Kurban büyük bir kulluktur

Kurban büyük bir kulluktur

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: Hem sizin, hem hapisteki arkadaşlarınızın bayramınızı tebrik ederiz. Sizle bayramlaşanı, aynen benimle bayramlaşmış gibi kabul ediyorum. Ve umumuyla bizzat bayram ziyaretini yapmışım gibi biliniz, bildiriniz. (Şualar, s.438)

...

Hem o Rahmân'ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazife uğrunda mücâhede işinde telef olan bir nefere şehâdet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismânî bir vücud-u bâkî vererek Sırat üstünde sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor. (Sözler, s.86)

...

Bu makam yazıldığı zaman Kurban Bayramı geldi. Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber'lerle nev-i beşerin beşten birisine, üç yüz milyon insanlara birden Allahu ekber dedirmesi; koca küre-i arz, büyüklüğü nisbetinde o Allahu ekber kelime-i kudsiyesini semavattaki seyyarat arkadaşlarına işittiriyor gibi, yirmi binden ziyade hacıların Arafat'ta ve iydde beraber birden Allahu ekber demeleri, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın bin üç yüz sene evvel âl ve sahabeleriyle söylediği ve emrettiği Allahu ekber kelâmının bir nevi aks-i sadâsı olarak, rububiyet-i İlâhiyenin Rabbü'l-Arz ve Rabbü'l-âlemîn azamet-i ünvanıyla küllî tecellisine karşı geniş ve küllî bir ubûdiyetle bir mukabeledir diye tahayyül ve his ve kanaat ettim. (Şualar, s.210)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
MÜCÂHEDE : Cihad etme, çarpışma, gayret, savaş.
TELEF : Yok olma, zâyi olma.
VÜCUD-U BAKÎ : Varlığı daimi vücut.
BURAK : Cennete mahsus bir binek, Peygamber Efendimizin (a.s.m.), Mîrac'a çıkarkan bindiği nûrânî binek.
NEV'-İ BEŞER : İnsanlar.
KÜRE-İ ARZ : Yerküre; dünya.
KELİME-İ KUDSİYE : Yüce, kudsî söz.
SEMÂVÂT : Gökler.
SEYYÂRÂT : Gezegenler. Bir yerde durmayıp yer değiştiren şeyler.
ÎYD : Bayram. Bayram günü.
ÂL : Sülâle, soy, hânedan.
AKS-İ SADÂ : Ses yankısı.
RUBÛBİYET-İ İLÂHİYE : Cenâb-ı Hakkın her zaman, her yerde ve her mahlûka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onu terbiye etmesi ve idâresi altında bulundurması vasfı.