Mucizat-ı Kur’âniye okumaları-3

Birinci Dünya Savaşı’ndan kısa süre önce Bediüzzaman Hazretleri, rüyasında, Ağrı Dağı’nın eteklerindeyken, birden dağın müthiş bir şekilde infilak ettiğini ve büyük parçalarının dünyanın her tarafında dağıldığını görür.

Yanında olduğunu ve dehşet içinde kaldığını fark ettiği merhum annesine “Ana korkma! Bu Cenab-ı Hakk’ın emridir; O, Rahim’dir ve Hâkim’dir” der. Birden o anda bakar ki, mühim bir Zat ona emrediyor: “İ’câz-ı Kur’ân’ı beyan et!”

Hazreti Üstad bu rüyadan anlamıştır ki dünyada büyük bir infilak olacak ve bu büyük hadiseden sonra Kur’ân’ın etrafındaki surlar yıkılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Kur’ân’a hücum edilecek fakat i’câzı O’nun çelik zırhı olacak. İşte bu i’câzı ortaya koymak için de bizzat kendisi namzet gösterilmektedir.

Çok geçmeden bu rüyada ve tabirinde geçenler bir bir gerçekleşti. Dünya, ilk defa topyekûn bir savaşla tanıştı! Dünya, ilk defa Allah’ı inkâr fikrinin devletleştiğini de (sosyalist SSCB’nin kuruluşu ile) gördü! Dünya, İslam âleminin merkezinde, en önemli hükümetinin nasıl Kur’ân’dan uzaklaşmak için az zamanda çok işler yaptığını da gördü! Asırlarca Kur’ân’a hizmet eden bir milletin, toplum mühendislerince, nasıl Kur’ân’sız bir hayata mahkûm edilmek istendiğine de dünya o vakit şahit oldu! 
Gelin, şimdi biraz daha tarihin derinliklerine gidip maruz kalınan felaketin müsebbiplerini araştıralım:

Dört defa İngiltere Başbakanlığı yapan William Ewart Gladstone (1809–1898), sömürgeler bakanı iken bir parlamento oturumu esnasında, her fırsatta hakaret ettiği Kur’ân’ı eline alarak şöyle konuşur: “Bu Kur’ân orada durduğu müddetçe dünyaya barış gelmez!” Konuşmanın geniş hali gazetelerde şu şekilde yayınlanır: “Bu Kur’ân Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe, biz onlara hakiki hâkim olamayız. Ne yapıp yapıp, bu Kur’ân’ı sükût ettirip ortadan kaldırmalıyız. Yahut da Müslümanları ondan soğutmalıyız.”

Van Valisi İşkodralı Tahir Paşa’nın (vefatı: 1913) konağında iken İngiliz Gladstone’un Kur’ân aleyhindeki bu sözlerini gazeteden okuyan Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesi tüm davasının esası gibidir adeta: “Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez manevi bir güneş olduğunu, ben dünyaya göstereceğim ve isbat edeceğim.” Üstad Bediüzzaman, hayatı boyunca telif ettiği eserleri ve mücadelesiyle bu hedefini gerçekleştirmek için çalıştı ve gerçekleştirdi de! 

Hayatı İslam’a ve Kur’ân’a düşmanlıkla geçen Gladstone’un düşüncesinin fiiliyata geçirilmesi veya projesinin gerçekleştirilmesi için de az şey yapılmadı! Osmanlı’nın küllerinden bir Anka Kuşu doğmadı; Gladstone gibilerin istedikleri gibi bir Avrupa devleti kuruldu. Müslümanları Kur’ân’dan soğutmak için her şeyi yapan bir devlet hem de! Kur’ân’ın lisanına, hakikatlerine, harflerine savaş da açıldı! Sırf Kur’ân okuduğu için masumlara zulüm de edildi!

Ama tutmadı proje! Nüfusun bir kısmı Kur’ân’dan uzaklaşsa bile, çoğunluğu O’na sahip çıktı. ‘Muallimler’ Kur’ân’ı kendi elleriyle imha edecek bir nesil ‘yetiştirme’ talimatına uymadı! Öyle çalışmalar ve hizmetler yapıldı ki Kur’ân harflerini unutturmaya çalışanların niyetleri kendilerine unutturuldu.

24 Ocak 2009’da William Ewart Gladstone’un 200. Doğum yıldönümü münasebetiyle İngiltere’de bazı programlar düzenlendi. Büyük torunu Christopher Parish’ın de katılımıyla Kuzey Galler’deki evinin yakınında İslami Okuma Odası açıldı ve Gladstone’un İslam’a bakışını ele alan toplantılar tertip edildi. Torunu BBC’ye verdiği mülakatta kütüphanede müspet kitapların da olduğunu ifade ediyor, dedesinin küfrüne küfürle mukabele edip, örtmeye çalışıyordu!

Bediüzzaman Hazretleri ise, bugün, vefatından yarım asır sonra bile görüyoruz ki, en başta nakledilen, yüz yıl önce gördüğü rüyada kendisine söylenen, ‘Kur’ân’ın i’câzını beyan etme’ vazifesini aynen ifa etmiş, Tahir Paşa’nın konağında ortaya koyduğu ‘Kur’ân’ın i’câzını ispat ve izah’ projesini aynen icra ve tatbik etmiş bir zat olarak karşımızdadır. Ramazan-ı Şerifin başından beri dikkat çekmeye çalıştığım, özellikle, i’câz-ı Kur’ân’a dair yazdığı risaleler olan 25.Söz (Mucizat-ı Kur’âniye Risalesi), İşaratu’l-İ’caz Risalesi ve Rumuzat-ı Semaniye Risalesi ile Kur’ân aleyhindeki tüm iddia ve vesveseleri yerle bir etmiştir.

İşte tüm bu hakikatler “Teravihten Sahura Kadar”, İstanbul/Fatih’te Divan Derneği’nde, Divan Akademi (www.divanakademi.org) programı olarak Ramazan boyunca, “Mucizat-ı Kur’âniye Okumaları” başlığı altında tahlil edildi. (Bilgi için: 02126214041) Bu çalışma kanaatimce 1433 Ramazan-ı Şerifi’nin en orijinal ilmi çalışması olarak kayda geçti.
Nazarların dağınık, fikirlerin karışık olduğu bu ‘tuhaf’ zamanlarda dikkatleri Kur’ân’a ve mucizelerine çekmek adına gerçekleşen bu güzel hizmeti tebrik ediyorum. Gelecek hafta da konuya devam edeceğiz inşallah.

Yeni Akit

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.