Kadir AYTAR
Münazarat Konferansı-Milliyet Fikri ve Demokrasi kitabı
Risale Akademi 1 Ekim 2011 tarihinde Kızılcahamam’da düzenlemiş olduğu Münazarat eksenli konferansta “Münazarat Ekseninde Milliyet Fikri ve Demokrasi” meselesini ele almıştı.
Konferans yedi oturum halinde ve 20 katılımcı ile yapıldı. Oturumlar, kalabalık bir dinleyici kitlesi karşısında yapıldı. Basın ve tv mensupları tarafından da ilgi ile talip edildi. Geniş kitlelerin de istifadesine sunulmuş oldu.
Risale Akademi şimdi bu konferansta sunulan tebliğleri bir araya getirdi ve Bilimsel Etkinlikler Serisi’nin ilki olarak Merak Yayınları tarafından yayınlandı. Bilim dünyasına yeni bir kaynak ve yeni bir bakış açısı sunmuş oldu. Bu anlamda Risale Akademi’yi tebrik ediyoruz.
Risale Akademi, akademisyenler tarafından Çağdaş Kur’an yorumu olan Risale-i Nur’ların, günümüze bakan ve modern bilim tarifleriyle iman ilmini ispatlayan yaklaşımını, ilmi disiplinler bağlamında haritalamayı, ortaya koymayı ve günümüz insanı için anlaşılmasına yardımcı olmayı, böylece yeni çalışmalara referans teşkil etmeyi amaçlamaktadır.
Takdim bölümünde kitabın amacı; “Akıl ve kalp birlikteliğini sağlayacak bir kardeşliğe, demokrasiye ve onurlu hayatı sağlayacak yeniden düşünme iklimine duyulan ihtiyacı ve özlenen sağduyunun temini” sözleriyle özetlenmiştir. Kitap da bir de Risale Akademi tanıtım yazısı bulunmaktadır.
Konferansa eksen teşkil eden Münâzarât kitabının özellikleri şöyle özetlenebilir:
Münâzarât, bilindiği üzere Bediüzzaman Said Nursi’nin Doğu Anadolu bölgesinde gözlemlendiği “bölgeye özel” bir “problem envanter” çalışmasıdır. “Araştırmacı gazetecilik” yaklaşımı ile “sosyoloji uygulamaları” tarzında ortaya konulmuş güçlü bir metindir. Doğu Anadolu bölgesinin sosyal, ekonomik ve politik bir röntgeni mesabesindedir. Bediüzzaman Said Nursî’nin Osmanlıya bağlı milletlerin kopma eğilimi gösterdiği bir zamanda, bir halkın devletle olan organik bağını devam ettirme çabasını gösteren önemli bir vesikadır. Padişahlık ve meşrutiyet arasında gidip gelen İstanbul siyasetinin adeta başını kuma gömdüğü bir dönemde, bölge halkının kendi durumunu değerlendirmesidir. Münâzarât, özelde Kürtler için yazılmış bir reçetedir. Genelde de meşrutiyetin ruhuna atıflar yapan, “Demokrasi Manifestosu” olma özelliğini taşımaktadır. Sorunları bizzat yerinde görerek ve muhataplarıyla tartışarak problemleri yerinde teşhiş ve çözme girişimi, o zaman için fazlasıyla ileri bir düzeyde demokratik bir girişimin ifadesidir. Eser, şarktaki aşiretlerin suallerine cevap olarak hazırlanmış ve 1911 yılında neşredilmiş, bilâhare de Müellif tarafından tekrar gözden geçirilmiştir.
Konferansta sunulan tebliğlerde ağırlıklı olarak İslam birliği, dünya barışı, medresetüzzehra, yenilenme, medenileşme, hamiyet müsbet milliyet, ırkçılık, kimlik, anadil, ötekileştirme, dışlama, yok sayma, empati, güvenlik, sivilleşme, şeffaflık, adalet, hürriyet, demokrasi, adem-i merkeziyet, birlikte yaşamanın ortak dili, yeniden üretme, fıtrat dili gibi kavramları ön plana çıkmaktadır. Bu kavramlar konferansta enine boyuna tartışılmıştır. İslam dünyasının bu günkü profilini görmesi ve geleceğe yönelik yeni atılımlar yapması açısından çok önemli konular işlenmiştir.
