Müminler, 'Onlar yedi kişidir, sekizincileri köpekleridir' diyecekler

Müminler, 'Onlar yedi kişidir, sekizincileri köpekleridir' diyecekler

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Kehf Sûresi 18-22 ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

18 . Ve onlar(a baksan, mağarada) uyuyan kimseler oldukları hâlde onları uyanık sanırdın; hem onları (bir taraflarına yatıp kalmakla zarar görmemeleri için) sağ tarafa ve sol tarafa döndürüyorduk; köpekleri de (mağaranın) giriş(in)de iki kolunu (ön ayaklarını) uzatan (bir muhâfız olarak yatmakta) idi. Onlara (o hâllerinde) muttali‘ olsaydın (öylece görseydin), gerçekten kendilerinden (ürker ve) kaçarak geri dönerdin; hem onlardan dolayı elbette korku ile dolardın!

19 . İşte böylece, (hâllerini) aralarında birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden konuşan biri (hâllerindeki acâibliği görerek): “Ne kadar kaldınız?” dedi. (Diğerleri): “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık!” dediler. (İçlerinden bir kısmı da) dediler ki: “Rabbiniz, ne kadar kaldığınızı en iyi bilendir; şimdi içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, yiyecek olarak hangisi daha temiz ise artık ondan size bir rızık getirsin; fakat dikkatli olsun ve sakın sizi kimseye sezdirmesin!” (*)

20 . “Çünki onlar, sizden haberdâr olursa,sizi taşla öldürürler veya sizi dinlerine döndürürler; bu takdirde ebediyen kurtuluşa eremezsiniz!”

21 . Böylece (insanları) onlardan haberdâr ettik ki, şübhesiz Allah’ın va‘dinin, hak olduğunu, yine şübhesiz kıyâmet(in geleceğin)de hiç şübhe olmadığını bilsinler! (**) O vakit (ahâli) kendi aralarında (artık va‘deleri yeterek ölen bu gençlerin hâtırasına ne yapabileceklerine dâir) onların hâlini tartışıyorlardı; nihâyet (bir kısmı): “Onların üzerlerine (mağaralarının kapısına) bir binâ yapın!” dediler. Rableri onları en iyi bilendir. Onların durumları hakkında (sözleri) üstün gelen (mü’min)ler: “Elbette onların üzerine (yanıbaşlarına) bir mescid yapacağız!” dedi.

22 . (Ehl-i kitâbın bir kısmı:) “(Onlar) üç (kişi)dir, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler. Yine (bir kısmı): “(Onlar) beş (kişi)dir, altıncıları köpekleridir” diyecekler. (Hâlbuki bunlar) gayba (karanlığa) taş atmak kabîlindendir ve (mü’minler ise): “(Onlar) yedi (kişi)dir, sekizincileri köpekleridir” diyecekler. De ki: “Rabbim, onların sayılarını en iyi bilendir! Onları ancak pek az kimseler bilir.” Öyle ise onlar hakkında (Kur’ân’da bildirilen) açık delillerin dışında münâkaşaya girme ve onlar hakkında bunlardan hiçkimseye bir şey sorma!

(*) Şehre gönderilen genç, aldığı parayı sarf etmek üzere fırıncıya verdiğinde, aralarında anlaşmazlık çıktı. Ahâli, paradaki Kral Dakyanus’un resmini tanıyıp, bu gencin bir hazîne bulduğu fikrine kapıldılar ve kendisini hükümdâra götürdüler. Başlarına gelen hâdisenin hârikulâdeliğini artık fark eden mü’min genç, olanları tevhid akîdesine sâhib Tendüvis nâmındaki bu yeni hükümdara nakledip, hep birlikte mağaraya gittiler. Ve bu fevkalâde hâdiseyi hayretler içinde müşâhede ettiler. İşte bu hâdise, öldükten sonra dirilişin açık bir delîlidir. (Beyzâvî, c. 2, 8; Nesefî, c. 3, 19)

(**) “Evet, dünya öldükten sonra âhiret olarak diriltilecektir. Dünya harâb edildikten sonra, o dünyayı yapan Zât, yine daha güzel bir sûrette onu ta‘mîr edecek, âhiretten bir menzil (bir yer) yapacaktır. Şuna delil, başta Kur’ân-ı Kerîm, binler berâhîn-i akliyeyi (aklî delilleri) tazammun eden (içine alan) umum âyâtıyla (âyetleriyle) ve bütün kütüb-i semâviye (semâvî kitablar) bunda müttefik bulunduğu (ittifâk ettikleri) gibi; Zât-ı zü’l-Celâl’in (celâl sâhibi olan Allah’ın) evsâf-ı celâliyesi ve evsâf-ı cemâliyesi (celâlî ve cemâlî sıfatları) ve Esmâ-i Hüsnâ’sı (en güzel isimleri), bunun vukūuna (olacağına) kat‘î sûrette delâlet ederler (delîl olurlar).” (Sözler, 29. Söz, 210)