Mele açılımı ve bölge medreselerinin durumu

Diyanet bu yıl son Mele/Molla Açılımı/Projesi çerçevesinde 1000 kişilik bir kadro açıp, Kürt medreselerinde okumuş olup icâzetli olanların istihdam edilmesinne yönelik imtihanlar gerçekleştirdi. Orada, Selçuklu Veziri ünlü Nizâmulmülk'ün açtığı Nizâmiye medreselerinin günümüze gelen son bakiyesi olarak asırlardır devam eden Kürt medreselerinin 1924'ten sonra ilk defa bu şekilde Diyanet kurumunca sahiplenilmesi son derece önemliydi. Ancak imtihan sonuçlarının, medreselerin geldiği noktayı göstermesi açısından, maalesef hiç de iç açıcı olmadığı görüldü.

Oysaki, o medreseler, Kürt medreseleri ne büyük alimler, allâmeler çıkarmıştı. Tarihte, Mukaddime Sahibi İbn Salah, ünlü kıraat âlimi Mevlana Ebu'l-Hayr Muhammed El-Cezerî, ünlü Şeyhülislâm Molla Şemseddin Ahmed El-Gürânî , Mevlâna Hüsameddin El-Bitlisî, Mevlâna İdris-i Bitlisî, Kâtip Çelebî'nin Hocası Ayasofya müderrisi Molla Hoca Kürd Abdullah Efendi örneklerindeki gibi nice âlim/allâme çıkarmıştı. 19. Yüzyıl'da, Mevlana Şeyh Hâlid-î Şehrezorî Bağdâdî Hazretleri, Molla Ahmed El-âdemî , Molla Yahya El-Mizûrî, Şeyh Molla Hâlid ElCezerî, Allame Molla Halîl El-Es'ardi, Şeyh Seyyid Taha El-Hakkârî, Şeyh Abdurrahman Halis Et-Tâlebânî, Büyük Kelâm âlimi Allâme Şeyh Molla Hâlid El-Orekî, Molla Resul Es-Sibkî, Şeyh Mıhammed Ziyâeddin, Şeyh Abdülkahhar Ez-Zokaydî, Şeyh Seyyid Fehim El-Arvâsî, Şeyh Muhammed El-Küfrevî, Bedüzzaman'a lakabını veren hocası Molla Fethullah Hasbî El-Es'ardî, Allâme Şeyh Fethullah El-Verkânisî, Bediüzzaman'ın hocası Allâme Molla Muhammed Emîn El-Kursuncî gibi alimler hep bu medreselerden yetişmişti. 20. Yüzyıl'da Bediüzzaman Said En-Nursî, Şeyh Alaaddin El-Ohînî, Şeyh Ahmed El-Haznevî, Şeyh Selim El-Hezânî, Molla Abdülkerîm El-Parsingî, Molla Hüseyin-i Küçük, merhum pederim Allâme Molla Sadreddin Yüksel, Molla Muhyeddin El-Hâvilî, Allâme Şeyh Abdülkerîm El-Müderris, Allâme Şeyh Osman Halebçevî,Molla Salih El-Buhtî, Said Ramazan El-Butî, Molla Halil İbrahim El-Ayntâbî, Mehmed Emîn Er Hoca, Halil Gönenç, merhum Ali Arslan Hoca, merhum Mehmed Çağlayan, merhum Ahmed Meylanî, merhum Hasip Seven, merhum Mazhar Taşkesenlioğlu, Merhum Nureddin Can Hoca, Molla Şeyh Bedreddin Sancar, Molla Şeyh Burhan Yıldırım, Ahmed Çığman Hoca, tümü ve çok daha fazlası bölgedeki Kürt medreselerinden yetişti. Bu medreseler bölge insanının, kürt insanının yüz akı olarak bugünlere kadar geldi. Halen de, 60 küsur civarında medrese bölgede faaliyetini bir şekilde sürdürmektedir.

Ancak bölgede son Mele Açılımı çerçevesinde Diyanetçe gerçekleştirilen imtihanlardaki sonuçlar üzücü bir nitelikte olup, medreselerin son 30-40 yıllık süreçte büyük darbe yemiş olduğunu göstermektedir. Medreseler , 1924'ten beri devletçe Tevhid-i Tedrisât kanunu çerçevesinde yasaklanmış olup, uzun yıllar sürekli takibata uğramışlardır. Buna rağmen bölgenin dindar ve İslami geleneğe bağlı olan halkı tüm zorluklara karşın bu medreseleri kendi imkan ve iâneleriyle koruyup sürdürdü.

Devletin yasak, baskı ve takibatının yanısıra, bu kürt medreseleri en büyük darbeyi son 30-40 yıllık modernleşme sürecinde aldı.60'lı yılların sonlarından itibaren İdeolojik Sol/Marxist kürt hareketinin yükselişi, 30 yıllık PKK terörü, bunları bir hayli hırpalayıp darbeledi. Ancak bu medreselere en büyük kötülüğü, Stalinist/Marxist gruplara destek veren bir kısım kendini bilmez medrese mollaları yaptı. Devletin uygulamaları ve PKK'nın yanısıra en büyük zarar onlara ait.

