Raif ÖZTÜRK
Mardin Üniversitesinde kelepçeler kırıldı
Mardin Artuklu Üniversitesi'nde 3 gün devam eden “Anayasa ve Kürt meselesi”nin tartışıldığı, “Bediüzzaman'ın Kürt reçetesi” konulu sempozyuma, gözlemci olarak katıldım. Risale-i Nur ekolü kapsamında, Güneydoğu problemleri ve Kürt sorununa kesin çözüm arayışı ve çözümleri için bir ilk yaşanıyor. Daha çeyrek asır kadar önceleri, birçok bilim adamına reva görülen zulümleri ve dünyaca ünlü bir bilim adamı olan Prof. Dr. Şerif Mardin’in, Risale-i Nur’dan birkaç alıntı yapması sebebiyle, YÖK tarafından dışlandığını hatırlayınız. Gelinen noktanın, ne kadar anlamlı olduğu çok net anlaşılacaktır…
Mardin Üniversitesi, Risale Akademi ve Akademik Araştırma Vakfı'nın ortaklaşa düzenlediği bu sempozyumda, 38 ayrı üniversiteden ve yarıdan çoğu Profesör olan 91 akademisyen, asrın reçetesi kabul ettikleri ''Münazarat” eserinden, “Milliyet Fikri ve Kürt Meselesi'' konularına yoğunlaştılar. Sempozyumun oturum başkanlığını Akademi Araştırma Vakfı Başkanı Prof. Dr. Gürbüz Aksoy yaptı. 5 Ayrı TV kanalından canlı olarak yayınlandı. Binlerce seçkin misafir, bu haykırışları iki ayrı salonda ve lobide izlediler…
Üniversitenin konferans salonunda düzenlenen sempozyumda özellikle; Rektör Prof. Dr Serdar Bedii Omay, GAzikent Üniv. Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özdemir, Eski bakanlardan Rıza Akçalı, Eski M. Eğt. Bakanı Hüseyin Çelik’in vb. konuşmaları sırasında çok duygulu anlar yaşandı.
Salonun ön-ortalarından bizzat gözlemlediğim kadarıyla, izleyicilerin büyük bir çoğunluğu gözyaşlarına hâkim olamadılar ve hatiplerin o anlamlı sözleri dakikalarca alkışlandı.
Öyle yâ; haksız da değillerdi hani. Bir asır kadar önceleri Bediüzzaman Hz.’ne bu fikirleri nedeniyle, bu Mardin şehrinde, ilk kelepçenin takılması hâlâ unutulmamıştı. Bu gün ise aynı şehirde, Bediüzzaman Hz.’nin görüşlerinin bir devlet Üniversitesi tarafından ve TBMM temsilcileri eşliğinde, yüze yakın bilim adamı tarafından övgülerle bahsedilmesi bir milât değil de nedir? Sadece övgüyle bahsedilmekle de kalınmadı. Bediüzzaman Hz.’nin bir asır kadar önce, Güneydoğu hakkındaki Medresetüzzehra Üniv. Hakkındaki ısrarının, bugün “bir reçete olarak kabul edilmesi” bir “kelepçe kırma olayı” kabul edildi.
Bu güzel gelişmeler, elbette gerçek Demokrasinin ayak sesleriydi. Öncülere binler rahmet.
Dökülen bu sevinç gözyaşlarının, elbette çok büyük anlamı vardı…
Konuşmacıların çok ilginç tespitlerini, bir sonraki yazımda sunmayı düşünüyorum. Ancak şimdilik, sadece tadımlık kabilinden, birkaç paragraf paylaşmak istiyorum.
Milli Eğitim E. Bakanı Sn. Hüseyin Çelik’in konuşmasından:
''M. Eğ. Bakanlığım esnasında benimle görüşen birçok Rektör giderlerken, özellikle kısık bir sesle bana, 'Sayın bakanım, YÖK'ün bu görüşmeden haberi olmasın' demişlerdir. Rektörü özgür olmayan bir üniversitenin özgür olması, söz konusu olabilir mi? Bu ülkede ‘üniversitelerde Bediüzzaman Said Nursi'den veya İmam Gazali'den alıntı yapıyorsun’ diye insanlar üniversiteden atıldılar. Böyle bir üniversitede araştırma, ilim ve irfan olabilir mi? Ama şükürler olsun ki bu kâbus geride kalmıştır. Bugün burada düzenlenmiş olan çok anlamlı sempozyum, aslında devletle milletin barışmasıdır. Devlet milletle barışmıştır. Eğer asrın başındakiler Bediüzzamanı dinleselerdi, bugün boğuştuğumuz birçok dertle muzdarip olmayacaktık. Bediüzzaman bu reçeteleri daha o gün ortaya koymuştu'' dedi…
Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay ise konuşmasına Türkçe, Kürtçe ve Arapça, ''Hoş geldiniz'' diyerek başladı.
