Mehmet Asıf IŞIK
Bir Tekzip ve Tekzibe Cevap
Aşağıdaki yazı, Risale Haber sitesinde 28 Temmuz 2024 tarihinde bu sütunda yayınlanan “Vaaz Kürsüsünde Bilimsel Gerçek: Evrim Teorisi” başlıklı yazıya dair Gebze Vaizi Sayın Seyitahmet Orhan’ın 12 Ağustos 2024/18.48 tarih/saatte e-posta kutuma düşen tekzip metnidir. Sayın Vaizin tekzip metni, tek harfine dahi dokunulmadan aynı köşede yayınlanmaktadır.
RİSALE HABER’DEKİ İDDİALARA TEKZİB
18.07.2024 tarihli Risale Haber portalında “Vaaz kürsüsünde Evrimci bir Vaiz “başlıklı haberinizi okudum ve yazdığınız yazıdaki Evrimci Darwinizmi kabul ettiğimi iddia ederek itibar suikastı yaptığınızı, bir Müslümanın haysiyet ve şerefini hiçe sayarak, Müslümanca hukukunu çiğneyerek, haber portalınızdaki yazıdan dolayı gerek kurum içinde gerekse kurum dışında şahsımın çok büyük şekilde incindiğimi açıkça belirmek istiyorum !
Konuyu sadece haber portalında yayınlamanın dışında kalmayarak, büyük bir hınç ve kin ile insanların arasında taşıdığınızı, şahsımı karaladığınızı, bununla birlikte Gebze ve Kocaeli müftülüğüne yazı yazarak adımı ve ünvanımı vererek, kamu nezdinde itibarımı zedelediğinizi, beni küçük duruma düşürmeye yönelik açıklamalarda bulunduğunuzu öğrenmiş olmanın üzüntüsü ile, Ayrıca hakkımdaki iddialarınızın tümünü kabul etmediğimi ve mesnetsiz, dayanaksız bir şekilde şahsımı ve bulunduğum, görev yaptığım kurumdaki itibarımın zedelendiğini hissederek sizlere bu yazıyı yazmayı gerekli gördüm.
Şimdi olayın cereyan ettiği zamana döndüğümüzde; öğle üzeri vaazımı bir yandan dinlediğinizi ve bir yandan da günlük cüzünüzü okuduğunuzu belirtiyor ve kulağınızın nasıl oluyor da, anlattığım konuya tamamen vakıf olduğunuzu merak ediyorum!
Evet o günkü vaazım; Kur’an ayetleri ve hadisler etrafında “İnsanın sorumluluğu“ üzerinde idi. İnsanın sorumluluğu konusunu ele almak için insanı tanımak ve insanın yaratılışından kısaca bahsetmek istemiştim. İnsanın yaratılışı konusu Kur’an’da gerek Mekki gerekse Medeni surelerde onlarca ayette geçiyor. İnsanın bir Halife olarak yeryüzüne Rabbimiz tarafından takdir edilmesi / atanması olayını Bakara suresinin 30-37. ayetlerinden başlayarak anlatmaya başladım ve genel olarak da Adem yani ilk insanın dünya serüveni bu ilk surede anlatılmaya başlanır. Yine Kur’an’da Hz. Adem as’ın ismi Kur’anda 25 yerde zürriyet ve soyu ile birlikte yer almaktadır. Hz. Adem’in yaratılışı ile alakalı ayetleri incelediğimizde; Secde süresi 7-8. ayetlerde, Hz. Adem’in ilk insan ve insanlığın atası olarak anlatıldığını görürüz. Burada ve diğer surelerdeki anlatımlarda; Hz. Adem’in ilk insan olarak belirtildiği zaten açıklanmaktadır. Sohbetimin arasında; İlk insan olan Hz. Adem’in konusunun bilim açısından da zamansal olarak, milyonlarca yıl önce yaratıldığı hakkında bilim insanlarının iddialarını aktarmak nasıl oluyor da kişiyi Darwinist yapıyor!? Zaten iddia diyoruz çünkü bu konuda ne Kur’an’da ne de Hadislerde sarih bir şekilde belirtilmediğini hepimiz biliyoruz.
