Emir Fatih KARAŞAHAN
Memurluk kısırlıktır*
ÖSS sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte üniversitelerin yeni adayları ve aileler ÖSS tercih robotlarına saldırmaya başladı. Robotların elinde geleceğimizi planlarken tercihler her zamanki gibi devlete bir şekilde kapak atılabilecek ihtimallerin üzerinde yoğunlaşmaya başladı.
Üretmekten çok tüketmeye alıştırılmış genetiğimizi bilinçaltımızda taşırken, tembelliğimize küresel kriz, ekonomik zorluklar ve ticaretin olabildiğince zor ve olumsuz yönlerini kılıf yaparak en garanti ve en beleşçi yol olan memurluğu yine olabildiğince ön sıralara almaya başladık.
Osmanlı zamanında memurluk, bir şan şeref ve herkese nasip olmayan bir lütuf olduğu için değerliyken; Cumhuriyet’in kurulmasından çok kısa bir süre sonra başlayarak 1990’lı yıllara kadar gerek sistemin eksikliklerini ve açıklarını kapatmak, gerek torpil, iltimas ve oy aracı olarak kullanılarak devletin malı deniz yemeyen… düşüncesi her geçen gün beslendi.
Bir kere devlete kapağı attın mı, gerisi kolaydı. Çünkü sağlık güvencen vardı. Çünkü her ay eline geçecek para garantiydi. Çünkü güzel şartlarla emekli olabiliyordun. Çünkü devlette çalışırken yatmak kolaydı. Çünkü tatili vardı. Bazen prestijliydi. vs.
Lafa gelince devlete söylemediğini bırakmayan adamlar, geri kalmışlıktan dem vuranlar; ilk fırsatta bir yolunu, torpilini bulup çocuklarını memur yapıp devlete yamanmaktan da geri durmuyorlar. Oysa memurluk bu devletin ve milletin başına açılmış en büyük bela ve sistem açığıdır. Ki bence bilerek açılmış sistemli bir kara delik gibi bu ülke gençlerinin enerjisini ve hayallerini yutan bir faciadır.
Böyle bir coğrafyada ve böyle zengin bir kültürde ve Alemi İslamın merkezi kabul edilen ve bir zaman dünyaya kök söktürmüş, bununla birlikte dünyayı medeni bir yer haline getiren bir milleti durdurmanın en iyi yolu onları düşünmeyen, üretmeyen, nemelazımcı insanlar haline getirmektir.
Sus payı olarak her ay elimize sayılan maaşlarımız ne anlama gelmektedir. “Kardeşim dünyayı sen mi kurtaracaksın; al sana para, sen düşünme böyle şeyleri, keyfine bak!” Peki bu cümle size tanıdık geldi mi? Çocuğunuz zor bir soru sorduğunda veya başınızı ağrıttığında eline para verip bakkala yolladıysanız bilirsiniz.
Memurluk insanın ideallerini, hayallerini, üretkenliğini, enerjisini, düşüncelerini hadımlaştırdığı, kısırlığı; her ay garantiye aldığı üç kuruşluk bir maaş karşılığı kabul ettiği bir esir kampından başka bir şey değildir.
Açlıktan ölme korkusuyla memur olan kişiler bir masanın etrafında dirsek çürütüp (!) bir yandan yosun tutup paslanarak pasifliğin cazibesine kapılıp mutsuzluklarını demlerken mesai arkadaşlarıyla dertlerini değiş tokuş ederler. O müthiş ekonomik güvence (!) ay sonunu getirememek, iki yaka bir araya gelememek deyimleriyle süslenedursun Cumhuriyet’in parlak gençliği her yıl o süslü kezzap kuyusuna pembe hayallerle yuvarlanırlar.
Bizim millette önüne gelene baba deme eğilimi vardır. Orhan Gencebay çıkar “baba” derler. Müslüm çıkar “baba” derler. Biri haklı çıkar “büyüksün baba” derler. Devlete zaten “baba” derler. Devlete baba diye diye öyle bir yetim psikolojisine kapıldık ki sırtımızı hep babaya dayamak, yıkılmamak için ona yaslanmak ve zorunda hissediyoruz.
İslam hayatında esas olan çalışmaktır. Necm suresinde “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” buyurur Allah (cc). Eğer kişi sadece Allah’a güvenir ve o şekilde hareket ederse eteğine yapışacağı bir baba aramaktan da vazgeçer diye düşünüyorum. Ama bu noktada bir konuya değinmek gerekiyor. Allah’a güvenmek derken Celaleddin Harzemşah’ın güveniyle güvenmek. Yoksa Bediüzzaman’ın ifadesiyle teşebbüssüz tevekkül ile tembellik hastalığından bahsetmiyorum.
Geleceğin 10 mesleği şudur, 20’si budur falan filan gibi bir sürü araştırmalar, analizler sıralanıyor önümüze. Özellikle bugünlerde… Araştırma sonucu adı geçen mesleklerin % 95’i doğru olmakla birlikte kesin ölçü değildir. Geleceğin mesleği severek, isteyerek, arzuyla, aşkla yapacağın meslektir. Üretmenin ve insanlara, insanlığa faydalı olmanın sevinciyle çalışabileceğin her işe denir geleceğin mesleği. Önemli olan ne iş yaptığın değil, ne sıfatla yaptığın değil, o işi nasıl yaptığındır.
Üniversite tercih formundan geçim sıkıntısına çare arayanların, devletin kurumlarına bu yıl kaç memur kontenjanı açıldığını harıl harıl takip edenlerin Allah’ın bir isminin de Rezzak olduğunu unutmadan işlemlerini yapması temennisiyle. Baki selamlar…
*Memurluğu sadece hamiyet ve millete hizmet aracı görerek yapanlar bu yazının muhatabı değildir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.