(Kitaba ulaşmak için TIKLAYINIZ)
Çevre Eski Bakanı Rıza Akçalı açış konuşmasında, İttihad-ı İslamı Bediüzzaman’ın medresetüzzehra projesinin anafikirleri bağlamında ele almıştır.
Risale Akademi Kurucu Üyesi Dr. İsmail Benek, Yüz Yıl Sonra Münazarat’ı Anlamak konulu açış konuşmasında, değişime ağırlık vermiş ve Bediüzzaman’ın İslam dünyası için “Tahavvül/değişme, teceddüt/yenilenme, tebeddül/dönüşme, temeddün/medenileşme” olarak belirlediği yol haritası kavramlarını açmıştır.
Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Keleş, Münâzarât’ı yeniden okumanın yöntemleri üzerinde durmakta, Medresetüzzehra metaforu üzerinden de Doğu Anadolu bölgesinde yaptıkları uygulamaları, YÖK ve Diyanet İşleri Başkanlığı nezdinde yapılması gerekenleri önermektedir.
Edebiyatçı-Yazar Caner Kutlu, Münazarat çerçevesine yeniden bir İslam medeniyeti kuruluşunu; “Siyaseti, eğer yapılacaksa, dine hizmette ve onun evrensel kurallarıyla dünyayı dönüştürmekte kullanmayı esas almış bir metindir. Evrensel insanî değerleri, İslam’ın meşru dairesi içinde tanımlamayı ve dünyanın kuruluşundan itibaren, bir büyük silsile halinde gelen ve bir yükselme sürecini gösteren din ve nübüvvet ekseninde gerçekleştirme gayretinin bir eseridir.” sözleriyle özetlemektedir.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Molla Said’i doğru olarak anlamak için de, içerisinden çıktığı, anne sütü gibi beslendiği ve yetiştiği; onu şekillendiren ait olduğu kültürü ve özellikle şark medreselerinin sosyo-kültürel yapısını anlamakla işe başlanması” gerektiğini belirterek tebliğini; ırkçı anlayışlar, Kürt kimliği, hamiyet, milliyet, müspet milliyetçilik, özgürlük, birlikte yaşamanın ortak dili, empati, ötekini anlama, tecrit, inkâr, ret, asimile, yeniden üretme, İslami referansların yeniden yorumlanması, insanların doğdukları dili öğrenmesi, milliyetçi romantizm kavramları etrafında şekillendirmiştir.
Nesil Yayın Gurubu Yayın Kurulu Başkanı Safâ Mürsel, Münâzarât’ı, çağın problemlerini ıslah ve geleceğimizi yeniden inşa için otantik bir reçete, temel bir kitap olarak takdim etmekte ve “Münâzarât, alan çalışması özelliğiyle oldukça orijinaldir. Devrine göre ileri bir çalışmadır. Çünkü, toplumsal sorunlarla yerinde ve gerçek muhataplarıyla yüzleşerek çözümler öngörmektedir. Bu eser, insaniyet adına sorun yaşayan İslam dünyası için tecdit anlamında bir yenilenme reçetesidir. Maddi-manevi boyutlarıyla topyekûn bir kalkınma programıdır. Zira, özgürlükçü, katılımcı, şeffaf, sivil, çoğulcu ve temsili bir siyasi yapılanma anlamında, Meşrutiyet’in İlanı, Umum İslamın, Lâsiyyema Osmanilerin, bahusus Ekradın Saadetinin Fecr-i sadık habercisidir.” demektedir. Ayrıca Bediüzzaman’ın Münazarat’taki “hak”kı yücelten, “akıl” ve “marifet” ışığında tartışan, sorgulayan, “hür” toplumsal ve siyasi sorunlara gerçekçi ve uygulanabilir yaklaşımlarına, özgürlük, insan hakları, adalet, çoğulculuk, sivilleşme, eğitim ve yönetimde şeffaflaşma, asker-siyaset ilişkileri vb. ele alınmış birçok konuyu ihtiva ettiğini ifade ederek Cumhuriyet dönemindeki yanlış uygulamaların tahlilini yapmaktadır.
