MEZİT
Caner KUTLU'nun hikayesi
MEZİT
Caner KUTLU
bir aşırı suskun bir aşırı sesli ama hep kendi başına hep yol kenarında bekleyen ben uykusuz gecenin bir yarısı haydi yola çıkıyorsunuz işlemler tamamlandı izinler alındı araç hazır yol şartları olumsuz uçak seferleri iptal şoför hasta yakıt alındı giysiler yedek çamaşırlar takım elbiseler spor ceket olur da istersiniz diye tenis malzemeleri de bagajda termosa sıcak su konuldu yanında kahve bergamot aromalı çayınız bitter çikolata peynirli krakerler meyveli kekler sosuna batırılmayı bekleyen browniler isterseniz sıcak çorba yanında kıtır ekmek aracın ön konsolunda Sinatra cdleri her an yanınızda asistanınız size notlar sunacak cesaret verecek olumsuzluklarda bizi haberdar edecek gerekirse sizi rahatlatacak moral verecek dinleyecek iki saat sonra kapıda bekliyor olacak araç kapınıza bırakıldı hayırlı yolculuklar kendinize iyi bakın
teşekkür ediyorum araç geldi rahat bir şeyler giyiyorum dışarısı çok soğuk kar yağmış üzerine soğuk buz tutmuş asistanımı evinden aldım bu havada yolculuk zor olacak üstelik zincirimiz de yok diyor hani araç hazırdı ben böyle istedim diyorum asfaltta kayarak yol buluyoruz kenarda bekleyen kamyonlar kaymış otobüsler kazalar zincir takmaya çalışan insanlar trafik polisleri önümüzde hızla geçen araç şarampole dalıyor içerisi sıcak müzik yiyecekler tipinin savurduğu karlar ağaçlar sallanıyor dallar kırılıyor özgürce salınıyor aracımız onlara eşlik ediyor her şeye karşın zincirsiz güvenlik değil özgürlük peşindeyim zincir takmak yola tutunurken kendini yemek gibi yola uygun kar lastiklerini taksaydık keşke diyor asistanım etik değil diyorum nasıl diyor kuşları gösteriyorum
efendim görev hassas biliyorsunuz sabah orda olmalıyız diyor başlıyor anlatmaya ayrıntılar dakika dakika toplantı planı katılımcılar sunumlar sorulacak sorular verilecek cevaplar tutulacak notlar konuşma metinleri altı çizili yerler gereksiz yerler vurgular iki kez vurgulanacaklar özetler başlıklar aralardaki sohbet konuları teklifler tekliflere verilecek karşılıklar son noktalar kırmızı çizgiler tavizler tavizmiş gibiler zayıf yönler güçlü yanlar tam göbekten dalmalar alttan alta tehditler gülümseyen yalanlar blöfler yutmamalar ama yutmuş görünmeler kahve araları ara sıcaklar ana yemekler tatlılar içecekler kırmızı beyaz turuncu dolu kadehler yemek sonrası istenirse küçük tenis maçları mümkünse backhandini kullanmalar karşının servislerine dikkatler bu arada yeni projelerle ilgili espriler rahat görünmeler akşam kokteylde tekrar görüşmeler kahkahalar ikili görüşmeler götürülen mesajlar alınacak mesajlar son sözler kapanış konuşması gelecek toplantı planları uygulama öngörüleri temenniler sonuçlar kafa şişirmeler notları toparlamalar tamam tamam teşekkürler teşekkürleeeeeeer
sıcak su sert kafein şeker kakao yükselen alçalan sesler Fly me to the moon All or nothing at all ya da Cant take my eyes off you karlar büyüyor High hopes I did it my way my waaaaaaaaaaaaaaay Just the way you look toniiiiight pardon Strangers in the night aaaahhh evet işte burada Moon river sisin ardında akıyor ve beeen Swinging on a star gözlerimin içinde akıyor kuyrukları tenime değiyor gözbebeklerim ardından koşuyor tutuyor tutamıyor ardından bakakalıyor evet işte geliyor The way you look tonight her şey bu yolda üzerime tırlar geliyor kuşlar çarpıyor asfalt kayıyor yol açılıyor kar düşüyor yol eziyor Thats liiiiiiiiiiiiiiife thats liiiiife ne kadar da söylesen Heres to the losers yine de Thats life thats liiiiiiiiiiife uyuyormusun yoksa hayır efendim evet uyuyorsun Thats life thats liiiiiife ışıklar renkler kırmızı sarı sonra yeşil ne anlamı var
