RİSALEHABER

Caner Kut, yeni kitabı “Zaman Zaman İçinde” ile bilim ve imân, sanat ve imân, felsefe ve imân konularını kelimeler ve kavramlar üzerinden işliyor. Bunun için de, temel aldığı Kur'an’ın çağdaş tefsiri olan Risale-i Nur'un "Bediüzzaman" özelliğine vurgu yapıyor. Kendisiyle, bu noktadan başlayarak yeni kitabı ve bu bağlamda güncel tartışmalara uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik.

GÜZELLİK KUR'AN'DAN VE PEYGAMBER EFENDİMİZDENDİR (ASM)

Risale-i Nur'un "Bediüzzaman" olmasından başlayalım isterseniz. Bu ne demektir?

Bu, Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin belirlediği bir yoldur. Said çürüdü toprak oldu. Bunun sonucunda Risale-i Nurların iman ve Kur'an çalışması tüm yeryüzeyine dağıldı. Kur'an sönmez ve söndürülmez bir güneştir. Her göründüğü zihinde yeni hayatlar başlatabilir. Bunun için Kur'an’ın yeryüzeyinin her noktasındaki bir insanın beyninde, ruhunda bir değişim ve dönüşümü izlenebilir. Risalelerin özelliği, Kur'anın mucizeliğinin şimdiki zaman düzleminde eşsiz bir biçimde dile getirilmesidir. Yoksa güzellik Kur'an'dan ve O'nun tebliğ edicisi ve aynı olan Peygamber Efendimiz (asm)'dendir.

Bu kitapla hedefiniz neydi?

İmanı zamanın dilinde, bilimde, sanatta iç içe kullanabilme rahatlığı hedefim. Hiç tereddüt göstermeden, rahatça yol alabilmek mümkün. Kolayca konuşabilmek, tartışabilmek, ikna edebilmek mümkün.

MÜSLÜMANLIK SİYASET, TİCARET VE ÇATIŞMADAN İBARET DEĞİLDİR

Bu halde, sorun ne? Müslümanlar açısından eleştiri nerede gerekli?

Müslümanlık siyaset, ticaret ve çatışmadan ibaret değildir. Bir zamanlar olduğu gibi medeniyet üreten, sanata şekil veren, bilimi hurafelerden kurtarıp sistemleştiren, farklı bilim dallarının kurucuları bir müthiş zihin üretimidir. Müslüman zihnini bazı dönemlerde ortaya çıkan ve medeniyeti tehdit eden unsurlardan ayrı düşünmek zorundayız. Müslümanlar medeni olmak zorundalar. Nezaket, zarafet ve incelik hem duygusal hem de zihinsel bir sağlık göstergesidir. Birbiriyle didişenler, dövüşenler müsbet hareket edemezler. Önce zihinler temizlenmeli.

SALTANATLI ORGANİZASYONLARA GEREK YOK

Çare olarak, ne tür çalışmalardan bahsediyorsunuz?

Bunun için saltanatlı organizasyonlara gerek yok. Mütevazı, vakarlı, müspet çabalar yeterlidir. Büyük beklentiler, büyük hayal kırıklıkları yanında aşırı tembelliğe de sebep oluyor. Kimse kimseden büyük değildir. Büyük olan Allah'tır. Her çalışma değerlendirmeye, her çaba takdire değerdir. Her gayret sahibi bilge ve düşünür kendini ortaya koymada cesur davranmalıdır, aksi halde meydan cesaretli cahillere bırakılır. Sonra, onlardan nasihat almaya mahkûm kalabilir.

MEYDAN OKUMAYI SÜRDÜRMEK ŞİMDİNİN SAİDLERİNE DÜŞÜYOR

Müslüman âlimleri dinlerini savunmada cesaretsiz mi buluyorsunuz?

İmanın ölçüsü savunma gücü ile belirlenmez elbette. Müslümanlar dinlerini çok severler, İslâm kopmaz bir bağdır. Ancak, Müslümanlar bin yıldır bilim ve düşüncede önde değiller. Bunun sonucu olarak, “iman ederiz ispat edemeyiz” noktasında beklemeye devam ediyorlar. Şüphesiz, bunun istisnaları da vardır. Bediüzzaman bunlardan biridir. Bütün dünyaya meydan okumuştur. “Göstereceğim ve ispat edeceğim” demiştir. Bu meydan okumayı sürdürmek şimdinin Saidlerine düşüyor.

Görebildiğim kadarıyla; kitabınızda, popüler bilim meselelerinin bazı kelimeler üzerinden doğru anlam kazanması ile Müslüman zihnine düşmesi amaçlanıyor. Bunun için Risalelerdeki hangi bölümler yol gösterici olabilir?

Risalelerin bütünü diyebilirim... Tabiat Risalesi, başlı başına bunu ele alır. Sözler, bunun laboratuvarı gibidir. Her bir söz, bir test, analiz, sonuç ve geliştirilme aşamaları içeren inanılmaz bir bütündür. Diğer eserler de, böyledir. Elbette, Muhâkemât bunun en üst noktadan itibaren zirvelerini, tepe noktalarını, uç ve sınırlarını çalışan bir eserdir.

BİLİMİ, DİNİN REHBERLİĞİ, İMÂNIN SONSUZ GÜZELLİĞİ İLE MEZC ETMEKTİR

Popüler bilim kitapları ile birlikte bilimin artık herkesin konuşup anlaşabileceği bir dile indirgeniyor olması sizin çalışmalarınız açısından ne ifade ediyor?

Elbette büyük bir alan açılıyor. Bilim artık belli yerlerde ve sadece yetkili kişilerce konuşulmuyor. Herkesin bir fikri var. Kimse kimseye farklı gözle bakamaz. Her sözün bir eleştiri hakkı vardır. Eleştirme ve eleştirilme hakkı. Bu açıdan, bilimin popülerleşmesi edebiyatın, sanatın bilime dahil olmasını karşılıklı etkileşimleri getiriyor. Bizim için en önemli görev; bunu dinin rehberliği, imânın sonsuz ve sınırsız güzelliği ile mezc etmektir. Nasıl ki, bilimler arası birleşmeler yüksek sonuçlar verebilir deniyorsa, din ilimleri ile fen ve sanatların mezci de çok çok yüksek bir füzyon üretecektir. Bunun için de, beraber konuşulmaya ihtiyaç vardır. İttihad-ı efkâr ile ittihad-ı kulûb mümkün olabilir. Çünkü ittihad cehil ile olmaz, ilim ile olur.

Yeni projeler ve kitaplar gelecek mi?

İnşallah. Bu bir başlangıç olur. Devamı niteliğinde daha pek çok çalışmaya ihtiyaç var. Gayret bizden, tevfik Allah'tandır.

***

Caner Kut'un kitabı Hiçbişey Yayınları arasında çıktı ve Kitapyurdu sitesinde satışı yapılmaktadır.