Himmet UÇ
Mahşerin Üç Atlısı Yavuz Sultan Selim, Mehmet Kırkıncı ve Vahdet Yılmaz
Kim Allah için çok koşmuşsa Sırat Köprüsünde aynı hızla koşacak, arkadaşları olan kişiler de onlarla birlikte koşacaklar, köprüden aşağı bakacaklar, köprüyü aşamayanlar aşağıya haykırarak yuvarlanacaklar. Tuna vadilerinde at koşturan Osmanlı Akıncıları iki yüz yıl o vadilerde hakkı anlatmışlar, ezan okumuş, birlikte kafalarındaki sarıkları ile namaza durmuşlar. Allah’ım senin için koşanlar, senin için hakkı anlatanlar, senin için fani hayatı arkada bırakıp semaya uruç edenler… Biz asrımıza gelelim, Yavuz Sultan Selim’in at sırtında geçen ömrü yatakta geçen ömründen daha fazla imiş. Ne ömür. Bizimki de ömür, sanki kömür, dünyayı ye ye iç sömür. Bir de baktın önünde sırat, koşarız biz de inşallah bir hızla. Yahya Kemal, Yavuz Sultan Selim ile ilgili bir Selimname yazmış. Selimname yazmak o zaman üdebada moda çünkü anlatılan bahadır ve eşsiz bir hükümdar. Herkes ona bir medhiye yazmak için döşenmiş kalemlerine.
Mehmet Akif, İstiklal Marşımızda bizim kimliğimizi anlatıyor.
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli.
Ebedi yurdumun üstünde inlemeli
--
Hakkıdır Hak’ka tapan milletim istiklal
Bir zaman Osmanlıyı yıkanlar, arkasından Osmanlı kimliklerini de yıktılar modernizmin aşkına. Bir zaman köyün birinde bir adam ölür, sokaktan geçen başı sarıklı bir adama cenazeyi yıkayıp namazını kıldıracaksın demişler. O da vallahi ben bilmiyorum demiş. Onlar da sen sadece cenazenin başında dur bir kamet getir. Adam aynen uygular imam rolünü oynarken içinden de der ki Allahım ben hiç bir şey bilmiyorum sen bu kulunu affet. Osmanlı eğitim sistemi kalktığı için yenilik maarifi umumileştirememiş böylece yarım asır bu cehalet içinde çırpınmış durmuş.
Bediüzzaman da İngiliz işgaline karşı bir kitap yazmış. Bütün dini değerler çiğnenmiş. Yirmi yıl Türkçe ezan dinlemiş insanlar. Menderes ezanı okuturken millet kimi deve kimi koyun kimi keçi, bulamayan da tavuk kesmiş günü kutlamışlar. Bediüzzaman “Kur’anımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa cenneti de istemem” demiş. Hiç kimse onun kadar dinsizlik ve ateizmi derinden hissetmemiştir. Bu söz bin yıl İslamiyetin bayraktarlığını yapmış bir milletin ve onun mukaddes kitabının korunması için söylenmiştir. Bu kadar dinin aşağılandığı bir dönem de toplumda hiç bir grup ihtilale teşebbüs etmemiş. “Allahım görücü bilicisin, halimizi ezanımızı geri isteriz” demişler. İşte Bediüzzaman, orduları durduran adam. Kahpelere, kalleşlere boyun eğmeyen adam. Aklından geçirmemiş ihtilali. İslam dünyasında çok basit reaksiyonlara karşı ihtilaller olmuş ama hepsi idam sehpalarında sallanmıştır. İşte Bediüzzaman böyle akıllı bir adamdır.
***
Selimname
Eflâkden o dem ki peyâm-ı kader gelür.
Gûş-ı cihâne velvele-i bâl ü per geliür.
Devr-i fütûhu Sûr-ı Sirâfîl müjdeler,
Hak’tan nizâm-ı âlemi te’mîne er gelür.
Ebvâb-ı Ravza-i Nebevî’den firiştegân,
Cibrîl’i gördüler nice demdir gider gelür.
Derk ettiler ki merkad-i pâk-i Muhammed’e,
Rûhu’l-Kudüs’le Arş-ı Hudâ’dan haber gelür.
Rûy-i zemîni tâbi-‘i fermânı kılmağa,
Sultan Selîm Han gibi bir şîr-i ner gelür.
Râyâtının alemleri üstünde uçmağa,
Sîmürg-i feth hemçü nesîm-i seher gelür.
Hakan ki at sürünce bir iklîm-i düşmene,
Pîş u pesinde mahşer-i tîğ ü teber gelür.
Ey gāsıb-ı diyâr-ı Arab! Bekle vaktini,
Evvel cezâ-yı saltanat-ı sürh-ser gelür.
Kaç fâtih-i zaman gören Îran-zemîn bugün,
Görsün kiminle hangi cüyûş-i zafer gelür.
Tekbîrlerle halka ıyân oldu tûğlar,
Sahrâ-yı Üsküdâr’a revân oldu tûğlar.
O zaman ki göklerden ilâhî haber gelir.
Cihânın kulağına kanat sesleri gelir.
İsrafil’in sûrudur müjdeler fetihleri,
Dünyaya düzen veren Hak katından er gelir.
Ravza’nın kapısında saf saf olan melekler,
Cebrâil’i gördüler telâşla gider gelir.
