Namık Gedik

Bugüne kadar Namık Gedik ile ilgili doğru zannedilen yanlışlar olduğunu bildiğim halde, bunları yazma imkanım olmadı. Dün Risale Haber’de yer alan Mustafa Özcan’ın yazısından sonra bunları yazmak artık vacip oldu.

Evet evvela Üstad’ın Emirdağ Lahikası’nda yer alan şu ifadesine dikkat edelim:
"İki Nurcu Ankara’ya gittiler. Hem Başvekil, hem Dahiliye Vekili, hem Maarif Vekili lehimizdedir. Ve bize müjdeli haber geldi. Onun için beni merak etmeyiniz. Ben gelen sıkıntıdan manevi sürur duyuyorum.’ (Emirdağ L. Söz Basım, 435)

Üstad burada açıkça ne diyor? ‘Başvekil, Dahiliye Vekili ve Maarif Vekili lehimizdedir’ Peki kimdir bu vekiller? Başvekil Adnan Menderes, Dahiliye Vekili Namık Gedik, Maarif Vekili ise Tevfik İleri’den başkası mıdır?

Diyeceksiniz ki, burada açıkça isimlerini belirtmiyor. Fakat, Üstad hangi iddiasını karanlıkta bırakmıştır da bunu da bıraksın. Şimdi gelecek paragrafa bakalım:

‘Ankara’ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, İslamiyet’e ciddi taraftar Dahiliye Vekil’i Namık Gedik’i görmek ve İslamiyet’in kahramanı olan Adnan Bey’e ve Tevfik ileri gibi mühim zatlara bir hakikatı söylemektir.’

namik_gedik_vatan.jpgDikkat edilirse Üstad burada Namık Gedik için ‘İslamiyet’e ciddi taraftar’ tabirini kullanıyor. Bu ifade yukarıdaki ifadeye açıklık getirdiği gibi aşağıdaki beyanlarda şeair-i İslamiye olan Ezan’ı aslına çeviren bu zatlardan iki talepte daha bulunduğu yerde, aynı zatlardan Risale-i Nur’ların neşri ve Ayasofya’nın ibadete açılmasını istiyor.

‘Hem Demokratlara Ezan-ı Muhammedi gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve alem-i İslamı, hatta bir kısım Hiristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Bu ise, bu mesele için otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zatların hatırı için başka yere gitmedim.’ (Emirdağ Lahikası, Söz Basım, s, 634)

Dikkat ederseniz önce ‘Namık Gedik’i görmek için geldim’ diyor. Sonra da Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri’yi birlikte zikrederek ‘hatırlarından dolayı başka yere gitmedim’ diyor.

Bu parağraflara dikkat edildiğinde Namık Gedik sanki bu üç zattan bir adım daha önde Üstad’a yakın, dost ve İslam lehinde bir zat olarak takdim edildiği görülür.

İlginçtir, Namık Gedik ile ilgili daha sonra Üstad’ın vefatı münasebetiyle söylenilen ifadelerle bu beyanları telif edemediğim için zihnimde hep bir soru işareti taşımışımdır. Nihayet bir tarihte İstanbul Göztepe’deki evlerinde Namık Gedik’in kız kardeşlerini ziyaret edip Namık Gedik’i bizzat kendilerinden dinlemiştim. O zaman anlattıklarından aklımda kalanlar kısaca şöyledir:

‘Başvekilimiz Adnan Menderesle birlikte iki arkadaşı Demokrasi şehidi olarak zikrediliyor. Oysa ilk demokrasi şehidi bizim ağabeyimizdir. Çünkü öğrencileri kıyma makinalarında öğüttükleri gibi yalan ve iftiralarını en iyi bilen ve konuştuğu zaman onları susturacak, ipliklerini pazara çıkaracak olanın o olduğunu bildiklerinden önce onu susturmak istemişlerdir. Bunun için herkesten önce onu yakalayıp Harp Akademisine kapatmışlar. Subaylar, kafasını duvarlara vura vura onu şehit ettikten sonra intihar süsü vermek için camdan aşağı atmışlardır!
Ağabeyimiz İstanbul’a geldiğinde genelde Park Otelde kalırdı. Devlet işlerinden fırsat bulup da bizi ziyarete geleceği zaman, hak geçmesin diye devletin araçlarını kullanmaz, normal vasıtalara binerek Göztepe’ye gelip bizi ziyaret ederdi.’

Peki Üstad’ın ‘İslamiyete ciddi taraftar ve lehimizdedir’ dediği bu zat hakkında Üstad’ın vefatı  üzerine aleyhindeymiş gibi çıkarılan sözler nereden kaynaklanıyor? Ona da Mehmet Fırıncı Ağabey’in Zübeyir Gündüzalp Ağabey’den naklen anlattığı şu ifadeyle açıklık getirmek isterim. Merhum Namık Gedik aleyhindeki bu yazıyı merhum Eşref Edip kaleme almıştır. Eşref Edip ise Demokratlar zamanında tutuklanıp bir müddet hapse konulmuştur. Bu yüzden demokratlara karşı bir hissiyat içinde idi. Bu yazıyı böyle bir hissiyatla kaleme almıştır.’

Üstad’ın vefatı esnasında Urfa’ya gitmesi, her vesileyi Demokrat aleyhinde kullanan Halk Partisinin ortalığı ayağa kaldıracak şekilde kullanması üzerine, İçişleri Bakanının bu şartlar içerisinde geri dönmesini istemesi normaldir. Ancak çöp arabasına konması ifadesi yoktur. Nitekim Bayram Yüksel Ağabey’in hatıralarında emniyetin ‘İçişleri Bakanlığının kesin emri var, döneceksiniz!’ sözü üzerine Üstad’ın hasta olduğunu arabayla gidecek durumda olmadığını söylemesine karşılık, gerekirse ambülansla gönderilebileceğini belirtmeleri söz konusudur, çöp arabası sözü ne emniyet mensupları ne de İç işleri bakanı tarafından kullanılmamıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
17 Yorum