Kadir AYTAR
Mahşerin dünyada kurulduğu yer Çanakkale
Ankaralı Âşık Ömer Çanakkale Destanında; Çanakkale derler yokken hesapta / Mahşerin dünyada kurulduğu yer / Çanakkale derler topraktan kapta / Şehitlik şerbeti verildiği yer. dizeleriyle inanılmaz derecelerde canavarlaşan Batı medeniyetinin mağrur ve cebbar zalimlerinin, kuvvet ve zenginliklerine dayanarak yaptıkları dehşetli zulümleri ve cânîlikleri sade bir üslupla dile getirmektedir.
Avrupalıların ırkçı tutumlarının ve bir türlü doymak bilmez hırslarının insanlığın başına iki dünya harbini sardığı malumdur. İşin bir başka önemli yönü de haçlı zihniyetiyle yürütülen İslamı ve Müslümanları yok etme, Türk milletini Orta Asyaya geri sürme planlarının icraya konmasıdır. Bunun neticesi olarak neredeyse bütün dünya milletleri Çanakkale Boğazına yani İslamın boğazına çökmüş durumdaydı. Ne de olsa Osmanlı ölmek üzere olan bir hastaydı. Bu durumu, o dehşetli günlere şahit olan Mehmet Akif, dizelerinde şöyle ifade ediyor:
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? / En kesif orduların yükleniyor dördü beşi / Eski dünya, yeni dünya bütün akvam-ı beşer / Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi? Hakikat mahşer / Yedi iklimi cihanın duruyor karşında; / Ostralyayla beraber bakıyorsun: Kanada! / Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk. / Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk. / Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... / Hani tauna da züldür bu rezil istilâ...
Ama Osmanlı hiç de kolay bir lokma olmadığını, hasta bile olsa daha bitmediğini, millî ve manevî kaynaklarından aldığı güçle yeniden şahlanmak suretiyle gösterdi, sömürgeleri altındaki Müslümanları dahi aldatarak Osmanlıya karşı cepheye süren İngilizlerin hilelerini bozdu, mümin kardeşleri ezan ve namaz gibi İslam şeairleri sayesinde birleştirdi. Bu nedenle Çanakkale zaferi bir oyun bozmadır, imanın küfre karşı bir muzafferiyetidir.
Savaş başa gelen bir musibettir. Böyle umumi musibetleri başımıza celb eden birtakım ihmallerimizin, günahlarımızın ve tembelliklerimizin olmadığını söylemek mümkün değildir. Çünkü Cenab-ı Allah; Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder. buyuruyor.
Bu hususta Bediüzzamanın Rüyada Bir Hitabe isimli yazısı bizim için çok büyük önem arz eder. Burada 1335 (1919) senesi Eylülünde, dehrin hadisatının verdiği yeis (ümitsizlik) ile şiddetle muzdarip olduğu bir sırada gördüğü bir rüya-yı sadıkada (doğruluğu kesin olan bir rüyada) "Mukadderat-ı İslam için teşekkül eden bir meclis-i muhteşemde" kendisine "Ey felaket ve helaket asrının adamı diye hitab edilir ve şu soru sorulur:
Hangi fiiliniz ile kadere fetva verdirdiniz ki, şu musibetle hükmetti? Musîbet-i amme (umumi musibetler) ekseriyetin hatasına terettüb eder(çoğunluğun hatasının sonucudur).
Verdiği cevap, toplum olarak o zamanki durumumuzun net bir görüntüsünü çizmektedir: "Mukaddemesi (başlangıç olarak) üç mühim erkan-ı İslamiyedeki ihmalimizdir: salat (namaz), savm (oruç), zekat. Zîra, yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Halık Teala bizden istedi; tenbellik ettik. Beş sene, yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrik ile bir nevî namaz kıldırdı. Hem, senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi; nefsimize acıdık. Keffareten, beş sene oruç tutturdu. "On'dan, ya "kırk"tan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekat istedi; buhl (cimrilik) ettik, zulmettik; O da bizden müterakim (birikmiş) zekatı aldı. (Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, 92)
Çanakkale zaferi tarihimizde gerçekten övgüye değer altın bir sayfadır. Her kesimden büyük ilgi görmekte ve gün geçtikçe de anma programları artış göstermektedir. Bu güzel gelişmeleri, millet olarak artılara dönüştürebilmemiz çok önemlidir. Kuru kuruya kutlamaktan ziyade zafer öncesinde ve sonrasında çekilen sıkıntılardan ders alma ve bir daha o durumlara düşmeme, günahlardan mümkün mertebe kaçınma, farz olan ibadetleri ihmal etmeden eda ve şeair-i İslamiyeyi ihya etme, gazab-ı İlâhî yerine rahmet-i İlâhiyeyi celb etme çabaları en büyük amacımız olmalıdır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.