Mehmet Asıf IŞIK
İnsan Okur; Okuyan İnsan Olur!
İnsanın yaratılışından itibâren kendisinden ilk istenen, okumasıdır. Çünkü, anlayan, gördüğünü (okuduğunu) anlamlandıran ve okuyup anladığını beyân edecek kabiliyetlerle donatılmış olarak yaratılmıştır.
Alemlerin Rabbi, insanı yaratacağını meleklere bildirince, insandan önce kendilerine irâde verilip iyilik ve kötülük işleme kabiliyetiyle dünyaya gönderilen cinleri hatırlayıp “yine yeryüzünde fesât çıkarıp kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah, Adem’e “esmâyı öğretip” önce meleklere, ardından Adem’e sordu. Adem varlıkların isimlerini, varlıklar üzerinde tecelli eden İlâhi isim ve ünvanları, hikmetleri ve gâyeleri yaratılmış olan kâinat kitabı üzerinden okuyup bildirince, melekler hep beraber “Bizler dâima senin hamdinle meşgulüz; seni tesbih ve takdis edip dururuz, senin bize bildirdiğinden başka bilgimiz yoktur” dediler. Sonra da İlâhî emre itaat ile Adem’e, varlıklar üzerindeki esmâyı meleklerden çok daha ileri seviyede ve yüksek mertebede anlayıp okuyan Adem’e secde ettiler…
Ve Arş-ı Azam’dan indirilen son Kitap; Kur’ân-ı Hakim. Kıyamete kadar bütün çağlara, bütün zamanlara ve bütün insanlara rahmet olarak indirilen Kur’ân. Alemlere Rahmet olarak gönderilen son Peygamber’e (sav) gelen ilk vahiy ve ilk emir: “İKRA'!” (Oku). Bu emrin heybet ve haşmeti Rahmet Peygamberini sarsıp günlerce titretmişti. “Ben okuma bilmem” demişti ümmi Nebi. Israrla üst üste üç defa “Oku” dendi ve her defasında aynı cevabı vermişti. Yaratan ve gâyesini yarattıkları üzerinde yazan, elbette yazılıp târif edileni “oku” emriyle okutacaktı Nebi’ye. Sanki Nebi, yâni haber verip bildirecek olan vasıtasıyla da bütün insanlığa “yazıyı değil mânâyı oku” diye emredildi: “Yaratan Rabbinin adıyla” oku!
Ey insan, her şeyi hak ve hikmetle yaratan Rabbinin hesabına oku!
Bütün varlıklar üzerinde cilvelenen esmâ ve sıfatlarıyla kendisini bildiren Rabbinin nâmına oku!
Kâinat kitabında kudret kalemiyle yazılmış sırları, bu muhteşem kitaptaki açık ve gizli yazıları oku!
Kendisini yarattığı eserleriyle tanıtmak isteyen Rabbini, o yüce San’atkârı bil, tanı ve kalbinle gör.
Mahâret sahibi bir san’atkârın hârikulâde eserlerine kendi imza ve husûsi işaretini bastığı gibi, yaratıp her an çekip çevirdiği kâinatın her bir zerresinde ilim, irâde ve kudretinin izlerini ve alâmetlerini gizlemiş olan Rabbimiz, sayısız hikmetlerle işleyen gözümüz önündeki varlıklar üzerinde “düşünenler”, “akıl ve şuur sahipleri” için pek çok şeyler yazmış. Kudret kalemi, ‘ehadiyet’ sıfatının tecellisi, her bir varlık üzerinde, ayrı renk, ayrı nakış, ayrı harf, ayrı mânâ ve kelimelerle aksetmiş:
“De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilâve etsek (denizlere deniz katsak); Rabbimin sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi.” (18-Kehf/109 ayrı)
Görünen ve görünmeyen mülk ve melekût, şehadet ve gayb alemlerindeki tecelli ve tezahürleri, adıyla ve hesabına okumamızı isteyen Rabbimizi yüce kitabından bizlere kendisini tarif ettiği beyanlarıyla tanıyalım:
Rabbimiz, Yüce Kitabında “Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir” (7/54), “İşte O Rabbimiz Allah’dır. (10/3-32), “O’ndan başka ilâh yoktur.” (40/62-66/64), “İşte Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na ibâdet edin.“ (43/64), “Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir.” (3/51-19/56) vs. pek çok âyette kendisini “Allah” ismiyle bildirmiştir. Sonsuz kudret, ilim ve hikmet sahibi Allah, isimlerinin kâinatta had ve hesaba gelmeyen tecellileriyle kendisini kullarına tanıtıyor:
“O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Ğaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.” (Haşir/22) “O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, Melik (mülkün gerçek sahibi), Kuddus, Selâm (barış ve esenliğin kaynağı), Mu’min (emniyet veren), Muheymin (gözetip koruyan), Aziz (mutlak güç sahibi), Cebbâr (düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran) ve Mutekebbir (büyüklükte eşsiz) Allah’tır…” (Haşir/23)
“O, Hâlık (yaratan), Bâri’ (yoktan var eden), Musavvir (şekil/suret veren) Allah’tır. Güzel isimler (Esmâ’ül Hüsna) O’nundur. Göklerdeki ve yerdekiler O’nu tesbih eder. O, Aziz (mutlak güç sahibi)’dir, Hakim (hüküm ve hikmet sahibi)’dir.” (Haşir/24)
“De ki: O, Allah’tır, bir tektir. Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)” O’ndan çocuk olmamıştır. Kendisi de doğmamıştır. Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.” (112-İhlâs/1-4)
Rablerini bir an bile duraksamadan dâimi olarak tesbih ve takdis etmekte olan melekler, eşya üzerinde tecelli eden İlâhi esmâyı okuyan, yaratılışın gâye ve hikmetini anlayıp ta'lim eden Adem’e secde ettirildiler. Allah mutlak Adil’dir; üstün olanı daha aşağı olana boyun eğdirmez. Bu secde ettirmenin hikmeti, esmâyı kâmil mânâda bilip idrâk ederek, Alemlerin Rabbi’nin alemlerde gösterilen ilmini, irâdesini, hikmetini, gâyesini ta’lim etmenin (veya öğrenme gayretinde olmanın), kudretinin varlıklar üzerindeki tasarruf ve tecellilerini tefekkür ile bunlara şâhitlik etmenin, Allah’ı devamlı surette tesbih ve takdis etmekten daha üstün, hayırlı ve faziletli olduğu dersini bize verir.
“Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. En güzel isimler O’nundur.” (20-Taha/8)
“O, her an yeni bir (ilâhî) tasarruftadır.” (55-Rahmân/29)
O, evrende açığa çıkardığı esmâ ve sıfatlarıyla kâinatı halden hâle geçirmektedir. En büyükten en küçüğe bütün âlemlerde her an cereyan eden fiziksel ve kimyasal reaksiyonlarla her şey an be an değişim ve dönüşüm hâlindedir. Bu akıl almaz hâdiselerde ve kusursuz işleyişte görülen nizam ve intizam bize O’nun mutlak varlık ve birliğinden haber verir. Allah’ın esmâ ve sıfatlarının tecellisiyle, kudret kalemi mütemâdiyen eşya/varlıklar üzerinde İlâhî kelimeler yazıp durmaktadır.
“Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (31-Lokman/27)
Ayetin beyanına istinâden, mâdem ki bir iradenin eseri olarak alemde devamlı surette bir şeyler, hikmetli sözler ve mânâlı kelimeler yazılıyor, o halde evrenin en küçükten en büyüğe kadar her bir eşya üzerinde yazılan bu İlâhî kelimeler/sözler okunup anlaşılacak. Yazılmış ve her an yazılmakta olan bu sözler, mektuplar ve kitaplar insan içindir; Bütün varlıklar içinden bir tek insana “oku” denmiştir. Çünkü “Yâ eyyuhel insan” (Ey insan) hitâbı insan içindir, her birimizedir.
Bu hitapla insana, “bak”, “gör”, “ibretle bak”, “nazar et” vs. gibi emir ve ikazlarla kudretin eserlerinin görülmesi, üzerlerine yansıyan ilim, irâde, kudret, hikmet ve sanatın fark edilmesi, yüzlerindeki hârika nakışların ve içlerindeki derin mânâların okunması istenir. Çünkü insana bu okumayı yapacak kâbiliyet ve lâtifeler verilmiştir. İnsan okudukça, o sırları çözüp yazanın gâyelerini anlayıp inceliklerini kavrayabildiği nisbette insandır!
“Rabbimizin on sekiz bin alemde her an yazmakla bitip tükenmeyen sözleri/kelimeleri” ve kudsî mânâları, kalp aynalarını Kur’ân’a yönelten seçkin ve selim akıl ve kalp sahiplerine yansır ve nurlanır; Allah’ın lütuf ve ihsanıyla, o mânâlar şu zamanda kâh Sözler olmuş, kâh Kelimât, bâzen de Mektûbât… Aydınlatan Nûr olan Kur’ân’ın derin mânâları, parıltı ve ışıltılarıyla bâzen Lem’âlar, bâzen Şuâlar olmuş.
Kur’ân güneşinden yansıyan Risâle-i Nûr eserlerinde, Cenâb-ı Allah’ın kâinatta tecelli eden 300’e yakın isim ve sıfatının tecellilerine dâir dersler ve izahları mevcuttur. Hazreti Adem’e (as) topluca bildirilen, Hazreti Muhammed Mustafa’ya (sav), adına ve hesabına “Oku” denilen Rabbimizin İlâhi isim ve ünvanlarının hakikatleri, kâinattaki tecellileri geniş ve derin izâhlarıyla çağımız insanının algı ve idrâk seviyesine uygun olarak Risâle-i Nûr zengin ve eşsiz bir ta’lim-i esmâ mecmuâsıdır. Bu şâheser külliyât her birimizi, her insanı “OKU” emrine uymaya dâvet eder.
Ey insan, kendini insan bilen insan, insani arş’a yükselmek için o halde oku! Her yerde ve her şeyde yazılmış bazen açık, bazen örtülü mânâlar insan içindir ve okunmalıdır; Sâdece okuyan İNSAN olur!..
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.