Kur'an okumayın, Kur'an'ı okuyun!

Kur'an okumayın, Kur'an'ı okuyun!

İlahiyatçı Doç. Dr. Fatih Çollak, “Kur’ân’ın hem Arapça aslını, hem de açıklamalarını birlikte okuyan kişi, Kur’ân’ın indiriliş gayesine uygun hareket etmiş, en anlamlı bir ibadeti yerine getirmiş olur” dedi.

İlahiyatçı Doç. Dr. Fatih Çollak, her Ramazan ayının Kur’ân nûrunun bir yıldönümü olduğunu söyledi.  

Doç. Dr. Çollak, “Kur’ân’ın hem Arapça aslını, hem de açıklamalarını birlikte okuyan kişi Kur’ân’ın indiriliş gayesine uygun hareket etmiş, en anlamlı bir ibadeti yerine getirmiş olur” diye konuştu.

-Kur’ân’ın Ramazan ayı ile ilişkisi ve Müslümanların özellikle bu ayda Kur’ân’a yönelik aktivitelerinin sebebi nedir?

-Bu sorunun cevabı Kur’ân-ı Kerim’de verilmiştir. Şöyle ki Ramazan ayından bahseden âyet-i kerîmede (Bakara 2/185) Kur’ân’ın o ayda ve Kadir gecesinde (Kadir 97/1) indirildiği bildirilmektedir. Denilebilir ki, Kur’ân Ramazan ayında doğmuştur. Ramazan ayı ve Kadir  gecesi Kur’ân’ın dünyaya geldiği müstesna bir mevsimdir. Bu sebeple on bir ayın sultanı olarak dinî kültürümüzde hak ettiği yeri almıştır. Ramazan ayının Kur’ân’la ilişkisi için bundan daha önemli bir sebep olmasa gerek. Böyle bir ilişkiyi pekiştiren bir başka gerekçe de Hz. Peygamber’in her sene kendisine vahyedilen Kur’ân âyetlerini melek Cibril ile mukâbelesini (metni karşılaştırma, karşılıklı okuma) Ramazan ayında yapmış olmasıdır. Nihayet bu mukâbelenin Hz. Peygamber’in vefatına tekaddüm eden Ramazan ayında iki defa gerçekleşmiş olması (arza-ı ahire) Kur’ân’ın Ramazan ayı ile ilişkisini ortaya koyan tarihi bir belgedir. Demek ki Kur’ân Ramazan ayında indirilmiş, her âyet yahut sûre Hz. Peygamber’e lafız ve manasıyla ezberletilip öğretilmiş, Ramazan gecelerinde melek Cibril’in okuduğu âyetleri Hz. Peygamber dinlemiş, O’nun okuduklarını melek Cibril takip etmiş, böylece vahiy metni kontrolden geçirilmiştir. Bütün bunlar tabiatıyla Ramazan ayının bir Kur’ân ayı, Kur’ânî faaliyetlerin yoğunlaştığı bir mevsim olarak değerlendirilmesinde önemli sebepler olmuştur.

Kur’ân’ın ilk muhataplarından günümüze uzanan süreçte nesiller boyu Müslümanlar, Hz. Peygamber ile Cibril arasında Ramazan aylarında gerçekleştirilen Kur’ân mukâbelesini örnek almak suretiyle özellikle Ramazan ayında Kur’ân okumak, onu dinlemek ve onunla ilgili diğer faaliyetleri yoğunlaştırmak suretiyle bir Kur’ân geleneği oluşturmuş, mukâbele yahut hatim adı altnda bu geleneği günümüze kadar taşımıştır.

-Bu kutsi gelenek ve anlayış çerçevesinde bugün bir Müslüman Kur’ân’ı nasıl okumalı yahut Kur’ân okumaktan ne anlamalıdır? Bir başka ifade ile günümüz Müslümanlarının Kur’ân’la diyaloğu nasıl olmalıdır?

