Abdulkadir MENEK
Milis Alay Kumandanı Bediüzzaman
Bediüzzaman Hazretlerinin büyük zorluklarla ve çetin bir mücadelenin sonunda doğuda tesis etmeyi planladığı Medreset-üz Zehranın temeli, Van Gölünün kenarında, Edremit yakınlarında, devlet erkânının katıldığı muhteşem bir törenle, ziyafet ve dualarla atılır. Medreset-üz Zehra Projesi, Bediüzzamanın yıllardır uğraştığı, peşini asla bırakmadığı ve sonraki hayatında da bırakmayacağı en önemli hedeflerinden biridir.
Ne yazık ki, doğunun saadeti ve terakkisi için, büyük umutlarla bağlandığı bu proje gerçekleşmez. Çünkü I. Dünya Savaşı patlak vermiş ve İttihadçıların kararıyla Osmanlı Devleti, Almanyanın yanında savaşa dâhil olmuştur. Savaş ilanı ile birlikte Said Nursi ve Molla Habib, gönüllü alay vaizi olarak orduya yazıldılar. Erzurum Cephesinde görevlendirildiler. Bu aşamadan sonra Said Nursiden Gönüllü Milis Alayı oluşturması istenir. Bu isteğin o esnada Sarıkamış taaruzu nedeniyle Şark Cephesinde bulunan Enver Paşa veya Erzurum Valisi olarak görev yapan dostu, eski Van Valisi Tahsin Paşadan gelmiş olması ihtimaller arasındadır. Ayrıca Vana döndükten sonra Van Valisi Cevdet Paşanın isteği ve desteği ile bu alayı kurmuş olabileceği ihtimalini de göz ardı etmemek gerekir. (1)
Bu alayı, talebeleri ve gönüllülerden oluşturmuştur. Ruslara ve Ermenilere karşı kahramanca çarpışarak, Doğu Cephesinde büyük hizmetlerde bulunur. Pasinler Cephesinde düşmanla savaşırken yaşadıkları bir hadiseyi yıllar sonra şu şekilde ifade etmiştir:
Eski Harb-i Umumîde Pasinler Cephesinde şehid merhum Molla Habible beraber Rusyaya hücum niyetiyle gidiyorduk. Onların topçuları bir iki dakika fasılayla bize üç top güllesi atıyordu. Üç gülle tam başımızın iki metre üstünden geçip, arkada dere içine saklanan askerimiz görünmedikleri halde geri kaçtılar. Tecrübe için dedim: "Molla Habib, ne dersin, ben bu gâvurun güllesine gizlenmeyeceğim." O da dedi: "Ben de senin arkandan çekilmeyeceğim." İkinci top güllesi pek yakınımızda düştü. Hıfz-ı İlâhî bizi muhafaza ettiğine kanaatle Molla Habibe dedim: "Haydi ileri! Gâvurun top güllesi bizi öldüremez. Geri çekilmeye tenezzül etmeyeceğiz" (2)
Yine bu savaş esnasında, avcı hattında talebesi Molla Habibe çok kiymetli bir Kuran tefsiri olan İşarat-ül İcazı yazdırmıştır.(3) Bu cephede Bediüzzaman ve emrindeki askerler, keçeden bir külah giydikleri için Keçe Külahlılar olarak nam salmışlardı.
Rus kuvvetlerinin ilerlemesinden sonra Vana çekilir. Van Kalesinde talebeleri ile birlikte savunmaya devam etme kararında iken, Vanın tahliyesi ve Van Valisi Cevdet Beyin ısrarıyla, Vastan (Gevaş) kasabasına çekilir. Vastanda, Vandan kaçan ahalinin mal ve çoluk çocuklarının düşman eline geçmemesi için, otuz-kırk kadar kaçmamış asker ve bir kısım talebeleriyle, Vastana hücum eden Kazaklara karşı koymuş ve hepsinin kurtulmasını sağlamıştır.
Gerek I. Dünya Savaşında, gerekse Milli Mücadelede II Meşrutiyetten sonra Aşiret Alayları adını alan Hamidiye Alaylarının bazı askeri görevler aldıkları, Doğu Anadolunun savunmasına katkıda bulundukları bilinmektedir.(4) Osmanlı Devleti saflarında otuz Aşiret alayından oluşan dört tümen ve bir yedek tugay I. Dünya Savaşına katılmıştır. Bu alayların yarısı kadarı, Van ve civarındaki Aşiret alaylarından oluşmaktaydı. Ayrıca İhtiyat Süvari Tugayı da Vanda bulunmaktaydı. (5) Bediüzzamanın kurduğu gönüllü alayın silah ve cephane konusunda, bu alaylarla işbirliği içinde olması kuvvetle muhtemeldir
Bu çarpışmalar esnasına Ermeniler, baskın yaptıkları köy ve şehirlerde ele geçirdikleri kadın ve çocukları da öldürüyorlardı. Bediüzzamanın bulunduğu bölgeye binlerce Ermeni çocuğu toplatılmıştı. Bediüzzaman bunlara zarar verilmesine izin vermez. Bu sıralarda Suriyeye doğru Büyük Ermeni Sürgünü de başlamış bulunuyordu. Bu çocuklar serbest bırakıldı ve Rusyanın içlerine doğru gitmelerine izin verilir. Bunu haber alan Ermeniler, madem Molla Said bizim çoluk çocuklarımızı kesmedi, bize teslim etti. Biz de bundan sonra Müslüman çocuklarını kesmeyeceğiz diye ahdederler.(6)
Bu savaşın en şiddetli çarpışmalarından birisi de, Bitlisin savunması esnasında yaşanır. Yeğeni Ubeyt de bu çarpışmada şehid olur. Bediüzzamanın da ayağı kırılır. Bu kahramanca çarpışmaların neticesinde, Bitlisin düşmesi ile birlikte ayağı kırık olduğu halde, Ruslar tarafından esir edilerek, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Kosturmadaki esir kampına götürülür.(7)
Bediüzzaman, esaretten firar edip Sofyaya geldiği zaman Sofya Ateşeliği tarafından 17 Haziran 1918de kendisine bir pasaport verilir. Pasaportta rütbesi Fahri Kaymakam, kıtası olarak ta, Gönüllü Kürt Süvari Alayı ifadeleri yer almaktaydı.(8)
1-Mary Weld, Bediüzaman Said Nursi-Entelektüel Biyaografi, Etkileşim Yayınları, İstanbul, 2006, Sayfa: 151-157
2-BSN, Emirdağ Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, Sayfa:261
3-Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, Sayfa:94
4-TDV İslam Ansiklopedisi, 13. Cilt, Cezmi Eraslan, İstanbul 1997, Sayfa: 464
5-Osman Aytar, Hamidiye Alaylarından Köy Koruculuğuna, Medya Güneşi Yayınları, İstanbul, 1992, Sayfa:139
6- Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, Sayfa:99
7- Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, Sayfa: 103
8- Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, Sayfa: 105
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.