Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU
Medresetül Ezher ve Medresetüz Zehra (erkek ve dişi iki üniversite)
بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Camiat'ül-Ezher, 975 yılından itibaren Fatımiler tarafından Kahire'de, İslami ilimler ile fen bilimleri üzerine eğitim veren, 1050 yıllık Mısır'ın en eski ve Sünni İslam'ın en şöhretli üniversitesidir.
Bugün kayıtlı öğrencisi 500 bin civarında ve dünyanın 100'den fazla ülkesinden talebeye lisans seviyesinde eğitim verir.
Üniversitenin yöneticisi "rektör" değil "Şeyh" olarak anılır. Aynı zaman bizdeki YÖK'ün üstlendiği görevi de görür.
970-972 arasında, Fatımîler tarafından İslami eğitim vermek amacıyla kurulan 1050 yıllık bu üniversite, İslami 4 hak mezhebin de öğretildiği dini ağırlıklı bir üniversite.
Bugün, dünyadaki Arap edebiyatının ve İslami klasik ilimlerin ana merkezidir.
1964'ten sonra, tıp, eczacılık, mühendislik, ekonomi, tarım, eğitim, ticaret gibi fen ağırlıklı bilimler de öğretilmeye başlanmıştır.
Tarih boyunca devlet desteğiyle beraber, vakıf ağırlıklı bir külliye, bir üniversitedir.
Emirdağ Lahikası'ndaki 136 ve 137. Mektuba Gelirsek.
İnebolu nur kahramanı rahmetliler Nazif Çelebi Abi'nin oğlu kahraman Selahaddin Çelebi, 1950 başlarında, Asay-ı Musa ve Zülfikar'ı Camiül Ezher'e/oradaki tanıdıklarına göndermek istediğini üstada bildirince, üstad tam tashihli yani gramer/dilbilgisi kurallarına uygun eserler göndermesini istiyor.
"Gönderdiğiniz kişilere şunları yazınız" buyurmaktadır:
"Nur Risaleleri'nin Medresetü’z-Zehrası, Câmiü’l-Ezherin şefkatine çok muhtaç bir mahdumudur, bir talebesidir, şiddetli düşmanların hücumuna hedef olmuş bir şakirdidir ve bütün medreselerin başı ve âlem-i İslâmı daima tenvir eden o büyük Câmiü’l-Ezherin küçük bir daire ve şubesidir. Onun için, o âlikadir üstad ve müşfik peder ve hamiyetkâr mürşid-i âzamın, biçare evlâdına ve şakirtlerine tam yardım etmesini onların ulüvv-ü himmetinden bekliyoruz. O pek büyük üstadımıza takdim edilen iki kitap ise; bir talebe dersini ne derece anlamış diye akşamda babasına ve üstadına yazıp vermesi gibi, o iki dersimiz, o şefkatli allâmelerin nazar-ı müsamahalarına arzedilmiş diye bu mektubu yazarsınız."
Camül Ezher'in kızkardeşi MedrestüzZehra'ya gelince.
Rahmetli üstad Bediüzzaman, 1910 yaz ortasında Van'dan başlayıp Birecik'te devam eden aşiret gezilerinde şu soruya muhatap oldu.
"Maksadını müphem bırakma ne istersin?"
O da;
"Camiül Ezher'in kızkardeşi olan, Medresetüz Zehra namıyla bir darülfunun (üniversitenin), pek âli bir medresenin (lisans seviyesinde), merkezi Bitlis olmak üzere, Van ve Diyarbekir'de tesisini isteriz. Emin olun ki, biz Kürtler başkalara benzemiyoruz, yakinen biliyoruz ki, içtimai hayatımız Türklerin hayat ve saadetinden neşet eder (doğar)" şeklinde cevap vermiştir.
Üstad 1907 Aralık ayında gittiği İstanbul'dan 1910 ilkbaharında Tiflis üzerinde Van'a yeni dönmüştür.
İlk defa Osmanlı başkentine gidip, üç seneye yakın İstanbul'da yaşamıştır. Bu üç senede görüp yaşadıkları üstad Nursi'de muazzam bir gelişim ve değişim meydana getirmiştir.
