Mehmet EVREN
Beşir Saygılı kardeşimizin ardından
Dün, çok sevdiğimiz bir dava arkadaşımız olan Beşir Saygılı kardeşimizi sonsuzluk ülkesine yolcu ettik. Cenab-ı Hak gani gani rahmet eylesin, mekanını Cennetül Firdevs eylesin!
Onunla tanışmamız yaklaşık 30 yıl önceydi. Yıllarca İman-Kur’an hizmetinde beraber olduğumuz bir kardeşimizdi. O hem bir kardeş, hem bir arkadaş, hem bir yoldaş ve hem bir aile dostumdu. Şen şakrak, zeki, gayyur, çalışkan ve doğru bildiğini yapmakta ısrarlı biriydi. İnandığı şeyleri gerçekleştirmeye çalışırdı ve de çalıştı. Tam da bu esnada tıbbın henüz çare bulamadığı bir hastalığa yakalandı. Bütün fiili dualar yapılmasına rağmen tedavisi mümkün olmadı. Ancak bu zaman zarfında hastalığından şikayetçi olmadı, hep tebessümle karşıladı. Peygamber Efendimizin (asm) “Dinî olmayan musibetlerin, hakikat noktasında musibet olmadığını. Bunların bir kısmı Allah’ın bir ikazı, bir kısmı günahlara kefaret, hastalık gibi bir kısmı ise, Allah’ın bir iltifatı ve manevi bir temizlik olduğunu” hadisini bildiği için inşallah bu hastalık Beşir kardeşimizin günahlarına bir keffaret olmuştur.
Evet dostların ayrılığı ister istemez insanda bir hüzün ve elem bırakıyor. Hele gaye-i hayali Ku'ran ve iman hizmeti olan arkadaşların firakları ayrı bir acı bırakıyor. Bundandır ki bir şair; “Eğer dostlardan müfarakat (ayrılık) olmasaydı, ölüm ruhlarımıza yol bulamazdı ki, gelsin alsın” diyor. Evet, “en ziyade insanı öldüren, ahbaptan müfarakattır!” Fakat ehl-i iman için ölüm, İdam (yokluk) değil; tebdil-i mekândır (bir mekan değişiklğidir). Kabir ise, zulümatlı (karanlıklı) bir kuyu ağzı değil; nurani âlemlerin kapısıdır." Ve yine ölüm, “Vazife-i hayattan bir terhis, bir paydos, bir tebdil-i mekân, bir tahvil-i vücut (bir vücut değişikliği), hayat-ı bakiyeye bir davet, hayat-ı bakiyenin mukaddimesi, mebdei (başlangıcıdır).”
Bazı insanlar adeta hizmet için yaratılmış! Hizmet için yok demeyi bilmez. Beşir kardeş de böyle bir insandı, Allah razı olsun, Rahmetiyle muamele etsin!
Evet, o görevini yaptı. Hizmetini tamamladı. Rahmet-i Rahmana, huzur-u kibriyaya, Resulullaha, Üstadına kavuştu. Şimdi onlarla beraberdir. İnşallah! Biz burada firkat gözyaşlarını dökerken, o onlarla beraber olduğu için kim bilir ne kadar seviniyordur.
Söz buraya gelmişken; “Ulema-i zâhir ve bâtının Tâbiîn zamanında en büyük reisi ve İmam-ı Ali’nin mühim ve sadık bir talebesi olan Hasan Basrî haber veriyor ki: Bir adam, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanına gelerek ağlayıp sızladı. Dedi: “Benim küçük bir kızım vardı. Şu yakın derede öldü, oraya defnettim.” Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona acıdı. Ona dedi: “Gel, oraya gideceğiz.” Gittiler. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm o ölmüş kızı çağırdı, “Yâ fülâne!” dedi. Birden, o ölmüş kız لَبَّيْكَ وَسَعْدَيْكَ “buyrun, emredin” dedi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdu “Tekrar peder ve validenin yanına gelmeyi arzu eder misin?” O dedi: “Yok, ben onlardan daha hayırlısını buldum.”
Evet Beşir kardeşimiz de şimdi eşinden, çocuklarından, akraba ve dostlarından daha hayırlısını bulmuştur, belki de o bizim halimize üzülüyor ve ağlıyordur.
Beşir kardeşim, sen bize veda ettin âma inanıyoruz ki bu veda geçici bir vedadır.
Yahya Kemal'in "veda gazelinde" dediği gibi:
“Tekrar mülaki oluruz bezm-i ezelde
evvel giden ahbaba selâm olsun erenler."
Beşir kardeşim, sen bize veda ettin ama asıl sevdiklerine kavuştun. Allah sana gani gani rahmet eylesin. Kabrin pürnur olsun. Ruhun şad olsun, ruhun şad olsun kardeşim!
Âmin âmin âmin!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.