Mehmet Asıf IŞIK

Mehmet Asıf IŞIK

Biz de Sevdik O’nu, Fakat Onlar Bir Başka Sevmişti

Biz Peygamber Efendimizi (sav) sevdik, fakat onlar, Kur’an’da medh edilen o şanlı sahabeler O’nu sahiden sevmişti. Bizler, O’na olan sevgimiz uğrunda bedel ödemiş değiliz; Elde kılıç tutmadık, amansız ve gaddar düşmanlarıyla göğüs göğüse kapışmadık. Kan akıtmadık, kanımız da dökülmedi. Gerçi son birkaç yüzyıldan beri cihadın şekli de usulü de değişmiş. Bugün müslümanlara düşen görev, asrın en etkili silahları olan ilimle, hikmetle ve Kur’an-ı Hakim’in hakikatleriyle donanıp Allah yolunda cihad etmektir.

Suudlu şâir Abdulaziz Cuveyde, sevgili Peygamber Efendimize (sav) olan muhabbetini, daima O’nun yanında ve yakınında olan sahabeler ile kıyas ederek muhteşem bir şiir ile dile getirmiş. Arapça ve yüksek belâğatle yazılmış olan bu şiiri Türkçeye, üstelik şiir tekniğine uyarak aynı belâğat seviyesiyle tercüme etmek çok zordur. Şiirin aslındaki hârika ve leziz mânâlarını korumaya çalışarak ancak bu kadarına muvaffak olabildik.

Sahabe olmak ne imiş! Sahabelerin, Peygambere arkadaş ve yoldaş olmak için seçilmiş o seçkin neslin, yoluna ve uğruna her şeylerini fedâ ettikleri Peygamber Efendimize olan sevgi ve sadakatini anlatan bu duygulu ve coşkulu şiiri âhir zamanın sahabe meşreplileri olan Nur Talebelerine arz ve ithaf ediyorum. Peygamberin saadet ikliminde yetişen sahabeyi ve onların Allah ve Peygamber yolundaki akıl almaz, fedakârlığını, cehd-u gayretlerini küçümseyen nasipsizler için kendileriyle sahabe arasında kıyasa bir vesile olsun temennisiyle…

BEN SENİ ÇOK SEVDİM YA RESULALLAH

Yüzündeki nûru görmedim, evet doğru,
Bir gün tatlı sesini de işitmedim.
Uğrunda bir gün kılıç da kuşanmadım,
Gözlerimden öfke ateşleri de saçılmadı düşmanlarına!

Uhud’da ölümüne vuruşmadım,
Bedir’de küffarın yiğitlerini yıkmadım.
Seninle hicret edemedim, Ensar’dan da olmadım.
Takva azığını yüklenip mağaranın kapısında beklemedim.

Fakat Ey Allah’ın Peygamberi,
Ey Nebi, Vallahi ben seni çok sevdim.
Aşkının ateşi alev fırtınaları gibi eser gönlümde.
Beni huzuruna alır mısın.

Sevgili(m), Ya Resûlallah,
Beni ve sevgimi kabul eder misin!

Evet, bu gecikmiş bir geliştir fakat ben Sana geldim,
Sahiden ben çok geç geldim.
Lâkin Sana gelişim hile değil, sahte değil…

Yaşayacağı çağı insan seçebilseydi eğer,
Asrında olmayı seçer, her şeyimle Sana koşardım.

Ben bu halimle daima şaşkındım.
Ahh, ben kimim ki o seçkinlerden biri olabilmek;
Ben, Seni tasdik edip doğruladığında Ebubekir,
Sana dayanak olduğunda Ömer,
Sana yardım ettiğinde Osman,
Seni koruduğunda Ali,
Sana hizmet ettiğinde Enes de olmadım.

Ben Hamza da değildim,
İslâm’ı yücelten ne Amr, ne de Halid olmadım.
İslâm’la şereflenmeyi ben sadece babamdan aldım.

Ben Bilâl’den Tekbir’i bir an bile duymadım;
Issız, kızgın ve kavuran çöllerde bedenim,
Güneşin yakıcı sıcağında diri diri yanmadı.
Ne putları devirip yıktım,
Ne de küfür ve şirk’in ordularıyla savaştım.

Uğrunda vuruşurken kolum kesilmedi,
Göğsümü yarıp kalbimi delen mızrak ta saplanmadı.
Savaşın dehşetinde ne cephede öne atılan,
Ne geride durup seni kollayan da olmadım.

Şerefli sancağını bir gün bile taşımadım,
Düşmanın çalımlı yiğitleriyle yüz yüze savaşmadım.
Şanlı bayrağını bir gün kaldırıp dalgalandırmadım.
Ben bunları yapamamış
Zavallı, aciz ve mahcup bir çocuk gibiyim!..

Ve fakat, evet Ya Resûlallah,
(Onlar gibi olamayışıma rağmen)
Ben Seni Allah için ve ‘O’nu sevin’ dediği için,
Ben seni her şeyimle,
Bütün kalbimle ve rûhumla seviyorum.
(Bu halimle beni huzuruna alır mısın,
Ve sevgimi kabul eder misin!..)

Şiir: Abdulaziz Cuveyde

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum