Prof. Dr. Yasin ÇİÇEK
Mirac Risalesinden istifadelerim (31. Söz)
Mirac; yükselmek, uruc etmek, merdiven gibi lügat manaları taşımaktadır. Manevi basamakları çıkarak yani 70 bin perdeyi geçerek Cenab-ı Hak ile kelam etmek ve rüyetine mazhar olmaktır.
"Yetmiş bin perde" tabir olunan berzah-ı esma ve tecelli-i sıfât ve ef'al ve tabakat-ı mevcudatın arkasına kadar kat'-ı meratib edecektir. İşte mi'rac budur.” (Sözler, 627)
Cenab-ı Hak ile mükalemede bizim anladığımız manada harf, lafız ve ses yoktur. Kelamı ilahide cihette yoktur. Altı cihetten de kelam gelebilir. Peygamberimizin (asm) Kur'an’dan sonraki en büyük mucizesi Miracdır, bu yüzdendir ki anlaşılması zordur.
"Evet, şakk-ı kamer, nasıl ki bir mu'cize-i risaletidir; nübüvvetini cin ve inse gösterdi. Öyle de mi'rac dahi bir mu'cize-i ubudiyetidir; habibiyetini, ervah ve melâikeye gösterdi.” (Sözler, 145)
Kur’an 18 bin alemin yazılımıdır. Nur-u Muhammedi (asm) ise 18 bin alemin çekirdeğidir. Ağacın meyvesi ve meyvenin çekirdeği ise risalet-i Ahmediye’dir (asm). Mirac ise velayeti Ahmediyenin bir mucizesidir. Velayeti ile gitti risaleti ile döndü.
"Mi'racın bâtını velayettir, halktan Hakk'a gitmiş. Zâhir-i mi'rac risalettir, Hak'tan halka geliyor.” (Sözler, 620)
Her şeyin bir sureti, bir kanuniyeti, bir hakikati ve bir de mahiyeti vardır. Miracda mütekellim, makam, muhatap ve maksat âlidir. Bütün alemlerin Rabbi itibariyle, bütün mahlukatın kumandanıyla habibine makasıdını ve evamirini bildiriyor. Bütün alemlerin Rabbi itibariyle mahlukatın elçisi ile görüşmesidir.
Mirac hadisesi ayet ve hadis ile sabit olan bir meseledir ancak herkesin anlama derecesi farklıdır. Zaten Bediüzzaman'a göre de erkân-ı imaniyeye inanmayana Miracdan bahis edilmez. Dört işlemi bilmeyene diğer matematik konuları anlatılmadığı gibi. Dolayısıyla bir Müslümanın miracı kabul etmesi zorunludur fakat derecesi ve hakikati kişiden kişiye değişir.
Peygamberimiz (a.s.m) miraca çıkmış ve o kapıyı açık bırakmıştır. Müminlerde mirac her an devam etmektedir.
"Her mü'minin namazı, onun bir nevi mi'racı hükmündedir. Ve o huzura lâyık olan kelimeler ise mi'rac-ı ekber-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmda söylenen sözlerdir. Onları zikretmekle o kudsî sohbet tahattur edilir.” (Şualar,93)
Namazda her mümin Rabbiyle kelam etmektedir. Namazdaki oturuşlarda da tahiyyat okunmaktadır. Bütün mahlukat hesabına kumandanı azam suretiyle gidiyor. Tekmil makamında Ettahiyatü lillah diyor.
"Yani: Bütün mahlukatın hayatlarıyla sana takdim ettikleri hediye-i ubudiyetlerini, ben kendi hesabıma, umumunu sana takdim ediyorum. Eğer elimden gelseydi, onlar kadar tahiyyeler sana takdim edecektim. Hem sen onlara, hem daha fazlasına lâyıksın.” (Sözler, 361)
Ettahiyatü duası Miracta Cenab-ı Hak ile Peygamberimizin kelamlarıdır. Olaya şahitlik eden Cebrail (a.s) ise şehadet kelimesini söylemiştir.
"Her zîiman, namazın ef'al ve erkânına fikrini bindirip, bir nevi mi'rac ile kâinatı arkasına atıp huzura kadar gider.” (Sözler, 631)
Mirac enfüsi alemde eneyi çözmekten, afaki alemde ise zerreler (atomlar) alemini anlamaktan geçer. Enemize takılan cüzi sıfatlar ile Cenab-ı Hakk’ı bilmektir. Tabiattaki kanunlardan Allah'ı tanımaktır. Mirac imanın inkişafından medet alır. Mirac Cenab-ı Hakk'ın isim ve sıfatlarına mazhariyeti artırarak O’na yakınlaşmaktır. Bu da miracın hakikatidir. Allah canibine giden her şey livechillah dairesinde bir nevi miractır.
Peygamberimizin (a.s.m) miracı cüz'idir ama cüz'i seyahat seyri umumi ve uruci küllidir. Cüz'i olması miracın sadece peygamberimize has olmayıp müminler cihetinden de devam etmesidir. Cüz'i olmasının diğer bir ciheti ise ehadiyeti ile rüyetine mazhar olmasındandır. Vahidiyet cihetiyle değildir.