Bingöl Milletvekili Prof. Dr. Eşref Taş, 2. Meşrutiyet dönemini ve Münazarat’ın tarihi arka planını bir tarihçi ve siyasetçi gözüyle irdelemekte ve Bediüzzaman’ın zaruret, ihtilaf ve marifet olarak formülleştirdiği temel sorunların çözümü için sarf ettiği çabaları gözler önüne sermektedir.
Erzurum Eski Milletvekili Nevzat Köseoğlu, usül açısından Münazarat okumaları yaparak, Molla Said’in durduğu yerden bakarak ve düşünerek 2. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini inceliyor ve sözlerini şöyle bitiriyor: “O, Münâzarât kitabını dört kelime ile bitirir: İman; muhabbet, sadakat, hamiyet. Şimdi, yılların kardeşliğini tazeleyerek yeniden başlatmanın yolu budur.”
Eğitimci-Yazar M. Ali Kaya, tebliğinde fıtrat dili ve fıtrat dini konusuna ağırlık vermiştir. Bediüzzaman’ın himmet ve milliyet kavramlarına atfettiği anlamları cahiliye ve Asr-ı Saadet’e göndermeler yaparak geleceğe yönelik vizyonlarını İslami kaynaklar ışığında irdelemektedir.
Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Doç. Dr. Mustafa Ekinci, Bediüzzaman’ın milliyet ve demokrasi fikrini tahlil ederek tebliğinde, Münazarat’ta sunulan bu reçetenin devletçe uygulanmasını önermektedir. “Bu reçetenin samimi olarak uygulayıp uygulamadığının en kestirme ve en doğru göstergesinin de Devletin, Kemalizm’den ve türevlerinin tamamından samimi olarak vazgeçip vazgeçmediğine” bağlı olacağını ifade etmektedir.
Yazar Mustafa Akca, Said Nursî’nin hem gençlik ve olgunluk çağında, hem de daha sonra yaşamış pek çok dindar münevverden “kişisel hürriyetin karakteri ve sınırları” ile “bireyin diğer bireyler, cemaatler, cemiyetler ve devlet erki karşısında hürriyetinin korunması” konularında getirdiği etkileyici yorumlarıyla ayrıldığını belirterek, iman, cüz-i irade ve hürriyet ilişkisini değerlendirmektedir.
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Görevlisi Abdulkadir Menek, okuyuculara Kürtler ve Kürt meselesine tarihi süreç içerisinde genel bir gezinti yaptırmaktadır. Kürtçülük fikrinin, 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ipleri tamamen ele geçirmesi ile birlikte, Türkçülük düşüncesinin yaygınlaşması ve bir devlet politikası haline gelmesine bir tepki olarak, bu zihniyete bir “aksülamel” olarak ortaya çıktığına vurgu yaparak, “dessâsâne” gayret gösteren dış güçlere dikkatleri çekmektedir. Kurulan Kürt cemiyetleri ve faaliyetleri hakkında geniş bilgilere rastladığımız bu tebliğde, Cumhuriyet döneminde bölge halkına uygulanan zulümler de gözler önüne serilmektedir.
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Vehbi Karakaş, “Hasta bir çağın, hasta bir milletin, hasta bir organın reçetesi Kur’an’a uymaktır. Bizim derdimiz “Türküm”, “Kürdüm” diyen herkesin Kur’an’a uymasıdır. Kardeşiz. Öyleyse neden birbirimizin meziyetleriyle iftihar etmeyelim? Neden birbirimizi sevmeyelim? Neden birbirimizin imkânlarından yararlanmayalım, yararlandırmayalım?” demekte, “Arap-İslamcı” ve “Kürt-İslamcı” kavramlarının analizini yaparak Bediüzzaman’ın barış ve kardeşlik projeleri üzerinde durmaktadır.