derken mezitler karşıma çıkıyor mezitler vadiler arasından kıvrılan bir nehrin yolu kestiği noktalar onbir tanedir mezitler onbir tane
onbirinci mezit sona yaklaşıyorum hastayım yolun kenarında yenilemeler nafile çabalar artık hesaba yaklaşıyorum ilaçlar kolumdan salınıyor çocuklarım başımda son sözler son ağıtlar yolun son kıvrımındayım
onuncu mezit hala umut var her şeyi bilen adamım olgunum ama hafiften yorgunum hatıralar gözümden hiç gitmiyor sabah akşam beş kez göğe yükselen sesim ardında ip gibi dizilip salladığım yollarda trafik hala yoğun sıramı bekleyeceğim sileceklerim ses yapıyor gürül gürül sular akıyor ben bakıyorum durup durup bakıyorum
dokuzuncu mezit sanırım artık biliyorum anlamını çözdüm küçük çukurlar karın altında kalmış yalnızca kayganlık kalmış üstte hayatın ilk yaratılıştan beridir sürdürdüğü bu çaba yalnız bir gayret değil ölüm bana uzak değil sorgulama kaçınılmaz
sekizinci mezitteyim kıvrımlar artıyor köprünün üstünden zıplayarak geçiyoruz hala dincim hala istiyorum ama artık daha az istiyorum kırılganlıklarım azaldı ağırım oturaklıyım mesleğimin zirvesindeyim elinde çantayla yatıp kalkan takım elbiseli bir adamım cep bilgisayarım kol saatim kredi kartlarım aynı yerdeler elimi cebime sokmama gerek yok istiyorum geliyorlar cüzdan taşımıyorum yoldan taşmış kar öbekleri rüzgarla savruluyor camın üzerinde çamur silecekler gidip geliyor gacır gucur içimi gıcıklıyor süttozu kahve kurusu bir resminizi alayım mı tabii neden olmasın bana da atar mısınız resmi lütfen hız ihlali yaptınız tabii memnuniyetle biraz yavaş lütfen
yedinci mezit güzel yüzlü evlatlarım okullarını bitirmişler yurtdışı mastır doktora peşindeler genç erkekler onların peşindeler güler yüzlüyüm hala yenilik peşindeyim istikrar yanında yenilenme yaptığının bedelini öderken ödettiğin bedelleri de tekrar ödeme hala fitim her sabah beş kilometre koşarım bir yediğimi bir hafta yemem hala sarılıp yastığıma ezmeden uyumam bir sağa dönerim bir sola gelecek hala önemlidir geçmiş hala planlanır geçmiş gelmemiştir bugün gelecektir yarın unutulmuştur yolda terk edilmiş araçlar sessizce kaderine boyun eğmiştir karın değil zulmün altında acı çekiyorlar her sorgulama yeni bir planlamadır başarı en gereksiz intikamdır intikam zavallı bir tanrıcılıktır intikam alanların en yücesi Allahtır gerisi yalandır zavallıdır ve peygamber bir kuldur O Allah ki kulunu alır en olgun yaşında yanına getirir onunla konuşur her gün beş kez kapılar tekrar açılır karların rüzgarla birleşince oluşturduğu uğultu dalların hu hu seslerine karışır her an birileri göğe çıkar birileri iner araçlar az da olsa cesareti de varsa bu yola çıkar
altıncı meziti fark edemedim
beşinci mezitteyim en güzel yerindeyim uzun ve açık bir yol beyaz gözleri alıyor ışığını sağıyor gözbebekleri büyüyor önce bir kızım sonra diğeri doğuyor bir aşk diğerine karışıyor yaralar iyileşiyor sıcak çorba kıtır ekmekler yumuşuyor ameller sebepsiz görülüyor izleniyor bekleniyor başarı her şeyi örtüyor her sabah bir güneş iniyor akşam olunca gidiyor her gece bir ay yükseliyor karda silik bir varsayım olarak kalıyor her şey beyaza teslim gibi görünüyor güç ve iktidar söz ve hitap her an ufule kayıyor birini satıyor diğerini alıyor
