Metin KARABAŞOĞLU
Kuru tuz, risksiz hayat...
Bilenler bilir, ‘tuzu kuru’ insanlarla aram iyi değildir.
Ağızlarından akan bal, dillerinden dökülen inci olsa bile, bu böyledir.
Televizyon ekranında yahut gazete köşelerinde veyahut kitapların sayfalarında büyük hikmet cümleleri kuran, fevkalâde duygusal ifadeler sarfeden nice tuzu kurular vardır ki, benim ruh iklimimde bir ihtizaz uyandırmaz.
Kimi dostlarım onlar hakkında kanaatimi sorarlar, çok güzel tesbitler yaptıklarını peşinen hatırlatarak.
Serdettiğim kanaat olumsuz olur, ‘bedel ödeme’nin ve ‘risk alma’nın benim için çok kritik iki değerlendirme kıstası olduğunu belirterek.
Tuzu kuru insanlarla aram iyi değildir; zira risk almazlar, asla bedel ödemezler.
Ağızlarından bal da damlasa, dillerinden inci taneleri de dökülse, bu, kuru ve güneşli günlerde olur ancak.
Yağmurlu havada, azıcık ‘nemli’ bir ortamda onları göremezsiniz. ‘Arazi olmuş’lardır.
Görseniz de, söylemleri değişmiş, dilleri arazi oluvermiştir.
Hani kimi taksiciler vardır ya, herhangi bir günde, güneşli bir havada siz yolda yürürken başınızı kaşımak için elinizi yukarıya kaldırdığınız anda yanıbaşınızda bitiverirler de, yağmurlu bir günde iki kolunuzu da kaldırıp dur işareti yapsanız bile üzerinize su sıçratarak geçip giderler; işte öylesi taksicilere benzer onlar.
Güneşli havada en orta yerdedirler, yağmurlu havada arasanız da bulunamazlar.
Bana ağzından bal damlayan, dilinden hikmet incileri dökülen tuzu kurular hakkında kanaatim sorulduğunda, hep şunu sorarım sual sahiplerine:
Bu insanları bir bedel öderken, bir risk alırken gördünüz mü?
En derin meseleleri bile görüp gözetiyor, en gizli hakikatleri bile bulup çıkarıyor diye gördüğünüz bu isimleri, gözönündeki apaçık zulümlere, apaçık haksızlıklara, apaçık adaletsizliklere, apaçık yanlışlıklara karşı sesini yükseltmiş halde görebildiniz mi?
Devletlûlar karşısında nasıllar, muktedirlere karşı neredeler?
Meselâ bir başörtüsü zulmü karşısında nedir dedikleri söz, neresidir durdukları yer?
Güçlünün zayıfı mağdur ettiği ama elindeki sopayı da eksik etmediği bir zeminde nedir dedikleri?
Güçlüye “Yaptığın yanlış, haksızlıktan vazgeç, zayıfa hakkını iade et!” demek midir dilleriyle edip eyledikleri?
Yoksa sözümona ‘tarafsız’ bir duruşla güçlünün değirmenine mi taşırlar suyu?
Sözümona bir ‘denge adamı’ olarak, güçlüyü kısık bir sesle bir parça eleştirip, zayıfa “Ama sen de şöyle yapmalıydın!” diye parlayıp bir de tokat atmak sûretinde midir o hastalıklı ‘denge’leri?
Tuzu kuru insanların o kupkuru hikmetleri beni cezbetmiyor.
Dünyalılar karşısında bu kadar ürkek, dünya karşısında bu kadar tutkulu bir halde uhrevî söylemler üretmek, hayretimi celbediyor sadece.
Uğrunda bir bedel ödemeye razı olmadan hakikatten söz edilmesi sadece acı bir gülümseme bırakıyor dudaklarımda.
Risk almadan, kendini her hal ve şartta ‘sağlama alarak’ garantili bir hayat peşinde koşanların içtenliğine inanamıyorum.
Dillerinde uhrevî söylemler de olsa dünya karşısında bu kadar istekli ve ürkek insanlar ile kıyaslandığında, dünyevîler zümresinde yer alsalar bile doğru bildikleri konuda risk almayı, bedel ödemeyi göze alabilenler daha değerli gözüküyor gözüme.
Hayatın inişleri ve çıkışları vardır.
Hayat muttarid bir seyr ve seyl üzere gitmez.
Güneşli günleri de vardır, gökgürültülü sağnak yağış günleri de.
Düz yolda değil, sarp yokuşlarda, dar geçitlerde çıkar söylemin iç dünyalarda yer edip etmediği.
Varlık değil, darlık günlerinde belli olur bal damlar haldeki bir söylemin ona yakışır bir eylemi vaad edip etmediği.
Ve gökgürültülü sağnak yağış esnasında sınanır dostlar, dostluklar.
Tuz her daim kuru kalmaz.
Her daim kuru kalacak olsa, bir işe de yaramaz.
Lâzım olduğu gün, ıslanabilmelidir...
Tuzu kurulardan hazzetmeyişim, işte bu sebeptendir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.