Gazeteci-Yazar Mustafa Özcan tebliğine, “Fıtri yani şer’i olanın dışında veya kültürel haklar bağlamının dışında Kürtçülüğün her çeşidi Bediüzzaman’a göre merdûd ve mezmûmdur.” sözleriyle başlamakta ve “Risale-i Nur eksenli olarak dâhilde asayişi bozmak ve silah kullanmak caiz değildir.” düsturuna vurgu yapmaktadır. Bediüzzaman’ın siyasi proje olarak Kürtçülüğe karşı olduğunu belirterek, onun tasvip ettiği ve benimsediği ilahi proje ittihad-ı İslam’dır, Kürtlerin mutluluğunu ve saadetini öncelikle Türklerin yanında, ikinci olarak da Müslüman milletlerin safında yer alması olarak ifade etmektedir.
Turgut Özal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ömer Lütfü Peker, Ayrışma ve Bölünme başlıklı tebliğinde, Osmanlıyı ve Türkiye’yi sömürmek için parçalamak isteyen emperyalist dış güçlerin ve onların destekçisi iç güçlerin Türk milliyetçiliği ve laiklik adı altında yaptıkları uygulamalara değinerek Bediüzzaman’ın milleti bir araya getiren etkenlerin din, dil ve vatan birliği olduğuna vurgu yapmaktadır.
İstanbul Kürt Enstitüsü Eski Başkanı Hasan Kaya, Kürt sorunu ile ilgilenme sürecini anlattıktan sonra “Kürtçe bir dil midir?” sorusuna cevap aramakta, Said Nursî’nin hüzünlü fotografını anlamlandırmaya çalmakta ve sözlerini, “Ondaki en önemli özelliğin, verdiği ilacın alan kişide rahatsızlık, hazımsızlık meydana getirmemesi, her bünyeye uygun gelmesidir.” ifadeleri ile bitirmektedir.
Aksiyoner Hukukçular Derneği Genel Başkanı Av. Emrullah Beytar tebliğinde, anadil ve resmi dili tartışırken dünyadaki uygulamalarla da örneklendirerek görüşlerini pekiştirmektedir.
Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ekrem Bektaş tebliğinde, iyi niyetlerle kurulan Hamidiye süvari alayları ile köy koruculuğuna değinmekte, İçişleri Bakanlığı verilerine dayanarak suiistimallerin getirdiği acı sonuçları gözler önüne sermekte ve korculuk sistemine bir an önce son verilmesi önerisinde bulunmaktadır.
Sosyolog/ Diyanet Denetim Elemanları ve Uzmanları Derneği Genel Başkanı Dr. Abdülkadir Sezgin, Kur’an, Sünnet ve Münazarat penceresinden din kardeşliği ve etnisite problemine çözüm önerileri sunmaktadır.
Harran Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürbüz Aksoy da tebliğinde, Medresetüzzehra’nın Türk-Kürt birlikteliğine dair esaslarını, günümüze uyarlanmış bir Medresetüzzehra örneği olarak “Uluslararası Zehra Üniversitesi” ile “Günümüzde Yükseköğretim Alanındaki Yeni Yönelişler ve Bediüzzaman’ın Yaklaşımı” konularına değinmekte, sonuç olarak da dünyanın terörle başa çıkmak için önlemler düşündüğü, medeniyetlerin barışmak için yollar aradığı globalleşme çağında, “Medresetüzzehra Felsefesi”nin öneminin daha da arttığını belirtmekte, İslam ülkelerinde yaygın olan fakirlik, cahillik ve ayrılıkların ortak çözümünün de yine ilim yoluyla olacağını, bu projenin hayata geçirilmesinin, özellikle ülkemizde bin yıldır birlikte yaşayan Kürt ve Türklerin tekrar tanışmalarına, birlikteliklerine, ayrıca İslam ülkelerindeki söz konusu sorunların ortadan kalkmasına, dünya barışına, küresel eğitime ve temel insani değerlere katkıda bulunacağını ifade etmektedir.
Kısa kısa özüne değindiğimiz tebliğlerin bilim ve İslam dünyasına ve küresel barışa katkılarda bulunacağına inanıyorum. Bilim adamlarımızın, siyasetçilerimizin, bürokratlarımızın ve sivil toplum kuruluşlarımızın el kitabı niteliğinde olan bu benzersiz Münazarat Konferansı-Milliyet Fikri ve Demokrasi kitabının yeni çözüm önerileri ile çok işlev göreceği muhakkaktır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.