Bildiler Peygamber’in o tertemiz kabrine,
Cibril vasıtasiyle Allah’tan haber gelir.
Yeryüzünün hepsine egemen olmak için,
Sultan Selim Han gibi bir erkek aslan gelir.
Sancakların üstünde süzülüp uçmak için,
Hümâ kuşu bir yanda, bir yandan meltem gelir.
At sürünce o Hakan, düşmanın ülkesine,
Önünde ve ardında mızrak ormanı gelir.
Ey Arap ülkesini haksız yere gasp eden!
Önce kızılbaş Şâh’ı cezalandırmak gelir.
Nice fetihler gören İran ülkesi, bugün
Görsün kiminle, hangi muzaffer asker gelir.
Tekbirlerle meydana çekildi, çıktı tuğlar,
Üsküdar sahrâsına indi, yürüdü tuğlar.
Yahya Kemal Beyatlı
***
Yavuz Sultan Selim devri bir zelceleli devirdir, İslam dünyası halifenin iktidarsızlığından perişan, Osmanlı anadolu birliğindeki arızalardan, mezhep kavgalarından. Bu şiirin başında Yahya Kemal yeryüzüne bir yiğit toparlayıcının gelmesinin öncesini hatırlatır.
Cebralil Nebiyi zişanın merkadine gidip gelir bir görevli aranır, o Yavuz Sultan Selimdir. Büyük şair olayın perde arkasını maverayı aralayarak anlatır. Allah, Cebrail ve Nebiyi zişan arasındaki ulvi mükalemeler üzerine bir yiğit gönderilir. Üsküdardan başlar, İran’a geçer, şahı cezalandırır, sonra nübüvvet vadisinden geçer Hilafeti alır nebevi bir tantana ile İstanbul’a döner, utancından gece saraya gider. Akif, istiklal Marşı okunurken dışarı gider daha gelmez utancından. Yavuz da gece eve girer kendine söyleyenlere “ya bana da bir gurur gelirse” cevabını verir.
Akif söylemiş asrımızı anlatmış herhalde;
Hayâ sıyrılmış, inmiş: Öyle yüzsüzlük ki her yerde..
Ne çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde!
Vefâ yok, ahde hürmet hiç, emânet lâfz-ı bî-medlûl;
Yalan râic, hıyânet mültezem her yerde, hak meçhûl.
Kırkıncı Hoca da bir adam gibi adamdı. Bütün ömrü doğuda, batıda bu zamanın atı Vahdet Yılmaz’ın arabasında dolaştı. Her gittiği yere uluhiyeti, rububiyeti, namazı, miracı daha neler neler anlattı. O konuşunca yer gör heyecanlanır köhne ruhlar uyanır, hak kapısına dayanırdı. Yani gelip gururdan dört köşe olanlar ağlaya ağlaya kul olur Allah’a dönerdi. Ben anlatmaktan o kadar hazlanan bir akıncı ruhlu adam görmedim. Eline geçen dalalet elbisesini çıkarır, hak kapısına dayanırdı. Babam beni zorla namaza kaldırırdı. Bir gün lisede öğrenciyiz gittik. Kırkıncı Hocayı dinledim döndüm yatsı namazını kılıyorum. Rahmetli anam Efemin Himmeti yetişti dedi secdeye kapandı, gidiş o gidiş.
Vahdet Abi, onu anlatmak ne mümkün. Onun ömrü bir takside Anadoluyu dolaşarak geçti. Yanında Bediüzzaman’ın büyük yorumcusu Kırkıncı Hoca. O hoca Bediüzzaman’ı anlatan bir adamdı. Nice ehli dalalet olur ehli hidayet, koşar ellerine sarılır, sonra sema nurdan yarılır, melekler koşar gelir hidayette erdi bir fani.
Onun gibi bir-iki adam daha olsaydı, ruhlar uyanır, hakikati anlatır, Anadolu’yu rehavetten kurtarırdı. Onun elinde ve dilinde kömürler bir anda elmasa dönerdi.
Hocam Yahya Kemal’in Ezan-ı Muhammedi şiirini odasında asılı tutardı, onu sever ve anardı. Yavuz’u her İstanbul’a gittiğinde ziyaret eder, onunla nurani sohbet ederdi. İnsanlar gidince değeri anlaşılır, yok artık öyle insanlar, ne Yahya Kemal gibi bu milletin destanını anlatan ne Vahdet Abi gibi yıldırımlar gibi Anadoluyu dolaşan, ne de Yavuz gibi ihtilaflardan rahatsız olup onu dindiren adam kaldı.
Milletimde ihtilâf ü tefrika endîşesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni
İttihâdken savlet-i a’dâyı def’e çâremiz,
İttihâd etmezse millet dağ-dâr eyler beni.
(Yavuz Sultan Selim)
***
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi "İlerle!"
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan
Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
(Yahya Kemal Beyatlı)
Bir gün hocama dedim, “biz istersek Erzurum’un her köyüne her gün bir araba çıkarır mıyız.” Tabi Himmet Efendi. “Himmet Efendi ben o köylerin hepsini yürüyerek dolaştım” dedi. Ben dondum kaldım. Allah’ım bu mümtazlar kafilesinden bizi ayırma, dostlarımıza temkin ve insanlık sevgisi ver.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.