Ayrıca şahsınız, hakkımdaki ithamlardan birinin de evrimi savunduğumu itham etmesidir! Vaazımın hiç bir yerinde evrimden bahsetmediğim halde siz beni evrimi savunmakla ve beni özel ve tüzel kişilere “Evrimci Vaiz“ olmamla yaftalamaktasınız! Yine sizinle, vaaz sonundaki kısa konuşmamızda, ”Allah’ın yürürlükteki yaratılış kanununa göre; bitki, hayvan ve insan denilen her bir varlığı, belirlenmiş sürede ve aşamalardan geçirerek yaratmayı vadettiğini, Nahl:40, Yasin 82., Mü’min: 68 gibi ayetlerde ve Nuh suresi 14-15. ayetlerde halden hale geçirerek bizi varettiğini açık şekilde beyan etmektedir. ”Ne oluyor size de Allah’ın büyüklüğünü hesaba katmıyorsunuz? Oysa O sizi türlü evrelerden geçirerek yaratmıştır.!” (Diyanet Kuran Yolu Meali) buna göre anne karnımızda ortalama 9 ay gibi bir süre geçirerek, halden hale, kan damlası, zigot, kemikler ve kasların oluşması ile insan olarak doğduğumuzun örneği hem kitabımız olan Kur’an’da hem de bilimin ışığında bilinen bir gerçektir. Yine size Yasin Süresi 82. ayette; O ”Bir şey(in olmasını) istediği zaman O’nun durumu o şeye sadece “Ol!” demektir; o da hemen olmaya başlar! ”Kün fe yekûnu] ifadesi genellikle “Ol” (der); o da hemen olur” şeklinde tercüme edilmektedir. Oysa burada hemen “oldu” olan كان fiili mazi değil, "يكون“ “oluyor, olur ve olacak“ şekilde; ”şimdiki, geniş ve gelecek zaman“ olan üç zamanı kapsayan bir anlam özelliğini taşır. Burada Muzari fiili “oluyor“, “oluş aşamasına girer, giriyor!” anlamı verildiğinde, Allah’ın yaratma kanununa göre “oluş“ başlamaktadır. Ki geniş zaman anlamı veren [yekûnu] kalıbı da bunu gerektirmektedir. Ayette yer alan [fe yekûnu] ifadesindeki [fe] edatı da oluşumun hemen başladığını gösteren bir anlam katkısı sunmaktadır. Dolayısı ile Allah’ın yaratma fiili şak diye pat diye oluşmamakta, belirli bir süre ve evre geçmek sureti ile yaratma tekamül halini almaktadır. Şimdi burada anlatılanlardan hangisi Evrimci Darvinizmi çağrıştırmaktadır!
Elbette Allah ol derse hemen de yaratmaya kadirdir ama Allah’ın bu dünyada koyduğu genel yaratma kanunu ki buna “Sünnetıllah“ diyoruz ki Allah’ın yaratma fiili bu kural ve kanuna göre işlemektedir. Allah’ın sünnetinde /yasasında bir değişiklik olmaz; ”Allah'ın, ötedenberi süregelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.“ (Fetih süresi :23), yine DİB Kur’an Yolu A’raf suresi 54. ayetin açıklamasına bakılabilir.)
Tüm bu ifade ettiğim açıklamalarıma binaen, şahsıma yönelik itibarsızlaştırma yazınızı düzeltmenizi, şahsımdan helallik almanızı, toplum arasında özel ve tüzel kişiliğimi zedeleyen açıklamalardan vazgeçmenizi talep eder, aksi halde konuyu adli makamlara taşıyacağımı tarafınıza ilan etmiş olduğumu beyan etmek isterim!
