Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'nin gündemi Risale-i Nur oldu
100’den fazla ülkeden öğrencisi olan Uluslararası Malezya İslam Üniversitesinde (International Islamic University Malaysia) üç gün boyunca yoğun ilmi faaliyetler yapıldı.
Üniversitenin yapımında Türkiye'nin de katkısı var
Üç ayrı ırkın, farklı kültürlerin, yaşam tarzlarının bir arada yaşandığı bir ülke olan Malezya'daki İslam üniversitesi
1983 yılında Bangladeş, Suudi Arabistan, Türkiye, Pakistan, Mısır, Libya, Maldivler ve Malezya’nın maddi katkılarıyla kurulan bir üniversite. Üniversitenin tam merkezinde kampüsün ortasında büyükçe bir camii, onu çevreleyen ilk kısmına da ilahiyat fakültesi, rektörlük binası ve kütüphane yerleştirilmiş. Bu yerleşim biçimi, okulun mimari olarak bir İslam Üniversitesi olduğunun adeta bir simgesi. Bu binaların etrafına fakülteler ve restoranlar, en son halkasının bir tarafta erkek, diğer tarafta kız yurtları olmak kaydıyla, çiçeğe benzeyen mimari bir yapı göze çarpıyır.
Talebeler, hangi bölümde okurlarsa okusunlar, ilahiyat bilgilerini ve kendi bölümlerinin dışındaki dersleri de ayrıca almak mecburiyetindeler. Bu derslere; Hadis Bilimleri, Kur`an Bilimleri, Akide, Dava metotları, İslami Dünya Görüşü ve Kritik Analitik düşünce gibi derslerin yanında mühendislik, ekonomi, psikoloji, mimari gibi bölümlerde bulunuyor.
Üniversitede, Müslüman olsun veya olmasın öğrenciler örtü şekillerine, giyim-kuşamlarında mahremiyet ölçüsüne dikkat etmek zorundalar.
Cuma namazları Kâbe’de namaz kılıyormuşsunuz gibi hissettiriyor
Cuma namazları Kâbe’de namaz kılıyormuşsunuz gibi hissettiriyor kampüste. Renklerin, dillerin, yaşam tarzlarının değişikliğini umursamaksızın tüm ümmet aynı safta kıyama durup, secdeye kapandığını görmek de çok güzel.
Üç gün boyunca Bediüzzaman ve Risale-i Nur’lar konuşuldu
İşte bu üniversitede üç gün boyunca Bediüzzaman Said Nursi ve tefsiri olan Risale-i Nur’lar konuşuldu.
Çok sayıda Doktora ve Master öğrencisi ile çeşitli ülke ve üniversitelerden gelen öğretim üyeleri Risale-i Nur’un İslami ilimler içindeki orijinal boyutunu konuştular.
Singapur Milli Üniversitesinden, Prof. Dr. Farid Alatas “İlmiTartışma Yöntemleri ve Kavram Oluşturma” başlıklı bir açılış konuşması yaptı. Konuşmasında İbn Haldun’un meşhur Mukaddime adlı eserinde izah ettiği dört tartışma yöntemini(burhan, cedel, hitabet, şiir) açıklayarak herbirine örneklerle izah etti. Ayrıca Risale-i Nur’dan örneklerle Bediüzzaman’ın bu dört yöntemden her birini nasıl başarılı bir şekilde farklı amaçlarla kullandığını örneklendirdi.
Dr. Osman Yapar, İnsanın bu dünya hayatında sosyal sorunlara sebep olan ve ahiret hayatını da tehdit eden nefsin önemli bir özelliği hazır lezzete mübtela olması olduğunu belirtirken Bediüzzaman'ın bu sorunu şu şekilde ifade ettiğini söyledi:
"Ve "dünya hayatını tercihe derler" âyetinin işaretiyle, bu zamanda âhiretin elmas gibi nimetlerini, lezzetlerini bildiği halde, dünyevî kırılacak şişe parçalarını onlara tercih etmek, ehl-i iman iken ehl-i dalâlete o hubb-u dünya ve o sır için tâbi olmak tehlikesinden kurtarmanın çare-i yegânesi, dünyada dahi cehennem azabı gibi elemleri göstermekle olur ki, Risale-i Nur o meslekten gidiyor.
Bu nefsin esas özelliklerinden olan az bir kısım hazır lezzeti gelecekte elde edeceği büyük bir saadetten daha fazla tercih etmesindendir. Bu meyil İslami eserlerde sıkça selim kararların merkezi olarak bahsedilen akıl ve kalbi mağlub edecek bir derecede güçlü olabilir.
