Mallarınızı aranızda haram yollarla yemeyin

Mallarınızı aranızda haram yollarla yemeyin

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Bakara Sûresi 188-189. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

188-Hem mallarınızı aranızda bâtıl (haram yollar)la yemeyin ve insanların mallarından bir kısmını kendiniz (haksız olduğunuzu) bile bile (rüşvet veya yalancı şâhidlik gibi) günah ile yemeniz için onları(n hükmünü) hâkimlere (bırakıp) aktarmayın! (*)

189-(Ey Resûlüm!) Sana hilâllerden de soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.” (**) İyilik, (bâtıl bir âdetinize binâen) evlere arkalarından girmeniz değildir; fakat iyilik, (günahlardan) sakınan kimse(nin iyiliği)dir. Artık evlere kapılarından girin ve Allah’dan sakının, tâ ki kurtuluşa eresiniz.(***)

(*)“Mâdem rızık mukadderdir (yazılıdır) ve ihsân ediliyor ve veren de Cenâb-ı Hakk’tır; O hem Rahîm (çok merhamet edici), hem Kerîmdir (çok ikrâm edendir). O’nun rahmetini ittihâm etmek (suçlamak) derecesinde ve keremini istihfâf eder (hafife alır) bir sûrette, gayr-ı meşrû‘ bir tarzda yüz suyu dökmekle; vicdânını, belki bazı mukaddesâtını (dînî değerlerini) rüşvet verip menhus (uğursuz) ve bereketsiz bir mâl-ı harâmı kabûl eden düşünsün ki, ne kadar muzâaf (kat kat) bir dîvâneliktir.” (Mektûbât, 29. Mektûb, 268)

(**)“Kubbe-i semâda (gök kubbede) kameri (ay’ı), zamânın saat-ı kübrâsına (büyük saatine) bir akreb yapmak; mütefâvit (farklı) çok hilâller sûretinde her geceye güyâ ayrı bir hilâl bırakıp, sonra dönüp kendine toplamak, menzillerinde kemâl-i mîzanla (tam bir ölçüyle), dakīk hesabla hareket ettirmek ve kubbe-i semâda parlayan, tebessüm eden yıldızlarla, göğün güzel yüzünü yaldızlamak, elbette nihâyetsiz bir saltanat-ı rubûbiyetin şeâiridir (herşeyin Rabbi oluşunun alâmetleridir).” (Sözler, 32. Söz, 271)

(***)Bir kısım sahâbeler, câhiliye devrinden kalan bir âdet ile, ihramlıyken evlerine kapılarından girmez, bunun yerine evlerinin arkasından veya tavandan bir delik açarak içeri girerlerdi. Âyet, onların bu âdetlerini reddetmek üzere nâzil olmuştur. (Kurtubî, c. 1/2, 344)