Seyitahmet Orhan
12.08.2024
Gebze İlçe Vaizi
***
Gebze Vaizi Sayın Seyitahmet Orhan’ın tekzip metnini köşemizde yayınlamadan evvel kendisine 13 Ağustos 2024/16.11 tarih/saatte e-posta yoluyla gönderdiğim cevabi yazıda yaptığım teklif ve açıklamalara 16.08.2024 günü saat: 16.00’ya kadar cevap alamadığım için, tekzip metnine karşı cevabımızı da takdim ediyorum:
TEKZİP METNİNE CEVAP
Sayın; Seyit Ahmet Orhan
(Gebze Vaizi)
18.07.2024 tarihinde Risale Haber portalında yayınlanan "Vaaz Kürsüsünden Bilimsel Gerçek: Evrim Teorisi" başlıklı, Zatınızın Gebze/Çoban Mustafa Paşa Camisindeki namaz öncesi vaazınız sırasında ve sonrasında kısa süreli görüşmemizdeki sözlerine ilişkin olarak kaleme aldığımız yazımıza karşılık, 12.08.2024 tarihinde e-posta adresime gönderdiğiniz yazınızda, itibar suikastine maruz kaldığınızı, şeref ve haysiyetinizin çiğnenerek itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını, müslümanca hukukunuzun çiğnendiğini, kurum içi ve dışından (yankı bulan bu haber sebebiyle) incindiğinizi, itibarsızlaştırmaya yönelik yazımızın düzeltilmesini, şahsınızdan helallik istenmesini, toplum içinde kişiliğinizi zedeleyen açıklamalardan vazgeçmemizi, aksi takdirde konuyu adli makamlara taşıyacağınızı TEKZİBEN, belirtmektesiniz.
Bahse konu yazıda yakındığınız hususlar hakkında herhangi bir yayın veya talebinize binaen düzeltme yapmadan önce şu açıklamayı ve teklifi yapmak ihtiyacı duymaktayım:
1- Risale Haber portalında yayınlanan yazıda hadiseden ve sonrasındaki görüşme talebimizden bahsedilmiş, ancak şahsınızın ismi verilmemiştir. Yayınlanan yazı metninde isminiz yoktur. Buna rağmen gönderdiğiniz tekzip başlıklı açıklamanız, yazının yayınlandığı haber portalında ve yayınlanan köşede, tek harfine bile dokunulmadan bütünüyle "TEKZİP" metni olarak yayınlanabilir; Elbette yazınıza cevabımız ve hadiseye ilişkin önceki açıklamalarımız da özetlenmek suretiyle. Vereceğiniz cevaba göre işlem yapılacaktır. (Cevabi yazının yayınlandığı saate kadar teklifimize cevap alınmamıştır.)
2- Cenab-ı Allah her şeyi ihata eden ilmiyle geçmişte olan, halen olmakta olan ve istikbalde olacakları bilmekte, Zat-ı Uluhiyyet her an her şeye şahitlik etmektedir. Yalan, hele de iftira veya karalama dinimizde suret-i kat'iyede yeri olmayan kerih bir ameldir. Mübalağa da o cinstendir, çünkü hakikatin ve mananın dengesini bozacağından, gerçeğin kısmen veya olduğundan başka türlü anlaşılmasına sebep olacağı için o da zem edilmiştir. Bu cümleden olarak, yazılarımızda hakikatin en hafif şekilde bile dengesinin bozulmaması, yanlış anlaşılmaması, gerçeğin incitilmemesi amacıyla kalemimizi hassasiyetle kullanır, bir hadiseyi veya manayı ifade ederken kelimeleri titizlikle seçmeye gayret ederiz. Kendi ismimle yayınlanan makalenin ve yazı başlığının maddi ve manevi her türlü sorumluluğu şahsıma aittir. Kendi yazımın dışında, haber sitesinin portalında yayınlanan yazıyla ilgili bağlantılar, işaretler, başlıklar, görüntüler vs. sorumluluğu ise haber sitesine aittir.
3- Bir müslümanın taşıyamayacağı ağır ihamlarınızın töhmeti altına olmaktan Cenab-ı Allah'a sığınarak yazıda da belirttiğim şu açıklamayı tekrar hatırlatırım:
- Sohbetinizi yaptığınız geçen ramazan ayının son haftasındaki günlerden birinde önce sizinle şahsen,
- Ardından temin ettiğim GSM telefonunuza görüşme talebimi 4 Mayıs tarihinde önce mesaj yoluyla,
- Bundan cevap alamayışım üzerine 9 Mayıs tarihinde şahsınıza ait cep telefonunu iki defa arayıp 2,41 dakika süren ikinci görüşmede, -cehaleti üzerime alarak- vaazınızda anlaşılmayan ve tavzih/tashih gereken hususların konuşulması amacıyla randevu talebime olumlu cevap alamadım (Bu ayrıntıları kendi telefonunuzdaki arama kayıtlarından görebilirsiniz).