Bu soruna yegane çözüm manevi değerler eğitimi dahilinde nefsin hazır elemini öğretmektir. Risale-i Nur’da bu husus pek çok yerde ifade edilmiştir."
İnsanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir
İİKV İcra Kurulu Başkanı Said Yüce de konuşmasında şunları söyledi:
“Türkiye’deki önemli bir İslam mütefekkiri Said Nursi “Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir. Yani Annesidir.” demiştir. Gerçekten çocuk ilk tecrübe ve terbiyesini annesinden alır. Hayatın ilk adımlarını ve şartlarını çocuğa annesi öğretir. Çocuğun belleği safi ve temiz olduğu için, ilk işlemeyi anne yapar. Sonrakiler tamamen bunun üstüne bina olur. Öyle ise anne ve baba çocuğa güzel bir örnek ve ahlaklı bir terbiyeci olmalıdır.
"Bir insanın karakterinin temeli, ailenin verdiği eğitimle atılır. Örneğin anne ve babasının yardımseverliğine şahit olan bir çocuk, yardıma ihtiyacı olan birini gördüğünde ilk olarak anne ve babasının bu tavrını hatırlar. Bir de bunun tam aksi, hayatta en güvendiği insanlar olan anne ve babasının yalan söylediğine, çıkarları için insanları kandırdığına, öfkelendiğinde saldırganlaştığına şahit olan bir çocuk için, bu yaşam tarzı örnek modeldir. Bu nedenle büyük bir ihtimalle ileriki hayatında ailesinden gördüğü bu davranış tarzını uygulamakta bir sakınca görmez.
Eğitim sistemlerinde farklı bir yaklaşımı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Eğitimden kasıt; kainatın yaratılışından habersiz, insanın varoluş maksadı ve gayesinden uzak kuru bilgi yığınları değildir. Bu yüzden, müfredatlar; yaratıcının kâinat üzerindeki tasarrufunu, ilmini, iradesini ve kudretini görmezden gelip tesadüfe ve şuursuz tabiata veren şekilde olmamalıdır. Maalesef eğitim sistemlerinde bir tabiat olayı açıklarken kullanılan fiiller incelendiğinde görülecektir ki, bu metinlerde sıklıkla karşılaşılan “kendiliğinden oluşmuştur, gelişmiştir, evrilmiştir” şeklindeki ifadeler, içinde yaşadığımız kâinatta olup bitenlerin failsiz, amaçsız, hikmetsiz, tesadüfen, kendi kendine yahut “evrim, doğa” gibi birtakım kavramlar tarafından gerçekleştirildiği fikrini peşin bir inanç şeklinde zihinlere yerleştirmektedir.
Bu bakış açısıyla yetişen nesillerin kâinat algısı, “failsiz ve amaçsız bir şekilde meydana gelmiş, anlamsız bir âlem” şeklinde teşekkül etmektedir. Tabii ki, bu başıboş âlemde insanın da özel bir yeri ve anlamı yoktur; evren amaçsızsa;insanda amaçsız, anlamsız ve başıboş bir şekilde bu âlemde bir süre yaşayıp sonra da yok olacak bir varlık şeklinde anlatılmaktadır. İşte insanı mutsuz edende bu anlatım şeklidir. Bu dil, insanlara çaresizlikten, ümitsizlikten ve ızdıraptanbaşka bir şey katmamaktadır. Sadece maddi olan, aklı ve bedeni tatmin eden formüller ve sistemler kalbe ve ruha tesir edemediği için Kur’an-ı Kerim'de tefekküri imana vesile olacak kevni ayetler ve onların günümüz insanının anlayışına uygun tefsiri olan Risale-i Nur bu manaların yerleşmesinde çok yardımcı olacaktır.”
İslam Dünyası Hutbe-i Şamiye’den çok istifade edebilir
Siti Farihin Ahmad Nawawi ve Nabilah Othman, İslam Dünyasının Bediüzzaman’ın Şam Emevi camiinde verdiği Hutbe-i Şamiye’den çok istifade edebileceğini ifade eden “Toplumun Manevi Hastalıklarına ve Reçeteleri üzerine Hutbe-i Şamiye Perspektifi” konulu bir konuşma yaptı.
Matematik bölümünden Dr Şerife Kartini’de Risale-i Nur’larda huruf’u Mukatta ve tevafuklar üzerine bir sunum gerçekleştirdi.
Dr Ridani Faulika, sunumunda Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur’unda İnsanın Yaratılış Kavramını anlattı.
Malezya İslam Üniversitesinden Prof. Dr. Elmira Akhmetova, IIUM, Historical Context in Knowledge Production, (Bilgi Üretiminde Tarihsel Bağlam) konulu tebliğini sundu.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.