Zaten uzun zamandır, Sarf-Nahiv ve bazı âlet ilimleri dışındaki ilimlerin okutulmadığı Kürt medreselerinin bu hale gelmesinde başka önemli faktörler de sözkonusudur. Bunların da başında Türkiye'deki Dinî cemaatlerin, Selçukluların Nizâmiye medreseleri geleneğinden gelip asırlardır hayatiyetini sürdüren bu medreselere hemen hemen hiç sahip çıkmamış olmalarıdır. Bir kısım Dinî cemaatlerin Üniversite vesair Modern Eğitim kurumlarını, neredeyse sadece tıp ve mühendislik mesleğini, Yüceltmeleri, kompleksle adeta kutsamaları, bu çerçevede,Dinî ilimlere değer vermemeleri, medreseleri küçümsemelerinin de bunda büyük rolü oldu. Hem Dinî cemaat olacaksınız, hem de seküler modern eğitim kurumlarını, neredeyse sadece tıp ve mühendislik mesleğini yüceltip, Dinî ilimlere değer vermeyip asırlara varan dini geleneğe sahip,Dinî eğitim kurumları olan medreseleri modern/seküler bir refleksle küçümseyeceksinız. Bu, bir kısım Dinî cemaatler açısından ne yaman bir çelişki...

Ebetteki 60 yıllık İmam –Hatip okulları deneyimi ,60'lı yıllarda İmam-Hatip Okulu diploması zorunluluğunun getirilmiş olması ile İlahiyat fakültelerinin de bu çöküşte ciddi rolü sözkonusu oldu. Bu ise başlıbaşına bir makale konusudur.

Sadece, Doğu ve Güneydoğu'daki Kürt medreseleri değil, son 30 yılda, bir zamanlar hâfızlık ve kıraat ilimlerinin önde olduğu, Trabzon'un Of Ve Çaykara ilçeleri başta olmak üzere, Doğu Karadeniz'deki medrese ve Kur'ân Kursları da aynı vahim durumla karşı karşıya kalmıştır.

Hafızlık ve kıraat ilimleri, tarihimizde "Dâru'l-Kurra" dediğimiz müessese ve binalarda talim ve tedris olunurdu.Konya'da Hasbey Dâru'l-Huffâzı, İstanbul'un sur içinde, Vefa'da Mimar Sinan yapısı Hüsrev Kethüdâ, Fatih-Malta'da, Şeyhülislâm Sadullah Çelebî ve Şeyhülislâm Es'ad Efendi Dâru'l-Kurraları gibi onlarca Dâru'l-Kurra binaları bulunurdu. Modernleşme ve sekülerleşme süreç ve politikaları bu kurumları da zamanla kaldırdı. Son dönemlere kadar bile Türkiye'de özellikle bazı bölgelerde yaygın olan hafızlık/kıraat geleneği tükenme aşamasına gelmiştir. Bütün eksik, sancılı ve tenkit edilebilecek yönlerine rağmen bu müessese ve geleneklerin devamı da son derece önem arz etmekteydi. 2009 yılı yazında, Trabzon'un Of ilçesine bir vefat vesilesi ile yaptığım ziyarette, ilçenin Merkez camiinde gerçekleştirilen bir hafızlık cemiyeti ile karşılaşmıştım. Koca camideki hafızlık icâzet merasiminde 50 kişi bile yoktu. Yani, Türkiye'de bu hafızlık ve kıraat ilimlerinin en yaygın olarak devam ettiği Doğu Karadeniz'de dahi bu anlamda herşey adeta bitip tükenmişti.

Bu çerçevede, bu kurumların ıslah edilerek yaşatılması bu ülkenin dindar Müslümanları için hayati derecede önemlidir. Kürt medreselerine başta İslami kimliğe sahip kürtlerin kendileri olmak üzere dinî grup ve cemaatler mutlaka sahip çıkmalıdır. Özellikle, Dindar kürtlerin Sol/marxist hareketin ve pzitivizme dayalı modernizmin etkisi ile kendi özleri olan bu müesseselere sahip çıkmamaları, kendi bindikleri dalı kesmeleri anlamına gelmektedir. 60 yıllık İmam-Hatip okulları ve İlâhiyât Fakülteleri tecrübesi âlim/allâme diyebileceğimiz tarzda Din âlimi yetiştiremedi. Dinî ilimlerden ve ulemâdan yoksun Dinî cemaatler ve bu ülkenin Müslümanlığı nereye kadar sağlıklı bir şekilde devam edecek?

Kürt medreselerinin ıslahına, işlerlik kazandırılmasına ve yasal statüye kavuşturulmalarına yönelik projeler behemahal geliştirilerek fiiliyata konmalıdır. Kürt medreselerine yönelik, Bediüzzaman'ın Medresetu'z-Zehrâ projesinin günümüze uyarlanmış/update edilmiş şekli olarak beş dili(Kürtçe, Arapça, Türkçe, Farsça ve İngilizce) çok iyi bir şekilde öğretebilen ve bu dillerde, müfredâtı sıra kitapları (Kitébin Rézi) cenderesinden kurtulup, oldukça geliştirilmiş şekilde, dini ve sosyal ilimlerde eğitim veren, bu anlamda akidesi sağlam,sağlıklı/donanımlı din adamı/din âlimi, din görevlisi yetiştirecek şekilde ıslah projelerinin gerçekleştirilmesine ve bunların zamanla Doğu Karadeniz illerine de kaydırılmalarını sağlayacak orta ve uzun vadeli çalışmalara ihtiyaç vardır.

Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum