Bahri YAĞMUR
Musa ve düşündürdükleri...
Şu son hadise bir kez daha ispat etti ve bizlere “nazarı her daim her şeyin kışrında gezinen medyamızdan elbette daha fazlası da beklenmezdi” dedirtti…
O elim olay sonrası günlerce hep tali meseleler kıskacında gidip geldik: Musa öldürülmüş müydü, intihar mı etmişti? Ölümü bir yakını eliyle mi olmuştu?... Ve Musa’nın ölümü sonrası bu feci olaydan çıkarılması gereken, sözüm ona hayati dersler: Çocuklarımız internette ne kadar zaman geçirmeli, bilgisayarların genç dimağlar üzerindeki etkisi vs vs… Konunun uzmanları, eğitimciler ve akademisyenlerin yorumları… Millet olarak hemen her büyük hadise karşısında ortaya koyduğumuz sığ ve çiğ tavrımızı bu konuda da sergilemekten geri durmadık; alışılagelmiş konular dışına çıkamadık, olayın özüne, aslına odaklanamadık…
Oysa daha önce bu köşede üzerinde defeatla durduğumuz ancak yetkililerimizin görmezden geldiği noktaları, gözlere sokarcasına defalarca yazıp çizmiş ve konuyla ilgili genel kabul gören çözüm önerilerini okurlarımızla paylaşmıştık.
O yazılarımızın birinde “Bir ülke nüfusunun yüze ikisini üstün yetenekli ve üstün zekâlıların binde birini ise dâhilerin oluşturduğunu; bu tür insanlara fırsatlar verilmediğinde bireysel olarak: psikolojik ve sosyal travmaların kaçınılmaz olduğunu; asosyal kişilik özelliklerinin ortaya çıkabileceğini; olaya sosyal açıdan baktığımızdaysa ülkemizin lokomotif unsurlarından olan beyinlerin sürekli göç etmek zorunda kaldıklarını ve buna benzer pek çok olumsuzluklarla karşı karşıya gelinebileceğini dile getirmiştik.
Ülkemiz üniversitelerince yapılan akademik çalışmaların sayıca azlığı ve yetersizliği bir yana konunun “öz”üne inip son hadisenin gösterdiği “bir musibet bin nasihat” kabilinden Musa’nın başına gelen hadisenin tekrarlarını görmemek adına; ilgi ve uzmanlık alanımıza giren; şahsi olarak yıllardır üzerinde çalıştığımız, hemen her fırsatta problemlerini dile getirmeye çalıştığımız üstün yetenekliler/zekâlılar ve dehalar hakkında tüm ülkemiz kamuoyunun merakla cevaplarını beklediği şu soruları mesaisini bu mühim konuya hasreden yetkililere soruyor ve cevaplarını merakla bekliyoruz:
1. Özel hizmetlere muhtaç engelli/özürlü bireylere hemen her alanda fırsatlar sunan SOSYAL DEVLET’imiz, nüfusunun en az yüzde ikisini teşkil eden ve bir özür grubu olarak da nitelendirilen üstün yetenekli/zekâlı-dâhilerine eğitim öğrenim hayatları boyunca ne gibi maddi imkânlar sunuyor? Kemiyet-keyfiyet konusu da göz önünde tutularak bu insanlar adına yapılan AR-GE çalışmalarına, üstünlerin yetiştirilmelerine, kaynak teminine, ekipman ve diğer harcamalarına milli eğitim veya diğer devlet kurumlarımızın bütçesinden ayrılan pay ne kadardır?
2. Ülkemiz, “top”çusuna “pop”çusuna devlet eliyle milyonlarca dolarlık ödenekler ayrılırken, bahsi geçen “altın beyinler”e ve bu “altın çocuklarımız”ın yetişmelerine hayatlarını adayan eğitimcilere, çalıştıkları kurumlara, organizasyonlara ayrılan ödeneklerin toplamı nedir?
Ve en önemlisi dünyada “gifted children” -hediyelendirilmiş çocuklar- olarak da adlandırılan bu insanlarla ilgili veriler, kayıtlar, bilgiler ülkemizde nerelerde, hangi birimlerde, nasıl muhafaza edilmektedir -daha doğrusu böyle bir veri merkezimiz mevcut mu?- ve gelişmiş ülkelerdeki gibi “üstünler”in tüm hayatlarını kapsayan ne tür bir takip sistemi uygulanmaktadır?
En azından yurt dışında ülkemizi temsil etmek için gönderilen müzisyen ve sporcularımıza öngörülen ayrıcalık bu “doğuştan vergili” ülke insanımıza ne ölçüde sağlanıyor?
Milletimizin lokomotif beyin gücünü teşkil eden bu takımı meydana getiren “altın çocuklar” için ne tür kurumsal yapılanmalara gidilmiştir ve ilerisi için neler ön görülmüştür? Toplum ve devlet olarak “avuçlarımız arasında özenle taşımamız gereken bu mücevher bireyler” adına MEB haricinde ne tür araştırma ve geliştirme kurumları teşkil edilmiştir?
3. Ve en önemlisi yurt dışında bu tür üstün yetilerinin olduğu tespit edilen bireyler ve bu bireylerin yetiştiricileri hemen her konuda el üstünde tutulup emniyette ve istihbaratta kayıtları tutulduğu –hatta daha önceleri pek çok sosyalist ülke rejimlerindeki uygulamalarda görüldüğü gibi sporcuların, bilim adamlarının hemen her konuda takibinin yapıldığı, korunduğu- halde bizde devletimizin üst kurumlarındaki yetkililer dahil olmak üzere sanattan bilime uzanan bu geniş yelpazedeki bireylerin varlığından kimler haberdardır? Ve haberdar olan kişi ve kurumlar bu çocuklarımıza ne tür destekler vermektedir?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.