Muhammed Numan ÖZEL
Hafakanlar[1]
“Şu zamanda, Kur'anın nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklığa girdi. Mülevves ve ufûnetli bir çamur içinde kafile-i beşer düşe kalka gidiyor.
Bir kısmı, selâmetli bir yolda gider.
Bir kısmı, mümkün olduğu kadar çamurdan, bataklıktan kurtulmak için bazı vasıtaları bulmuş.
Bir kısm-ı ekseri o ufûnetli, pis, çamurlu bataklık içinde karanlıkta gidiyor.
Yüzde yirmisi sarhoşluk sebebiyle, o pis çamuru misk ü anber zannederek yüzüne gözüne bulaştırıyor... düşerek kalkarak gider, tâ boğulur. Yüzde sekseni ise, bataklığı anlar, ufûnetli, pis olduğunu hisseder.. fakat mütehayyirdirler, selâmetli yolu göremiyorlar.”[2]
Kaht-ı rical (adam kıtlığı) zamanı olan helaket ve felâket asrında yaşamaktayız. Yani öyle bir zamandayız ki, dünya nüfusu artmasına rağmen insanlık erimekte, değerlerinden vaz geçerek yozlaşmakta. İnsanlığı adeta bir sarmala alan ve kapana kıstıran saran ve sardıran maddi manevî tahribatlar, komiteler ve onların kullandığı materyallerle yıkımı, ümitsizliği intaç edip ayyuka çıkartıyor. Bu maddi ve manevi tahribata karşı yapılacak ilk ve en birinci şey tahribatı tamir için kolları sıvamaktır. Belki bu yazıyı okuyana dek bunun farkında olmamış olabilirsiniz; ama artık bu yazıyı bir milad yapıp bana da dua ederek aşk u şevkle vira Bismillah diyelim.
Hayatın ağırlığını insan hissedince önceden kendini dünya şampiyonu zannederken artık bir tüy sıklet olduğunun farkına varmaya başlar ve neticesinde büyük bir karamsarlık, çöküş ve inkisar-ı hayalle burun buruna kalır. Adeta adem alemleri insanın üzerine abanmış ve insan nihayetsiz vuhuşa, kimsesizliğe ve yalnızlığa düşmüş gibi hisseder. Bir nevi karabasanlar, hafakanlar insanın kalb ve dimağına çöreklenmiştir.
İnsanlığın yozlaşması sebebiyle seküler bir anlayış insanın hafakanlarını çağırmaya devam etmekte. Ne din ne millet ne örf ne anane kabul etmediği için… Bu durum ister istemez insanlık için cinnet havası estirmektedir. Çünkü insanın alemi dünyaya dönerse kalb ve dimağı da dumura uğrar.[3] Bulduğu/bulunduğu çamur batak içinde sürüklenir. Halbuki bu batak deniz suyu gibi içtikçe içiren ama ihtiyacını gidermeyen bir batak. Debelendikçe batırıyor...
Bataktan kurtulmaksa ancak Kur’an ve sünnet dairesinde hareket etmekle mümkün olur. Çünkü bu daire insana önce doğruları öğretir. İnsan doğrularla kendini mücehhez edip donatırsa bunun dışında kalanlar zaten batıl olacaktır. Ama bu dairenin haricinde insan deneme yanılma usulüyle hareket ettiği için önüne gelen her şeyi tecrübe edip deneyerek doğru veya yanlış diyecektir. Tabi bu ayırma işi çok mu çok meşakkatli olacak çünkü ne doğru ne yanlış bunu ayırt edecek bir mikyası, ölçüsü bulunmamaktadır insanın elinde. Doğru da karar verse elinde bir sabite olmadığı için gene de şüpheli olacaktır.
İnsan yanlış bir yerde kendini bulmuşsa onu benimser, doğru bir yerde bulmuşsa da. Fakat yanlışın doğruluğuna kendini o kadar inandırmıştır ki artık bu yanlışlar onun için doğru ve hayatın bizzat kendisi olduğunu düşünmektedir. Yanlışlar hayat sabitesi olmuştur. Aksi manada da doğrular...
Bu sabiteler şayet yanlışsa insanın da eğer ömrü kifayet ederse bu yanlışları görecektir ama kafasını çok çarptığı için ya kendine gelemeyecek bulunduğu çamuru misk u amber zannedip devam edecektir veya bir çok pişmanlıkla kendini huzur-u ilahiyeye verecektir.
Doğru sabiteleri olanlarsa, nefs-i emare taşıdığı, hayatın getirdiği şeyler sebebiyle, gaflet ve dalalete her an düşmekle karşı karşıya olacaktır.
Unutulmamalıdır ki, dünyada hafakanlardan kurtulmak söz konusu değildir. Çünkü burası dünya hayatı. Ebedi alemde Cennete gidenler ancak hafakansız bir hayat geçirecektir.
“Mevlâ, bizleri de o bahtiyarlar zümresine ilhak eylesin, âmîn.”[4]
Selam ve dua ile
[1] Hafakan: yürek çarpıntısı, çarpıntı, sıkıntı, boğuntu, buhran.
[2] Mektubat (48)
[3] Bkz. Kastamonu L. 265
[4]Tarihçe-i Hayat (11)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.