dördüncü mezit yol kenarı bayram yeri paltosuna sarınmış battaniyesini başına kadar çekmiş adamlar dumanlar yükseliyor mangal sıcak ekmek köfte için dana kaburga kuzu döş yağsız ıssız olacak sonra böbrek yağı kömür karası aşk faciası yürek yarası anası babası ekmek arası kuşun belleği yolun ortasında tereddüt en tehlikelisi en kötü karar kararsızlık kırmızı sayfanın hafızamda açtığı gedikler dergiler gazeteler kitaplar düşlerde görmeler sabaha karşın akşama yakın soğuk su sıcak ayaklar baş kapalı geçmişin iktidarına hazırlık hayat gailesi ani bir virajdayım önümü görmek imkansız
üçüncü mezit suyun en soğuk evresi en kendimin olduğu dönemdeyim diz çöküp dinliyorum yorum yapıyorum ama daha çok dinliyorum yola kulaklarını dayamış gelen geçeni dinleyen kara kuru insanlar görüyorum ben yüreğimi dinliyorum henüz daha başındayım her şey güllük gülistanlık sıcak suya şeker katıyorum okuyorum hayal kuruyorum dağın başındayım ağacın üstünde bir köşküm var uzayan göle bakıyorum şükrediyorum dua ediyorum başım önde yolun sarıya boyanmış yeni çizgileri kara rağmen belirgin takip et çizgileri takip et sakın bırakma kaybolursun
ikinci mezit hayat düz bir çizgi değildir ki hep çoğu zaman aynı şeyleri tekrar yaşarsın üstlerde insanların ulaşamayacağı kendi halindeyim bir kuzuyu besliyorum bir elimde kuru otlar diğerinde tuz yalatıyorum sıcak suya kuru kahve tohumları acı baharat katıyorum taze asfalt üzerinden geçiyorum henüz çizgiler çekilememiş iş makineleri bekliyor tuz döken kamyonlar yolda hız kesiyorlar levhalar çoğaldı aman dikkat sakın uyuma uzuuuuuun bir korna sesi ah aman Allahım bu irkilme beni biraz daha idare eder sen uyu hala kızım kendi dünyam var küçücük kamyonlar kırmızı ford minibüsler kucağımda ördekler badi badi yürümeler polis arabaları yapbozlar değişen isimler değişen yuvalar değişen soy sop hısım akrabalar ortada ihanetler farkındalıklar körpecik beyinler sıfırdan farksız toplamlar hız sınırı otuza kadar düşüyor levhalar çoğalıyor elinde flaslarla yol işçileri şeritler bire düşüyor hız sıfıra bekleyeceksiniz karar verildi başkasının elindesindir
ve nihayet birinci mezit uzun ve bekletenim hastaneden eve evden hastaneye sonra tekrar eve geç gelen bir talihim güneş hafiften aradan yüzünü gösteriyor ağaçlar duruyor dallar karlarını birden indiriyor asfalt yepyeni dökülüyor dumanlar yükseliyor araç iz yapıyor ben sıcak süt istiyorum ağzımı dayayıp dakikalarca içiyorum ağzımdan çıkan tek bir sesle sevindiriyorum zaman zaman parmağımı emiyorum besleniyorum ağzımdaki pipetle ömür çekiyorum şefkat içiyorum yoldan geliyorum yorgunum ağlama biriktiriyorum uyku topluyorum
taze yollardan soğuğa karışan dumanlar arasından gözsüz kulaksız ayaksız geçiyorum aracın sesi mide guruldaması kalp çarpıntısı bir hortum gibi alıp götürüyor yollar açılıyor şeritler büyüyor şehir görünüyor sağa sola dağılmış ruhlar havada uçuşan karlara tutunmuş melekler ruhum sevinç içinde alıp götürüyorlar bu senin bedenin diyorlar alıp giyiyorum sonra bir anlam kuşanıyorum yalnız benim bildiğim karlarla birlikte havada uçuşan bir gölgeye tutunup dünyaya iniyorum üç tane direk var biri Hannan biri Mennan biri Deyyan birine sımsıkı sarılıyorum efendim efendim diyor asistanım ellerimi direksiyondan koparmaya çalışarak gözleriniz şişmiş çok kötüsünüz lütfen şu benzincide biraz dinlenin hava da açıldı sonra yola devam ederiz