Omay, Bediüzzaman Said Nursi'nin Kur'an-ı Kerim'i tefsir eden Risale-i Nur Külliyatı gibi muazzam ve mücessem bir hayat kitabını eser olarak bıraktığını anlatarak; ''İşte bu külliyatın içinde, onun engin basiretinin bir tezahürü olan Münazarat adlı eseri, bizim can yakıcı meselelerimizden biri olan Kürt meselesi ve tefrikaya sebep bir nispete varabilen, milliyetçilik fikirleri üzerine düşünmemizi sağlayacak niteliktedir. Türkiye'de bir üniversite, Bediüzzaman ve eserleri merkezinde sosyal bir sorunu ele alan böyle bir sempozyum ilk kez düzenleniyor. Biz bu sempozyumun, ülkemizin son 10 yılda demokrasi ve hürriyetler yönüyle kat ettiği mesafeden güç alarak, halkın itimat ve hürmet ettiği Bediüzzaman gibi mümtaz şahsiyetlerin fikirlerinin akademik camianın gündemine aktarılmasının, öteden beri sorunlu bir alan olarak görülen din, devlet ve halk ilişkilerinde normalleşmenin sağlanmasına katkı sağlayacağına inanıyoruz. Üstad Bediüzzaman’ın, mazlumun yanında ve her zaman zalimin karşısındaki kararlı duruşu, bütün dünyaya örnek olacaktır. '' dedi.
E. Çevre Bakanı Rıza Akçalı da, Mardin'de tarihi bir gün yaşandığını belirterek özetle, “Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur'unun, bütün insanlık için birlikte yaşama projesi” olduğunu vurguladı…
Gazikent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özdemir ise bölgenin birçok sorunu olduğunu ifade ederek, ''..Urfa\'dan geçerken, hani orada boş bir mezar vardı ya, işte oraya uğrayıp bir fatiha okudum. Nasıl ki Berfo ninenin çığlığı hepimizin vicdanını rahatsız ediyorsa, 12 Eylül'e sebep olanlardan hesap soruyorsak, o gün binlerce haksızlığı reva gören 27 Mayıs'tan da mutlaka hesap sorulmalıdır. 31 Mart'a kadar bu millete acı çektirmiş herkesle hesaplaşmalıyız. Urfa'daki o boş mezarın hesabı da mutlaka sorulmalıdır. Ama bunu sorarken, bazılarının yaptığı gibi yıkarak yakarak değil, tarihi anlayarak, anarken de anlamaya çalışarak yapalım'' diye konuştu.
Harran Üniv. Eski Rektörü ve İstanbul Üniversitesi E. Öğretim Üyesi ve hukuk profesörü Prof. Dr. Servet Armağan ise; Bediüzzaman'ın, ürettiği bilimden elde edilecek gelir ile Üniversite kurulması önerisini hatırlatarak, “Bediüzzaman'ın bundan tam 100 yıl önce teklif ettiği Üniversite modelinin, bugün bile örnek ve model teşkil ettiğini” belirtti. Ayrıca; Türkçe, Arapça ve Kürtçenin analizini yaptı…
***
Evet saygıdeğer dostlarım. Zaman bir kez daha göstermiştir ki; zulüm ile âbâd olunmaz. Er veya geç adalet tecelli eder. Bugün artık kelepçeler kırılmış, istibdat kalesinden çok büyük gedikler açılmıştır. Ancak bu dönemlerde, bizlerin konumumuz çok önemlidir. Hangi tarafta yer aldık veya alıyoruz? Eğer bunu doğru olarak netleştiremediysek, Yüce Yaratıcımızın şu tehdidine muhatap oluruz. “..Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati (bile) duymayın. Yoksa size ateş (Cehennem) dokunur. Aslında sizin Allah'tan başka yardımcınız yoktur. Sonra O'ndan da yardım görmezsiniz.” Hûd suresi, 113. Âyet. (Prof. Dr. Suat Yıldırım mealinden.)
MoralHaber
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.