FARKLI İKİ KAVRAM

-Sorunuza geçmeden önce şunu ifade etmem gerekir ki, ‘Kur’ân okumak’la ‘Kur’ân’ı okumak’ birbirinden farklı iki keyfiyettir. Birinci keyfiyet, yani Kur’ân okumak, Allah kelamını literal çerçevede yani lafzi boyutuyla kıraat etmektir. Kur’ân harf ve kelimelerini kendine özgü disiplin içinde (tecvid kurallarıyla) telaffuz etmek, onu kendi tavrı içinde aslına uygun olarak okumak ilahi metnin korunmasında kaçınılmaz bir keyfiyettir. Bizatihi Kur’ân, kendisinin Allah tarafından nasıl okunduğunu (Furkân, 32) haber vermekte, Hz. Peygamber’e de öyle okuması hususunda emir verildiğini bildirmektedir (Müzzemmil, 4) İşte Allah kelamının bu keyfiyet içerisinde kıraat edilmesi Kur’ân okumak olarak değerlendirilmelidir. Bu çerçevede Kur’ân okumak bir ibadettir; onun okunması ve dinlenmesi kalplere huzur ve ma’nevi lezzet veren, insan ruhunu dingin kılan büyüleyici bir tesire sahiptir. Okuyan da, dinleyen de bu büyüleyici etkiyle kendinden geçip gözyaşı döker. Bu etkileşim inkâr edilemez bir olgu olmakla birlikte ne mahiyeti kavranabilir, ne de tarif edilebilir. Yaprakların hışırtısının, rüzgarın uğultusunun ve çağlayanın şırıltısının insan ruhunda meydana getirdiği sukunet, huzur ve dinginlik de yaşanan bir hal olmasına rağmen nasıl bir şey olduğunu tarif etmek mümkün değildir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Kur’ân’ın bu çizgide okunması başlıbaşına bir olgudur, gerekli bir vecibedir, sevabı olan bir ibadettir. Kur’ân okuyanlar hem Kur’ân diliyle, hem Hz. Peygamber’in hadisleriyle övülmüştür. Mazrufa nisbetle zarf makamındadır; maksada nisbetle vasıtadır; ehemme nisbetle mühimdir.

KUR’AN’I OKUMAK

İkinci keyfiyet ise ‘Kur’ân’ı okumak’tır. ‘Kur’ân’ı okumak’, mümin-Kur’ân diyaloğunda asıl maksattır; birincisine nisbetle daha mühim bir keyfiyettir. Unutmamak gerekir ki Kur’ân’ın Hz. Peygamber’e ve onun şahsında tüm insanlığa gönderilmesinin asıl sebebi muhataplarını karanlıklardan aydınlığa çıkarmak, vahşetten medeniyete yükseltmek, zulümden adalete kavuşturmak, çirkinlikten güzelliğe ulaştırmak ve yanlıştan doğruya yöneltmektir. Doğrudan ve dolaylı birçok âyet-i kerime bize bu gerçeği ifade eder. Bu maksada ulaşmak için âyetler üzerinde aklın kullanılması, derinlemesine düşünülmesi, Kur’ân okumada fikri boyutun ihmal edilmemesi ve onun diri bir ruh haliyle okunması hususunda sık sık uyarıda bulunulmuştur. İyi tahlil edildiğinde görülecektir ki oruç ibadetinin Ramazan ayına tahsis edilmesinin hikmeti, insanlığın kurtuluş rehberi niteliğindeki Kur’ân’ın bu ayda indirilmiş olmasıdır. Yüce Allah, Kur’ân’ın yeni bir doğum yıldönümü olan her Ramazan ayında Müslümanların Kur’ân’ı yeni nazil oluyormuş gibi karşılamalarını istemektedir.

Müslümanların diri bir ruh hali ile, terbiye edilmiş bir irade ile ve nefsin zaaflarından arınmış bir kalp ile Allah’ın bu sözlü mucizesini okumaları, bunun için yemek, içmek ve cinsi duygu gibi nefsin temel eğilimlerinden soyutlanmaları ve en yüce duygularla ilahi kelama yoğunlaşmaları murad edilmektedir.

Kur’ân’ı okumak, harf ve kelimeleriyle insanlara tecelli eden ilahi lütuf ve rahmetten nasip almaktır;
Kur’ân’ı okumak, dünyayı ukbaya, maddeyi manaya bağlayan en mühim vasıtaya bağlanmaktır;
Kur’ân’ı okumak, o kelâmın sahibi ile münacat (alçak sesle konuşma) halinde olmaktır. Kur’ân’ı okumak, onun mahiyeti ve Allah’ın muradı hususunda anlayış tazelemektir. Kur’ân’ı okumak, kendisine hitap eden ilahi âyetleri muhatap almaktır. Kur’ân’ı okumak, o yüce kelamı okumak suretiyle Yaratan ile iletişim kurmak, Kur’ân enerji hattından yararlanmak ve bunun için de onun yönlendirmelerine kulak vermektir.

Kaynak: Vakit Gazetesi

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.