Esra GERGİNCİ
Mevlana’dan Mevla’ya
(Sine hahem şerha şerha ez firak
Ta biguyem şerh-i derd-i iştiyak)
Bir gönül ki ayrılığı anlattı, bir gönül ki var edilmiş en güzel sanattı. Parça parça da olsa en nadide kitap, sesini işitene en anlamlı hitaptı. Gönül En Sevgilinin tahtı ve onu yıkan iki cihan bedbahtı.
Gönül ki “yere göğe sığmayıp kulunun kalbine sığan” Allah’ın en kıymetli emanetidir. Bu kıymetli emanet, sahibinin sevgisiyle genişletilip derinleştirilmelidir. Çünkü “Kalpler ancak Onun zikriyle mutmain olur. (Ra’d/28)” Onu seven huzur bulur derinden, Onu anan elemi atar üzerinden..
Aşkı taşıyan gönül elbette sevgilisini özler. Hasret, kalbe ateş olur düşer. Ardından gözlerde yağmur başlar. Ama ne çare ki bu yağmur ateşi söndüreceğine daha bir şiddetlendirir. Aşk özge bir ateştir, yandıkça, yaktıkça ruhu arındırır. Ruh öylesine temizlenir ki; çokluklar yalınlıkta, uzaklıklar yakınlıkta kaybolur gider. Yine o ateşin sayesindedir ki karanlık aydınlıkta erir.
Güneşe ay gerektir, Yusuf’a ayna.. Güzele naz, aşığa niyaz gerektir. Gönül erine bir yoldaş gerektir, bir haldaş.. Derdini bilen, derdinden bilen, aynı derde uğramış bir bağrı yanık gerektir. Çünkü ayrılık mihnetiyle tadılan elemi yahut vuslat fikriyle duyulan lezzeti, bu duyguları tatmamış, hiç oda yanmamış olanlar anlayamazlar. Gönlünde aşka yer vermemiş olanlar Sevgiliyi ne bilsin!
Bilene bilen gerektir. Geçtiği yerlere hayat veren iki deniz kavuşmalı. Birinin bir kıvılcımından öteki tutuşmalı. Hasreti satır satır haldaşının halinden okumalı. O kadar ki, aynaya gerek kalmayacak şekilde ikiliği ortadan kaldırmalı.
Ve iki deniz kavuştu. Birinin yalımından öteki tutuştu. Güneş ayla buluştu. Karanlıklar ayrıldı ve ikilik aradan sıyrıldı. Bir olanu birbirinden okuyup masivadan geçtiler, aşk şarabını kana kana içtiler. “Oku” emrini veren ona, “yaz” buyruğunu vermiş gibiydi. Yazdı. Vuslat arzusuyla şerha şerha olmuş kalbini yazdı. Ve vuslat gelip çattı. Şeb-i arusdur diyerek karşıladı.
Ölümü düğüne dönüştürdüğünden düşmedi dillerden ve dünyayı gurbet bildiğinden hiç ürkmedi gittiği o illerden. Sevgiliye kavuşmanın bilinciyle aralandı ölüm kapısı ve Mevla’sına kavuştu tüm insanlığın Mevlana’sı…
Böylesi yanışların, böylesi vuslatların yaşanmadığı, yaşatılmadığı bu günlerden; Onun ışığında aydınlanmış, Onun yakınlığını kazanmış ve Onun vuslatına nail olmuş geçmiş zaman ehl-i diline selam olsun!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.