- Bu görüşmeden 1-2 hafta sonra yine adı geçen camide bir öğlen vakti vaazınızın ardından cami çıkışında yine zatınızla ayak üzeri kısa süreli konuşmada görüşme talebime olumlu cevap vermediniz.
- Bunun üzerine, insanın yaratılışına ilişkin "400 milyon yıl önce" diye daha önce dile getirdiğiniz bazı sözlerin Kur'an'ın beyanına aykırı olduğunu, ilgili ayetleri derleyip bir mü'min olarak bu konuda sorumluluk duygusuyla bunları size aktarmak istediğimi, aksi takdirde konuyu Müftülüğe iletip basın yoluyla yayınlayacağımı söylememe rağmen görüşmeyi kabul etmeyip "İstediğinizi yapın, ben de tekzip ederim" diyerek ayrıldınız. Halbuki sizden istenen azami yarım saatlik bir zaman idi.
4- Buna rağmen sözleriyle dine hizmet etmek suretiyle toplumda saygınlığı olan, sözleri dinlenen ilim ehli muhterem bir vaizin, duyduklarım itibariyle Kur'an'ın beyanlarına uymayan bazı ifadelerinin, öncelikle imanının selameti için, saniyen şahsiyetinin ve kişilik haklarının zarar görmemesi ve itibarının zedelenmemesi bakımından, belki bizi bir araya getirip karşılıklı müzakere etme zemini oluşturması için konuyu sadece Müftü beye arz etmek amacıyla 27 Mayıs veya 3 Haziran günü saat 14.00 civarında Gebze Müftülüğü’ne geldim. Müftü bey çıkmakta idi. Kendisiyle görüşemeyince, bizi nazikçe karşılayan Şube Müdürüne geliş maksadımı anlatarak konuyu Müftü beye iletmesini, fakat ısrarla da sizinle karşılıklı olarak görüştürülmek istediğimi rica etmiştim.
5- Bunca ısrarlı görüşme taleplerimin sebebi Kur’an’ın açık ve kesin beyanlarına uymadığı kanaati taşıdığım, Zatınızın;
A) "İnsanın yaratılışının 400 milyon yıl önce başlaması" ifadenizdir. Öyle itikad etmiyorsanız bile bu iddia Darwinci Evrim teorisinin tezi/iddiasıdır.
B) Ayak üzeri konuşmamızda, kürsüde söylenen “400 milyon sene evvel” sözünü size teyit ettirdikten sonra bu iddiaya delil isteyişime karşılık "beşer kelimesinin, değişerek insana dönüşen bir varlığı/canlıyı ifade ettiğini, bu hususta bazı mu’tezile ve şia imamlarının da görüşleri bulunduğunu” belirttiniz.
C) Cinlerin insanlardan önce yaratıldığı beyanımıza itiraz ettiniz (İmam odasında yapılan bu konuşmanın şahidi vardır). Bu üç iddia veya beyan Kur'an-ı Hakim'deki ayetlerle aykırılık teşkil ediyor.
Bu hususları bir çay içimi süreyle görüşmeye fırsat verseydiniz ya sizin yanlış ifade ettiğiniz veya (yine cehaleti kendi üzerime alayım) benim yanlış/eksik anlamış olabileceğim konuları tashih ve tavzih fırsatı olsaydı yakındığınız bu sonuç ortaya çıkar mıydı? (Ayrıca, tekzip yazınızda açıkladığınız hususlar, sözlerinize yaptığım itirazlarla ilgili değildir.)