Peygamberimizin miracı, miraç-ı ekberdir, müminlerin namazdaki miracı ise mirac-ı asgardir. Mirac-ı ekber beden ve ruh ile oldu. Mirac-ı asgara ise kalp ve ruh ile uruc edilir. Peygamberimizin miracı akrebiyettir bizimki ise kurbiyet cihetiyle miractır. Mirac-ı Ekber cihetiyle Mirac tektir. Sadece velayet-i Ahmediyeye (a.s.m) hastır. Peygamberimizin miracı cihanşümuldur, muhit ve umum kâinata bakıyor. Diğer bütün miraclar ise hususi ve hastır. Kainat hesabına özellikle de şuurlu mahlukatına baktığı cihetle mahlukatın elçisi olarak Cenab-ı Hak ile bir kudsi mukalemedir. Aynı zamanda mahlukat hesabına ise Allah'ın elçisidir. Elçimiz olarak yanında emanet, nur ve anahtar götürmüş ve getirmiştir.
Bu üç kelime çok manalara gelebilir. Mutlak bırakılmış ki umumi olsun. Peygamberimize bakan sebebiyle emanet risalettir. Yani vazifeyi risaleti kabul etmiştir. Bize bakan şekliyle enedir ve kulluğu kabul ve ibadettir ve hakeza. Nur erkan-ı imaniyedir ve özellikle de Allah'a imandır. Anahtar ise ubudiyet-i Muhammediyedir (a.s.m) ve namazdır.
Miracın hakikati bütün sema tabakalarında ki esma, sıfat ve şuunatı okuyarak seyri sülük etmektir. 70 bin perdeyi kaldırıp rüyete mazhar olmaktır. Dolayısıyla peygamberimizin (asm) miracı esma ve sıfatı i-lahiyeye asliyet itibariyle ve azami derecede mazhar olmaktır. Müminlerin de miracı esmaya mazhariyetleri derecesindedir. Mehdiyet de zıllde bütün esmaya azami derecede mazhar olmaktır. Diğer manevi kutuplarda bazı esmaya azami derecede mazhar olunur. Bizim gibi ami insanlarda ise bazı esmaya gölge seviyesinde cüz'i mazhariyettir. Yine bizim ki şu dünya alemindeki her hadisedeki perdeyi kaldırıp Cenab-ı Hakkın izini ve sırrını görmektir. Dünyada Cenab-ı Hakk'ın izni dairesinde Sünnet-i Seniyyeye göre yaşayarak perdeleri kaldırıp huzur makamına erişmektir. Allah'ın her yerde hazır ve nazır olduğunu bilerek ihlas-ı tammı kazanmaktır. Nefsimiz cihetiyle ise sahabelerdeki isar hasletine mazhar olmaktır. Uhuvvet sırrıyla kardeşlikte fani olmaktır. En zor olanda birbirinde fani olmaktır. Her mümini kendinden üstün görmektir. Üstadın tabiriyle tefani sırrına ermektir. Bu ise her kişinin değil, er kişinin işidir.
İslam tarihinde şimdiye kadar 31. Söz gibi Miracı anlatan bir kitabın olduğunu zannetmiyorum. Olduğunu söyleyen varsa, gönderirse sevinirim. Muhteşem 31. Söz’den bazı cümleler:
"İşte mi'rac, velayet-i Ahmediyenin (asm) bütün velayatın fevkinde bir külliyet, bir ulviyet suretinde bir tezahürüdür ki bütün kâinatın Rabb'i ismiyle, bütün mevcudatın Hâlık'ı unvanıyla Cenab-ı Hakk'ın sohbetine ve münâcatına müşerrefiyettir.” (Sözler, 619)
“Hakikat-i mi'rac nedir? Elcevap: Zat-ı Ahmediye'nin (asm) meratib-i kemalâtta seyr ü sülûkundan ibarettir.” (Sözler, 622)
“İşte Zat-ı Ahmediye (asm) yetmiş bin perde arkasında o Sultan-ı ezel ve ebed'in marziyatını doğrudan doğruya mi'rac semeresi olarak hakkalyakîn işitip, getirip beşere hediye etmiştir. Evet, mi'rac vasıtasıyla ve kendi gözüyle cenneti görmüş ve Rahman-ı Zülcemal'in rahmetinin bâki cilvelerini müşahede etmiş ve saadet-i ebediyeyi kat'iyen hakkalyakîn anlamış, saadet-i ebediyenin vücudunun müjdesini cin ve inse hediye etmiştir.” (Sözler, 642)
“Sema-yı risaletin kamer-i müniri olan Hâtem-i Divan-ı Nübüvvet, nasıl ki mahbubiyet derecesine çıkan ubudiyetindeki velayetin keramet-i uzması ve mu'cize-i kübrası olan mi'rac ile yani bir cism-i arzı semavatta gezdirmekle semavatın sekenesine ve âlem-i ulvi ehline rüçhaniyeti ve mahbubiyeti gösterildi ve velayetini ispat etti.” (Sözler, 649)
“Cenab-ı Hak bizleri, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın şefaatine mazhar etsin, âmin!” (Sözler, 645)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.