Kürtlerin sosyal hayatının, Türklerin hayat ve mutluluğuna bağlı olduğunu vurgulaması bu dönüşümün özeti gibidir.
Bugün 111 yıl sonra bu söz, sayısız tecrübe ve ispatlarla muhkem bir kaziye ve sarsılmaz bir hüküm haline gelmiştir.
Zehra Üniversitesi'nde yeni ve fen ilimleriyle birlikte, medrese (dini) ilimleri, kaynaşmış şekilde okutulacak, Arapça, Türkçe ve Kürtçe eğitim-öğretim dili olacaktır.
Enteresan olan ise Darülmuallimin dediği, öğretmen okullarının bu üniversitenin geçici merkezi olması, diğer fakülte ve yüksekokullarla öğretmen okullarının kaynaşması esas alınmaktadır.
Zehra Üniversitesi harcamalarının ilk kaynağı hamiyet (vatan ve milletseverlik) demektedir.
Ayrıca vakıf akarları ve zekatın, en yüksek bir mektep, en mükemmel bir medrese, en mukaddes bir tekke/zaviye olacağından, İslam dünyasındaki bağış, adak ve sadakaların bir oranda Zehra Üniversitesi'ne akacağını öngörmektedir.
Dördüncü kaynak olarak ise öğretmen okullarının gelirlerinin geçici süre bu üniversiteye aktarılabileceğinin altını çizmiştir.
Bu noktada öğretmen okullarının nasıl bir gelir üreteceği sorulmalıdır.
1 Öğretmen okulları öğrencilerinin Cumhuriyet döneminde olduğu gibi, her çeşit üretim merkezi ve teknik gelişim merkezi olacağını düşünmeliyiz.
2-Öğretmen okullarından mezun olup göreve başlayan öğretmenlerin, bir süre Zehra Üniversitesi hesabına maaşlarından aidat ödemesi ve öğretmenlik yaptıkları köy ve kasabalarda verdikleri, her çeşit tarım, hayvancılık, zanaat, sağlık gibi hizmet ücretlerinin Medzehra'ya bir süreliğine aktarılacağını düşünebiliriz.
Kısaca Zehra Üniversitesi yukarda sayılan özkaynaklarıyla ayakta durana kadar, öğretmen okullarından beslenecektir.
Bu arada devlet ne yapacak?
Devletin, organizatör, planlamacı ve gücü oranında maddi destek veren olacağını çıkartabiliriz.
Devlet, Zehra Üniversitesi'ne maddi gücü yetse bile tam destek vermemelidir.
Birincisi, bu durumda Zehra Üniversitesi, devlet üniversitesi olur ki, üstadın muradı özerk bir üniversite olmasıdır.
İkincisi ise; Zehra Üniversitesi, bir süre sonra, ilim, bilim ve teknoloji üretip satan, kazancının önemli kısmını burdan kazanacak bir üniversite olacaktı olmalıydı.
Üstad'a yine sordular: "Bu üniversitenin meyveleri neler ki, 10 senedir ve ömrün boyunca bu işin peşindesin?"
Özet bir cevap verir:
-Kürt ve Türk ulemanın istikbalini garanti altına almak ve maarifi Kürdistan'a (Türkiye'nin doğusuna) medrese kapısından, yani medrese adıyla sokmak, meşrutiyet (demokrasi) ve hürriyetin güzellik ve iyiliklerini göstermek ve ondan halkı yararlandırmaktır.
"İzah etsen fena olmaz" sorusuna ise şöyle cevap verir:
İlkin, medreselerin merkezi bir birlik ve ıslaha kavuşacağı,
İkinci olarak İslamiyet'i paslandıran hikayeler, İsrailiyat ve buz gibi taassuptan kurtaracağı,
Üçüncü olarak meşrutiyetin (demokrasinin) iyilik ve güzelliklerini yaymak ve yerleştirmek için bir kapı açacağı,
Dördüncü olarak yeni bilim ve teknolojiyi medreselere yerleştirmek için, tarikatların da sıcak bakacağı, temiz bir fen bilimleri kaynağı açacağı,
Beşinci olarak medrese, mektep ve tekkenin barışmaları ve en azından nihai amaçta birleşmelerini sağlayacağını vurgulamıştır.