6- Görüşme ve konuyu müzakere etme yolu tarafınızca kapalı tutulup Müftülüğün de mayıs sonu veya haziran başından beri şifahen ilettiğim hususlar için, "konu incelenmiştir" veya "ilgilisine iletilmiştir" veya "gereği yapılmıştır" veya "değerlendirmeye lüzum görülmemiştir" veya konu her nasıl mütalaa edilmiş ise, 45-50 günden beri tarafıma olumlu veya olumsuz bir satır ile de olsa herhangi bir geri bildirimde bulunmamıştır. Bunun üzerine, 18.07.2024 tarihinde gönderdiğim e-posta ekindeki yazıyla, öncelikle ve özellikle İlçe Müftülüğünün ilgisizliğinin şık olmadığını ve zatınızın konuşmanızda dile getirdiğiniz ve Kur’an'ın beyanlarına uymadığı kanaati taşıdığım birkaç hususu ayetlerle delillendirerek, meselenin Müftülüğün ilmi heyetince değerlendirilmesini talep ettim. Aradan 20 küsur gün geçtikten sonra Gebze Müftülüğü'nün kendilerine iletilen bir meseleyi karşılıksız bırakmasını, 33 yıl kamu hizmeti yapmış ve kamu idaresinin işleyişini yakından bilen biri olarak, hiyerarşik silsileyi takip etmek suretiyle 08.08.2024 tarihinde yine e-posta yoluyla Kocaeli Müftülüğü'ne arz ettim. Bu arz ediş şahsınızla ilgili olmayıp İlçe Müftülüğünün bir talebe karşı gereken duyarlığın eksikliğiydi! İlçe Müftülüğü ancak aylar sonra 12.08.2024 tarihinde tarafıma gönderdiği e-posta ile “Görevli Müftülüğe çağrıldı. Vaazlarda mezhepler arası konular ile ihtilaflı konulara girilmemesi, Dinin Temel Konularının Ayetler ve sahih hadisler ışığında işlenmesi hususunda dikkati çekildiğini” belirtti. Müftülüğe teşekkür ettik…
7- Bir mü'minin canı, malı, ırzı, şerefi, haysiyeti, şahsiyeti, mukaddes değerleri muhteremdir ve dokunulmazdır. Amenna! Nezdimizde de öylesiniz. Vaazınızı dinleyip ardından konuştuğumuz güne kadar sizi daha önce görmemiştim ve tanımıyordum. Hiç kimseyle olmadığı gibi şahsınızla da bir husumetim yoktur. Bütün gayemiz, gayretimiz, duamız ve temennimiz nübüvvetin asli görevi olan tebliğ ve irşad vazifesiyle Hak’kı ve hakikati anlatan peygamber varisleri olan alimlerin ve siz diyanet camiasının toplum nezdinde hürmet ve itibar görmeleri, söyleyip anlattıklarının akıl ve kalplerde karşılık bulmasıdır. Ancak, sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, Kur'an'da mü’minlerin vasıfları arasında kerrat ile beyan edilen "emr-i ma'ruf ve nehy-i münker" görevi her mü'min üzerine de bir vecibedir. Keza, bir Müslim hadisinde de "Kim bir münker (kötülük/yanlışlık/hata) görürse, onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse, kalbiyle kerih görsün. Bu ise imanın en zayıf derecesidir” buyurulmuştur. Biz de bu amaçla size ulaşmak için onca gayretimize rağmen netice alamayınca Müftülüğe müracaat etmemizin sebebi bizzat işiterek yanlış/hatalı olduğuna şahit olduğum birkaç hususu dilimizle düzeltme çabasıdır. İncinmenize çok üzüldüğümü ifade etmek isterim. Daha çok üzüldüğümüz ise bir şeyin tashih/tavzihi için yolların açık olmayışıydı. Haddimizi aşmaktan, iftira ve yalandan, kul hakkına girmekten, söz veya fiillerimizle hesabını veremeyeceğimiz beyan/ifadelerden, hakikati incitmekten ve hak ehlini rencide etmekten Allah'a sığınırım.
Kasdi olarak kimseyi incitmek maksadımız olmadı ve yoktur. Ancak, incinme ve helalleşme konusunda bir araya gelip bahse konu olan meseleleri, ilim ehline yakışan usulle karşılıklı müzakere ederek Hazreti Kur'an'ın beyanında ittifak ettikten sonra, hesabı büyük mahkemeye bırakmadan iman ve İslam kardeşliği muvacehesinde helalleşeceğimizi saygılarımla arz ve beyan ederim.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.