Şeyma GÜR
Mescid-i Nebevî’den insan manzaraları
Dünyanın her tarafından koşup gelmişizdir. Tek olan, eşi, benzeri, misli, şeriki olmayan Âlemlerin Rabbinin kulu ve mahluku olmak, âlemlerin en sevgili insanına, Habibullah’a, Fahr-i Kâinat’a, peygamberlerin serveri ve sonuncusuna ümmet olmak gibi bir müşterek bizi aynı çatı altında, Mescid-i Nebevi’de buluşturmuştur. Her birimiz onun yakınlığının, onun misafiri olmanın hazzını yaşamaktayızdır. Şefaatidir umulan. Hamd sancağı altında buluşmaktır hayaller. Âlemlere rahmet olarak gönderilen ol nebi, muhabbeti ile sarıp sarmalamıştır ümmetini. Getirdiği kitap ellerde, günler geceler boyu okunur kesintisiz. Mirac hediyesi namaz kılınır doyasıya, bine katlayan sevaplar devşirilerek. Cennet bahçesinde iki rekat namaz kılabilmek sevdası ile kafile kafile akılır iki direk arasına. Ve ömürden tatlı bir kesit paylaşılır burada.
Çeşit çeşit Müslüman manzaraları har yanda:
Filistinli Ayda:
Onu gördüğümde safları düzeltmeye uğraşıyordu. Aynı safta sımsıkı durmanın ne demek olduğunu iyi biliyordu; yaşayarak öğrenmişti. Önce o sordu:
“Türkiye?”
Sohbeti ilerletmeye imkânımız yoktu ama namazda omuzlarımız birbirine değip, birlikte secde ettiğimizde, Filistin dâvâsı benim için hiç olmadığı kadar somutlaşmıştı. Musafaha edip ayrılırken dua istedi; gözyaşları içinde söz verdim.
Mescidde pek çok kişi îtikafta. Bunlardan pek renkli bir tanesi Suriyeli olup Medine’de mukîm, sevimli Bulut teyze. Masal kitaplarındaki bulut tasvirlerine benziyor. En ön safta, bir sütunun dibinde ince şiltesi, katlanabilir sandalyesi, boy boy yastıkları, toz almak için gırgırı, ilaç kutusu, giysi çantası ile kendisine bir yaşam alanı oluşturmuş. Genellikle fizyolojisi gereği yan uzanma pozisyonunda, fırfırlı kılıfı içindeki Kur’ânı hep elinde, mütemâdiyen okuyor. Namazını sandalyesinde kılıyor. Pek çok kez ismen çağrılıp şiltesinde misafir edilerek onurlandırıldığımı söyleyebilirim. Arefe günü artık ayrılırken muhabbetle kucaklaşıp, birbirimize tesbihlerimizi verdik. Sütun komşusu siyahî Asiye, “Suudi misin?’’ sorusuna, “Elhamdülillah Müslüman” cevabı veriyor.
Pakistanlı Sima Hâfız. Yedi yaşındaki kızı Zeynep’e Kur’ân okumayı kendisi öğretmiş. Çocuk o kadar güzel ve o kadar lezzet alarak okuyor ki hepimiz onu dinliyoruz. Zeynep artık benim tesbihimi çekecek. (Görüldüğü gibi burada hızlı bir tesbih trafiği var)
Moritanyalı Fatma oturduğu yerde abdest aldığında içimden kınamıştım. Ama içli içli Kur’ân okumaya başladığında kendi okumamı bırakıp onu dinlemeye koyuldum. Namazda ise âyete karşı döktüğü gözyaşlarına bakıp düşündüm; Allah indinde değerli olan ne? Teravinin yarısında kimbilir neden çıkarken, başıma bir öpücük kondurdu. Canım kardeşim…
Anaç görünüşlü Suudi görevli, insanları öne doğru ilerleyip safları doldurmaya iknâya çalışıyor. Bir grup Türk hanıma ise kendi dillerinde sesleniyor: “Yâ haci, Yâ anne, gelin çabuk lütfen!..”
Ravza-yı Mutahhara’ya karşı Delail-ün Nur okurken baktım iki Mısırlı hanım omuzumun üstünden okumaya çalışıyorlar. Cevşenimi onlara doğru tuttum ve birlikte bir Delail-ün Nur korosu oluşturduk.
Romanyalı Melek çileli bir öykü sonunda müslüman olmuş. O da îtikafta. Hem tarikat dersi var hem tesbihat yapıp Cevşen okuyor. “Çünkü’’ diyor ‘’ben açım, hepsine ihtiyacım var.’’
Burada, varsa kara çarçafla ilgili bütün önyargılarınız kayboluyor. Siyah, burada, korunmuşluğu, vakar va zerâfeti temsil ediyor. Geceleri Medine semâsı tam da bu çarşaf rengi.
En güzel iftarlar burada Efendimize (a.s.m.) misafireten yapılan, hurma, yoğurt, ekmek ve zemzemden oluşan iftar. İkindiden hemen sonra başlayan hazırlıklar, heyecanla beklemenize yol açıyor. Ezan okunduğunda ise uğultular kesiliyor ve mü’minler, annesini bulmuş yavru kuzular gibi sessizce Allah’ın ikramlarına yumuluyorlar.
Medine’de yaşayan Türkiyeli Risale-i Nur talebeleri her gün evlerinden pazar arabaları ile yemek taşıyıp avluda Türklere iftar sofrası açıyorlar.
Hiç kimseye gıpta etmedim; namazda âyâtı anlayarak ve ağlayarak dinleyenlere ettiğim kadar…
Buraya, Allah’a ubudiyetlerini sunmak için gelmiş bütün bu insanlara bakarak düşünüyorsunuz: Benim dualarıma amin diyen, dualarına amin dediğim ne çok kardeşim var…
İşte küçük bir kesit sunmaya çalıştığım manzara böyle idi. Bunlar bizim sevgili din kardeşlerimiz, duâ ve ibâdet ortaklarımız, haşir yoldaşlarımız…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.