Mü’min erkeklere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Nur Sûresi 30-31. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
30 . (Ey Resûlüm!) Mü’min erkeklere söyle; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar! Bu, onlar için daha temizdir. Şübhesiz ki Allah, (onların) yapmakta oldukları şeylerden hakkıyla haberdardır.
31 . Mü’min kadınlara da söyle; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar; (*) (el, yüz gibi) görünen kısımları müstesnâ, ziynetlerini göstermesinler ve başörtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar! (**) Ziynetlerini, kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğulları veya kendi kadınları (Müslüman kadınlar) veya sâhib oldukları câriyeleri veya (pek yaşlı olmakla) kadınlara karşı şehvetleri olmayan erkek hizmetçiler veya kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler! Gizlemekte oldukları ziynetleri bilinsin diye ayaklarını (yere) vurmasınlar! Ey mü’minler! Hep birlikte Allah’a tevbe edin ki kurtuluşa eresiniz.
(*) “Göz bir hassedir (duygudur) ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. Eğer Cenâb-ı Hakk’a satmayıp, belki nefis hesâbına çalıştırsan, geçici, devamsız bazı güzellikleri, manzaraları seyr ile şehvet ve heves-i nefsâniyeye bir kavvad derekesinde (seviyesinde) bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün Sâni‘-i Basîr’ine (herşeyi gören san‘atkârına) satsan ve onun hesâbına ve izni dâiresinde çalıştırsan; o zaman şu göz, şu kitâb-ı kebîr-i kâinâtın (kâinât denilen büyük kitâbın) bir mütâlaacısı ve şu âlemdeki mu‘cizât-ı san‘at-ı Rabbâniyenin (Allah’ın san‘at mu‘cizelerinin) bir seyircisi ve şu küre-i arz (yeryüzü) bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübârek bir arısı derecesine çıkar.” (Sözler, 6. Söz, 15)
(**) Bir kısım ulemâya göre, yüz ve ellere nâ mahremlerin bakmaları, eğer fitne korkusu yoksa câizdir. Bir kısmına göre ise haramdır. Çünki yüz ve eller fitnenin kaynağıdır. (Celâleyn Şerhi, c. 5, 286)
“Mâdem güzellik bir ni‘mettir. Ni‘mete şükredilse ma‘nen ziyâdeleşir. Şükredilmezse değişir, çirkinleşir. Elbette güzelin aklı varsa, hüsn-i cemâlini (güzelliğini) günahları kazanmak ve kazandırmaktan ve çirkin ve zehirli yapmaktan ve o ni‘meti küfrân ile medâr-ı azab (azab sebebi) bir sûrete çevirmekten bütün kuvvetiyle kaçacak. Ve o fânî, beş-on senelik cemâli bâkîleştirmek için, meşrû‘ bir tarzda isti‘mâl ile (kullanmakla), o ni‘mete şükredecek. Yoksa ihtiyarlıkta uzun zaman istiskāle ma‘ruz kalıp (soğuk muâmele görüp), me’yûsâne (ümidsizce) ağlayacak ve kabrinde çok günahları kazanan ve kazandıran o çıplak bacakları yılan sûretinde görünecek ve Cehennemde o çirkinleşmiş güzel a‘zâlarının yanmalarının azablarını çekecek.
Eğer terbiye-i İslâmiye dâiresinde, âdâb-ı Kur’âniye ziynetiyle (Kur’ân’ın edeblerinin süsüyle) o cemâl güzelleştirilse, o fânî hüsün (güzellik), ma‘nen bâkî kalacağı ve Cennette hûrilerin cemâlinden daha şirin daha parlak bir tarzda kendine verileceği, hadîsde kat‘iyetle sâbittir.” (Lem‘alar, 24. Lem‘a, 210)