun nerede olduğunu görmüş oluruz.

Sorularla İslamiyet

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum