Abdulkadir MENEK
Münazarat Sempozyumundan nurlu bir geleceğe
Mardin’de üç gün boyunca tarihe şahitlik etmenin, Nur’un aydınlığını temaşa etmenin, yepyeni bir dönemin mukaddemesini yaşamanın çok büyük bir hazzını ve heyecanın yaşadık.
Aslında bu heyecanı anlatmanın mümkün olmadığını biliyorum. Çünkü bütün Nur sevdalılarının yıllarca hayallerinden geçirdikleri ve bazen de kelimelere dökerek ifade ettikleri bir büyük idealin tahakkukunu ve bir hayalin gerçekleşmesine şahitlik etmenin heyecanını ve muhteşem hazzını satırlara dökmenin imkânsızlığını biliyorum.
Fakat burada yaşanan bu muhteşem tabloya şahit olmuş bir kardeşiniz olarak, çeşitli sebeplerden dolayı gelme imkânı bulamayan aziz kardeşlerime, bu tabloyu aktarmamak gibi bir hataya da düşmek istemedim.
Onun için kelimelerin kifayeti ve bunları ifade etmenin kabiliyeti nispetinde, yaşanan güzelliklere ayna olmaya çalışmayı da bir görev olarak telakki ediyorum.
Münazarat Sempozyumunun Mardin’de yapılmış olması, çok büyük bir isabet ve fa’l-i hayır olmuştur. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı, Arapların da büyük oranda ikamet ettikleri bu tarihi ve kadim şehir, kültür ve estetiğin birçok unsurunu bünyesinde barındırmanın haklı ve mütevazı şerefini yaşamaktadır.
Çok yoğun hadiselerin yaşandığı dönemlerde bile nispeten sakin bir şekilde bu süreci atlatan bu tarihi şehir, gelecek için de örnek alınabilecek bir beraberliğin güzel numunelerini herkese göstermeye devam etmektedir.
Tarih boyunca gayr-ı Müslümlerin Müslümanlar ile barış içinde yaşadıkları bir şehirde böyle bir sempozyumun gerçekleşmiş olması, kader-i İlahi’nin de büyük bir mesajını içermektedir. Burada organizasyon komitesinin iradesi ile birlikte, bir sevk-i İlahinin bütün tecellilerinin yaşandığını bütün kalbimle inanıyorum.
6-7-8 Nisan günlerinde Mardin Artuklu Üniversitesinde, bu milletin makûs talihinin değişmeye ve nurlanmaya başladığını, büyük bir kalabalık ile birlikte müşahede ettik. Evet, artık İslam’ın fecr-i sadığının önünde duran bir büyük engelin bertaraf olmaya başladığını gönül rahatlığı içinde söyleyebiliriz.
Üstad Said Nursi, bundan tam yüz on sekiz yıl önce Mardin’e geldi. Bu sıralarda on altı yaşında bulunuyordu ve şöhreti kendisinden önce Mardin’e ulaşmıştı. Bu kadim şehirde bulunan önemli medreselere uğradı. Tekkeleri ziyaret etti. Buralarda uygulanan tedris sistemini inceledi.
Burada bulunan değerli bir Zat’tan ‘’siyasette muktesitlik’’ mesleğini öğrendi. Namık Kemal’in önemli bir eseri olan ve sürgünde yazılan ‘’Rüya’’yı burada okudu, bu küçük hacimli, fakat çok önemli eserden önemli oranda etkilendi.
Hz. Eyyub el-Ensari’nin torunu olan Şeyh Eyyub Ensari’nin konağında misafir olarak kaldı. ‘’Siyasi faaliyetlerde bulunuyor’’ diye Mardin Valisi’nin emri üzerine kelepçelenerek askerlerin nezaretinde Bitlis’e gönderildi.
Kelepçeler yolda namaz vaktinde askerlerin muhalefetine rağmen açıldı, fakat burada başlayan sürgün ve kelepçeler dönemi hayatının sonuna kadar devam etti. O bunlara hiç ehemmiyet vermemiş bile olsa, O’na zulüm ve işkence yapanlar, bu alçakça muameleyi, görevlerinin en önemli bir parçası olarak kabul ettiler. Cenazesi mezarında bile rahat bırakılmadı ve bir bakıma meçhule gönderilerek, bir sürgüne muhatap edildi.
İşte Mardin’de başlayan kelepçelenme dönemi, bir bakıma Fırıncı Ağabey’in ifadesi ile yine Mardin’de açıldı. Artık yepyeni ve üniversite zeminine kayan nurlu bir yürüyüşün kapısı açıldı.
Türkiye’de ilk olarak bir üniversite zemininde Üstad Said Nursi’nin bir eserini esas alarak bir bilimsel sempozyum düzenlendi. Bu büyük hadise asla göz ardı edilecek ve dudak bükülecek bir hadise değildir.
Risale-i Nur ekseninde iman ve Kur’an hizmetini dava olarak kabul eden herkesin hayallerini süsleyen bu büyük ve çok önemli adımın atılmasında emeği geçen herkesi gönülden tebrik etmek, en azından hakperest olmanın zaruri bir gereğidir.
