Kutlu Doğum'da Genelkurmay niye yok?
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Kutlu Doğum'da Genelkurmay niye yok?" diye sordu
Risale Haber-Haber Merkezi
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Kutlu Doğum'da Genelkurmay niye yok?" diye sordu.
Haber 7'deki yazısında Kutlu doğum haftasının Nisan ayında yapılmasını 23 Nisan’a denk gelmesini paranoyak bir iddia ile Cumhuriyet karşı bir tavır olarak gören askeri algının şaşırmış durumda olduğunu belirten Tarhan, "27 Nisan e-muhtırası verildiğinde, gece üçte kınanması ve karşı durulması gerektiğini savunan ASDER Başkanı E. Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin haklı olduğunu çok iyi görmeye başladık. Çünkü o tarihte Genelkurmayın yaptığı en büyük hata siyaseti dine sokmaktı" dedi.
Bir orgeneralin hem günlük siyasete hem de Diyanetin görevine müdahale ederek suç işlediğini belirten Tarhan, "Genelkurmay Başkanına tokat gibi cevabı halk 22 Temmuz 2007 seçimlerinde verdi. İlahi okuyan çocukları suçlu gören zihniyet yüzüstü olmuştu. Cumhuriyetin ilk yıllarında modernleşme projesinde yasaklanmayan başörtüsüne yasak getiren zihniyet haksızdı. Toplumsal kabul görmüyordu. Bürokrat elitleri ve emeklileri dışında taraftarı yoktu" şeklinde yazdı.
TSK'nın doktrin subaylarının, ”Dini sembol olarak başörtüsü, kıyafetler, ezan, dini okullar Cumhuriyete karşı zararlı ve tehdit unsuru kabul edilmelidir. İnsanları ayrıştırıp gücü ayakta tutmak için kullanılmalıdır, ayaklananlar yok edilmelidir” şeklinde fikirler ürettiğini vurgulayan Tarhan, "Bunlar gerçekleşince insanlar kuzu gibi uyar sandılar. Böylece kendiliğinden gelişen toplumsal uzlaşmayı başörtüsünü ‘türban’ biçiminde özel bir tanımlama ile siyasi simge yapıp yasak ilan ettiler. Genç ve çocukların dine yönelmesini tehdit olarak algıladılar. Toplumda kin, nefret, düşmanlık duygularını artırmayı yöntem sandılar" dedi.
TSK doktrin subaylarının din denildiğinde hemen “sadece laikliği anlamayı ve sosyolojik boyutu düşünmemeyi” artık bırakması gerektiğini kaydeden Tarhan, yazısını şöyle sürdürdü:
"Gerçek çağdaş böyle olunur. İstiklal savaşı dini gerekçelerle gerçekleşmişti. Kazım Karabekir’in tanımlaması ile istiklalini kazanan Türkiye hürriyetini kaybetmişti. Din ve vicdan hürriyeti ancak toplumun sessiz ilerleyişi ile bu noktaya geldi. Tek direnen “Din devleti korkusu”ndan kurtulamayan TSK’ nın bazı elitleri oldu.
Aslında toplumda dini duyarlılığı olan sosyolojik katmanların azim, sebat ve kararlılıkla soğukkanlı, sağduyulu duruş göstermesi bu sonucu doğurmuştur.
TSK doktrin subayları artık bu gerçeği görmeliler. Bugün görülmezse yarın görülecektir. Çünkü TSK toplumun üzerinde değildir, toplumun bir parçasıdır. TSK’nın topluma borcunu ödemesini bekliyoruz.
Toplum mühendisliği Hitler döneminin yadigarı bir uygulamadır. Genelkurmay karargahı işini gücünü bırakmış iç tehdit diyerek hem dinle hem de siyasetle uğraşıyor. Din siyasete karışmasın diyerek siyasetin dine karışmasına fikir üretiyor.
İç siyasetle ilgili bir bilgi basına yansıdığında Genelkurmay koridorlarında kim sızdırdı paniği görüntüleri artık bitmeli. Halkının bir kesimini düşman gören algı hastalıklı algıdır. TSK’nın bölünme ve yıpranmasına engel olmak isteyenler bu görüşü ciddiye almalıdırlar.