Kur'ân-ı Kerimin bu ispatlarına karşı nabızları bile felce uğradı
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
Mâkabline cihet-i nazm ve irtibatı:
Evet, Kur'ân'ın ihtiva ettiği sıfât ve mezâyânın hiçbir kelâmda, hiçbir kitapta, hiçbir şahısta bulunmadığı, sûre başında ispat edildiği gibi, Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın nübüvveti de Kur'ân'ın i'câzıyla ispat edildi.
Kur'ân'ın i'câzı dahi tahaddî ile, yani muhalifleri muaraza, mübareze meydanına dâvet etmekle ispat edildi. Çünkü muarazaya yapılan dâvet, sükût ile cevaplandırıldı. Böyle cihanşümûl bir inkılâbı söndürmek için yapılan dâvet üzerine mübareze meydanına gitmeyip sükût etmek, elbette eser-i aczdir.
Kur'ân-ı Kerimin bu ispatlarına karşı kâfirler habt olup ağızlarını açamadıkları gibi, nabızları bile felce uğradı. Yalnız, Kur'ân, her hususta hadd-i kemâle bâliğ olduğundan, uzaktan uzağa bazı ufak itiraz taşlarını atmışlardır.
Ezcümle: كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَارًا 1 ve اَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَۤاءِ 2 gibi âdi, kıymetsiz misallerden Kur'ân'ın getirdiği temsiller, yüksek kelâmların kemâline yakışmaz. Bu gibi temsiller, beynennâs yapılan mükâlemelere, konuşmalara benziyorlar" diye muğalâta ile halt etmişlerdir. Kur'ân-ı Kerim, onların o haltlarını bu âyetle başlarına vurmuştur.
Dipnot-1: "(Onların durumu), ateş yakan adamın meseli gibidir." Bakara Sûresi, 2:19.
Dipnot-2: "Sağanak yağan yağmur gibi…" Bakara Sûresi, 2:19.
Bediüzzaman Said Nursi
İşârâtü'l-İ'câz