Ben de bunun için Artuklu Üniversitesinin Rektörü Sayın Serdar Bedii Omay başta olmak üzere Risale Akademi ve Akademik Araştırmalar Vakfı’nın tüm yetkililerini tebrik ediyorum.
Prof. Rektör Bedii Omay açılış konuşmasına, ‘’bir evde bile korku ve tedirginlik ile birkaç kişinin Risale okuduğu günlerden, bir devlet üniversitesinde konu ile ilgili bir sempozyumun düzenlendiği böyle muhteşem bir güne kavuşturan Allah’a şükürler olsun’’ cümlesi ile başlarken, salonda büyük bir maneviyat ile birlikte, gözyaşlarını tutamayan birçok insanın hissiyatını müşahede etmemek mümkün değildi.
Üstad Said Nursi’nin aziz talebeleri Abdullah Yeğin, Said Özdemir, Mehmet Fırıncı ve Abdulkadir Badıllı’nın sempozyuma katılmaları, üç gün boyunca gençlere taş çıkartırcasına oturumları takip etmeleri ve onlara ayrılan oturumda herkesi duygulandıran güzel konuşmaları, gerçekten görülmeye değerdi.
Bütün Nur sevdalıları bu bayrama koşmaya çalışmışlardı. Türkiye’nin her tarafından farklı metotlarla nura hizmet etmeyi, hayatlarının gayesi haline getiren melek misal şahsiyetler, bu davete ‘’lebbeyk’’ demiş ve can-ı gönülden koşup gelmişlerdi.
Çok farklı simaları müşahede etmek mümkündü. Ali Sert Hoca’dan Hafız Ali Hocaya, Gürbüz Dinçer ve Selahaddin Akyıl’dan Prof. Dr. Şener Dilek ve Prof Dr. Alpaslan Özyazıcı’ya, Gazikent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özdemir’den, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a kadar daha nice nice muhterem simalar ve değerli şahsiyetler, heyecan içinde bu muhteşem tablo ile hemhal olmuşlardı.
Prof. Dr. Gürbüz Aksoy, Prof Dr. Mehmet Aybak, Dr. İsmail Benek, Yrd. Doç Dr. İsmail Yıldız ile iş adamı değerli ağabeyim Mehmet Emin Değer'in olağanüstü gayretlerini ve muhteşem performanslarını burada zikretmeden geçme vefasızlığını gösteremem.
Sempozyuma emeği geçen çok sayıda değerli bilim adamı bulunmaktadır. Bunların hepsinin ismini burada sıralamak mümkün değildir. Bu bile bir makale hacmini aşar. Bu hakperest isimlere www.risaleakademi.com adresinden ulaşmak mümkündür.
Çeşitli sebeplerden ve engellerden dolayı, gönülleri bu sempozyumda olduğu halde katılamayan çok sayıda kardeşimin de varlığından haberdarım. Onların da önümüzdeki dönemlerde yapılacak yeni sempozyum ve konferanslara katılmak için kararlarını şimdiden verdikleri inancı ile, Nurun bayramına ‘’hoşamedi’’ yapmak için herkesin her geçen gün artan bir heyecan yaşamaya başladığının da farkındayım.
Medyanın alakası görülmeye değerdi. TRT 6 ve Dünya TV, burada adeta kamp kurdu. Türksat uydusu ile yayına verilen bu muhteşem sempozyum, çok sayıda TV kanalı tarafından çeşitli bölümler halinde bütün dünyaya nakledildi.
Biliyorum, belki bazı arkadaşlar mübalağa ettiğimi düşünebilirler. Bu düşünceye elbette saygı göstermekle birlikte katılmanın mümkün olmadığını, bu tabloyu yaşayan binlerce insanı şahit göstererek söyleyebilirim.
Binlerce insan diyorum, çünkü açılış ve sempozyum oturumları boyunca her iki salonun tıklım tıklım dolduğunu, orada bulunan herkes gördü. Ayrıca bölge il ve ilçelerinden çeşitli vasıtalarla bir günlük dahi olsa bu havayı yaşamak için çok sayıda insan gelmeye devam etti. Bu sirkülasyon, bütün sempozyum boyunca heyecan ile yaşandı.
Biliyorum, bu muhteşem tabloyu ve güzel bayramı ifade edebilmek son derece zor. İçimde feveran eden muhteşem sevinci ifade edebilmek için çırpındığımı da ifade etmeliyim.
Nurun yeni ve muhteşem bayramının başladığı bu güzel günlerde Türkiye’nin en büyük meselesi olan ‘’Kürt Meselesi’’nin; nurun aydınlığında, Münazarat’ta ifadesini bulan hak, hukuk ve vicdan zemininde, İslami ve insani yöntemlerle çözülebileceğine olan inancımın kuvvetlendiğini ve pekiştiğini ifade etmek istiyorum.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.