Mübarek güvercin taifesi, Resul-i Ekrem'in (asm) başı üzerinde gölge yapardı

Mübarek güvercin taifesi, Resul-i Ekrem'in (asm) başı üzerinde gölge yapardı

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

MU'CİZÂT-I AHMEDİYE (asm)
...

ON BEŞİNCİ İŞARET

Nasıl ki taşlar, ağaçlar, kamer, güneş onu tanıyorlar, birer mu'cizesini göstermekle nübüvvetini tasdik ediyorlar. Öyle de, hayvânat taifesi, ölüler taifesi, cinler taifesi, melâikeler taifesi o zât-ı mübareki tanıyorlar ve nübüvvetini tasdik ediyorlar ki, onlar, onu tanıdıklarını, herbir taifesi bazı mu'cizâtını göstermekle gösteriyorlar ve nübüvvetinin tasdikini ilân ediyorlar.

Şu On Beşinci İşaretin Üç Şubesi var.

BİRİNCİ ŞUBESİ

Hayvânat cinsi, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmı tanıyorlar ve mu'cizâtını da izhar ediyorlar. Şu Şubenin çok misalleri var. Biz yalnız burada, meşhur ve mânevî tevatür derecesinde kat'î olmuş veya muhakkıkîn-i eimmenin makbulü olmuş veya ümmet telâkki-i bilkabul etmiş olan bir kısım hâdiseleri, nümune olarak zikredeceğiz.

Birinci hâdise: Mânevî tevatür derecesinde bir şöhretle, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, Ebu Bekri's-Sıddık ile, küffârın takibinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gar-ı Hira'nın kapısında, iki nöbetçi gibi, iki güvercin gelip beklemeleri ve örümcek dahi, perdedar gibi, harika bir tarzda, kalın bir ağla mağara kapısını örtmesidir.

Hattâ, rüesa-yı Kureyş'ten, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın eliyle Gazve-i Bedir'de öldürülen Übeyy ibni Halef mağaraya bakmış. Arkadaşları demişler: "Mağaraya girelim." O demiş: "Nasıl girelim? Burada bir ağ görüyorum ki, Hazret-i Muhammed tevellüt etmeden bu ağ yapılmış gibidir. Bu iki güvercin işte orada duruyor. Adam olsa orada dururlar mı?"

İşte bunun gibi, mübarek güvercin taifesi, feth-i Mekke'de dahi Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın başı üzerinde gölge yaptıklarını, İmam-ı Celîl ibni Veheb naklediyor.

Hem nakl-i sahihle Hazret-i Aişe-i Sıddıka haber veriyor ki: Güvercin gibi, dâcin denilen bir kuş hanemizde vardı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm hazır olsaydı, hiç debelenmezdi, sükûtla dururdu. Ne vakit Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm çıksaydı, o kuş başlardı harekete; giderdi, gelirdi, hiç durmuyordu.

Demek o kuş, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmı dinliyordu, huzurunda temkinle sükût ederdi.

Bediüzzaman Said Nursi
Mektubat