Caner KUTLU
Mazlum ve Masum
Zulüm bir hastalıktır. İnsan olmanın, çoğunlukla, getirdiği bir arızadır.
Zulüm hem de herşeye sirayet eden bir musibettir. Bir yerde zulüm varsa, veba gibi, çevresinde bulunan herkese etkisi olacaktır. (Burada, kalbinin her iki ciheti de kararmış, kafir veya facir-i mütecahir tarafından gelen zulüm öncelikle söz konusu edilmektedir).
Zulmün, aynı zamanda, doğurganlığı yüksektir. Tahrip üzerine iş gördüğünden, kısa bir sürede sayısız benzerlerini ortaya çıkarabilir. Bu salgından mazlum da kendini kurtaramaz. Zulmün, muhatabı olana belki de en büyük zararı, (zamanla) mazlumun fıtratını bozmasıdır. Fıtratın bozulmasıyla masumiyet de kaybolacaktır.
Zulüm, her iki tarafı da bağlar. Zalim zulümle kendi zihnine yeni çukurlar açar, yeni meşruiyet zeminleri üretir. Zulüm devam ettikçe buralar sertleşir ve olağanlaşır. Kabule yakınlaşır.
Mazlum, zulüm gördüğü çukurdan zihnini kurtaramaz, donar, başka şey bulamaz olur. Sürekli aynı yerden beslenir.. yenilikten nasibini alamaz.
Mazlum da zalim de, aynı zeminleri kendileri için karşı birer meşruiyet zemini olarak görmeye başlarlar. Kendilerine buralarda özel sonuçlar çıkarırlar. Bunlar da sertleştikçe zihinler artık yeni bir devirle çalışamaz, sürekli aynı şeyleri tekrarlar.
Zamanla karşılıklılık (muhalefet) kurtuluşa değil, ele geçirmeye dönük bir araç haline gelir.
**
Şikayet etmek... Musibete karşı mazluma verilen bir araç şikayettir... Şikayetin şekli duadır ve duanın makamı, yalnızca, hayrı ve şerri Yaratandır (cc).
Musibetler duanın vaktidir. Yaratan bu vakitler kulunu huzuruna beklemektedir. Burada mazlumiyet masumiyetle değiştirilecektir (saflaştırılmış ve temizlenmiş bir kalp).
Şikayetin makamı olarak, insanlara çevrildiğinde ise, şekli, eşyanın fıtratında olan eksiklik ve olumsuzlukları bulunduğu zamandan soyutlayıp bir anda ve mekanda birleştirerek söylemek olan 'cerbeze' ile bozulur.
Cerbeze biçiminde kullanıldığında, dilde, anlamlı bir karşılığın üretilmesi ihtimali kalmamıştır. Her şey kötü ise, iyiye giden düğmelerin hepsi kapalıdır demektir. Burada ümit ışığı da bulunamaz. Hikmet de kendini kapatmıştır. Ağraz-ı şahsî, ailevî, unsurî olarak her türlüsünden.. başka sağ kalan olmamıştır. Her şey bir propagandanın unsuru haline gelmiştir. Nihayet, anarşizm olarak patlayacaktır.
Dünya bir cehennem çukuruna dönüşecektir.
**
Mazlumu masumiyette tutan kuvvet sabır kuvvetidir. Sabır kuvveti geçmiş ve gelecek arasında dağıtılmadan yalnızca 'şimdi' için kullanılmalıdır. Geçmişe takılıp kalanlar veya geleceğin intikam planlarını kuranlar şimdiyi zayıflatır veya kaybederler.
Zihinlerin dağılması ile sabır kuvveti azalınca, şikayetler gündemi ele geçirir, zihinler donuklaşır. Benliğin etrafında dönerek içine çekilir. Böyle mazlumlar kendilerini yemekle beslenirler, kendilerine zulmetmekte zalimle eşitlenmiş olurlar.
Mazlum ve masum olabilen ise, sabır kuvvetini şimdide odaklamakla birleştirir ve bir füzyon etkisiyle gelen gücünü 'O ne güzel vekildir' diyerek Rabb'ine arzeder. Zalime karşı meydan okuma gücü kazanır. Dünya bomba olup patlasa tasa etmez.
Tehditlerine beş para ehemmiyet vermez. Hakikati zalimin yüzüne karşı haykırmaktan vazgeçmez. Zalimi ölümün eliyle idam edilmek veya cehennem olarak, bir hapsi münferidle tehdit eder.
İntikam alanların en hayırlısı Allah'tır ve O'na layıktır. Allah sabredenlerle beraberdir.
Mazlum ve masum olan, aşırıya gitmez. İffetini korur. Adaveti, hatt-ı vasatı olan, acımaya inkılap eder.
Bunların neticesi, vefatıyla, manevi şehitlik makamını kazanabilir.
İnsanlık tarihine şeref veren hayatlar mazlumiyetin masumiyetle anlam kazanması hakikatini gösteren böyle örneklerle doludur.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.