Elhasıl; İslamiyetin bir somut vücut gibi görüneceği bir mektep, medrese, zaviye külliyesi ve tümünün müzakere edebileceği büyük salonu da olan, birbirinin eksiğini bütünleyen, bir büyük şura meclisi, nurdan yapılmış bir ilim sarayı olarak gözlere görünecektir.
Parlak büyük bir aynanın güneşi gösterdiği gibi, Medresetüzzehra Üniversitesi de o İlahi/Tanrısal sarayı dışbakışla gösterecektir demiştir.
Üstad bu davasını şu şekilde bağlar;
Eyyühel eşraf! Eyy şeyh, ağa, bey gibi önde gelenler!
Biz size hizmet ettiğimiz gibi, siz de bize hizmet ediniz.
Eyy bize çocuk muamelesi yapan ehli hükümet!
Biz size itaat ettiğimiz gibi, siz de saadetimizi temin ediniz.
"Mutlaka (illa); Ferüddül emaneti ilaa ehliha/emaneti layık olana veriniz." (Nisa Suresi 58. ayetten türetilen bir kelam.)
Sonuç olarak şunları diyebiliriz:
1-Bugün acil ve elzem şekilde Mısır'da Ezher Üniversitesi, adına layık parlaklık ve canlanmayı bekliyor. Çünkü istibdatların tesiriyle Ezher, en zor ve etkisiz günlerini yaşamaktadır.
2-Mısır'dan daha doğuda, ışığa daha yakın Bitlis, kız kardeşi Zehra'nın inşa edilip, erkek kardeşi Ezher'in imdadına acilen yetişmesi gerekiyor!
3-Bu ilimler nurlu sarayının temeli, Bitlis, Van ve Diyarbekir, gövdesi Türkiye, yerleşkesinin, İran, Kafkasya, Kırım, Türkistan, Irak ve Suriye'de olması imani, İslami ve hayati bir zorunluluktur.
4-Tüm İslam alemi ve dünya ise Zehra Üniversitesi'nin ziya, nur ve teknolojik icatlarını ölmek üzere olan hasta gibi dört gözle bekliyor.
Biz ümidimizi yitirmedik yitirmeyeceğiz.
Kastamonu Lahikası ve başka eserlerinde yazdığı gibi, üstadın hazırladığı program ve projeler kendinden sonra gelecek olan ve 5.Şua'da sarih olarak 6 yerde yazılan, Büyük Mehdi ünvanlı önder inkılapçılar tarafından gerçekleştirilir inşaallah.
5. Şua'da Büyük Deccal ise, açık şekilde 8 yerde yazılıdır.
5. Şua'da Üstad, İslam Deccal'ine Süfyan derken, İslam Mehdi'sine sadece Mehdi demektedir.
Üstad Bediüzzaman, ahir zamanda gelecek ve şimdi atılan iman temeli üzerine, hayat, şeriat, ittihad-ı İslam ve hilafet görevini de yapacak zata (şahs-ı maneviye) Büyük Mehdi demektedir.
Ahir zamanda; komünizm ve materyalizmle temsil edilen tüzel kişiliğe Deccal derken, daha sonra gelecek ve dünyaya hakim olacak, küresel istibdat ve yecüc mecüc ünvanlı, küresel anarşizmi temsil edecek Deccal'in de Büyük Deccal olduğunu 5. Şua'da 8 kere yazmıştır.
Her şahs-ı manevi ise, başsız bir kalabalık değil, mutlaka önderi ve stratejisi olan bir yapı, vahdet ve uhuvvetle kenetli, ulvi bir davası olan disiplinli bir cemaat kitlesidir.
Yarının manevi güneşi, İslam'a teslim olan İsevi Batı'dan doğarken, Medzehra Üniversitesi de batıdaki "İsevi müslümanlar"ca maddi olarak inşa ve icat edilecektir diyoruz.
"Ümitvar olunuz! Şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür sada İslam'ın sadası olacaktır!"
*Arapça ezher-erkek, zehra kız ve çok parlak/ışıklı manasındadır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.