Civaoğlu ve Barlas’a Said Nursi 'haşiye'si
Prof. Dr. Ahmet Nebil Soyer, Barlas ve Civaoğlu’nun yazılarıyla ilgili bir “haşiye” kaleme aldı
Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Said Nursi’nin kabri ile ilgili yorumlar Usame Bin Ladin’in cenazesi ile birlikte medyada tekrar gündeme geldi. Sabah yazarı Mehmet Barlas ve Milliyet yazarı Güneri Civaoğlu, Said Nursi’nin şiddete izin vermeyen bir İslam mütefekkiri olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Ahmet Nebil Soyer, Barlas ve Civaoğlu’nun yazılarıyla ilgili bir “haşiye” kaleme aldı. İşte Prof. Soyer’in yazısı:
Güneri Civaoğlu ve Mehmet Barlas’a bir haşiye
Bediüzzaman, bin yıl bir büyük milletler topluluğunu idare eden, bir coğrafyaya Allah’ın ihsanıdır. Bediüzzaman batı karşısında ona mukabil bir devlet modeli üretemeyen ve sürekli sistemleri ile kavgalı olan şark dünyasının ortaçağ mantıklı devletlerine demokrat ve barışçı bir devlet modeli öneren bir büyük adamdır.
Osmanlı ortaçağ dünyasından çıkıp batının gelişmiş devlet modeline karşı bir yeni devlet fikri ile çok çabaladı, bir model üretemeden yıkıldı. Yerine gelen devlet geleneksel ile moderni birleştirmede bocaladı, ama Bediüzzaman geleneksel ile moderni, İslam ile batıyı uzlaştırdı, bir devlet modeli ortaya koydu, kimse ile kavgalı olmayan her şeye karşı mantıklı bir mesafe ile bağlı bir devlet anlayışı öne sürdü.
İkinci meşrutiyetten ta Demokrat Partiye, Adalet Partisi ve daha sonra gelen partilere karşı koymuş olduğu uygulamayı yöneten teorik demokrasi tavırları Türkiye’de barışçı bir devlet modelini ortaya çıkardı.
Fethi Ben İslama, Faslı bir psikanalist. Enteresan bir yorumu var: “İslam dünyası batı karşısında yeni bir Kur’an yorumu ve varlık yorumu getiremediği için geri kaldı.” Bu görüş çok doğru, Kur’an’ın asrımıza göre yapmış olduğu yorumu birtek Bediüzzaman başardı. İslam dünyasının büyük alimleri yeni bir yorumdan ziyade devletleri ile kavgayı örgütlediler müntesiplerine. Şarklı devletler gelişmiş batılı devletlere karşı bir model üretemeyince kendi toplumları ile uzlaşamayan devlet modelleri ürettiler, çünkü onların geleneksel devlet modeli ile batı karşısında yürümek ve ilişkiler ağı ortaya koymak imkansızdı. Bu aykırı ama zorunlu devletler ile İslamcı düşüncenin adamları kavga ettiler, ama silahlı devlet onların teorik mantığını mağlub etti, birçok İslam alimi hapishanelerde idam sehpalarında kaderini bağladı.
Bediüzzaman bu kavgalar sırasında düşüncenin bağımsızlığını isbat için kavgasız, dövüşsüz sabretti ve fikrini yüzyılın ve insanlık tarihinin en mantıksız ceberutlarına karşı ortaya koydu, onlar da bilmecburiye kabullenmek zorunda kaldılar. Çünkü kurdukları sistemin o kadar boşluğu vardı ki bu boşlukları “devlet kutsaldır” gibi bir teraneyle kapatmaya çabaladılar, her halükarda kendilerini güçlü telakki ettiler, ama olmadı. Bugün Bediüzzaman’ın barışcı öğretisi İslam dünyası tarafından kabullenilmekte ve fikirleri benimsenmektedir. İslam dünyasını müstevli batı karşısında bir ittihada getirecek fikirler onun eserlerinde mevcut.
Sayın Mehmet Barlas, atadan gelen bir büyük basiretle yazdığı yazılarında Türk basınında kuşatıcı ve hakimane fikirleri ile yazılar yazmakta. Küçükten, cüzden genele giden bir deha mantığı ile yorumlar yapmaktadır. Çünkü “deha cüzde evrenseli ve külliyi görendir” diyor bir psikanalist. Onun Usame Bin Ladin’in kavgacı öğretisine karşı Bediüzzaman’ın barışcı öğretisinin çare olmasını söylemesi büyük bir tesbittir. İslam dünyası tahta kılıç ile devlere saldıran, değirmenlere saldıran Don Kişot gibi batı sistemini ve devletini yıkacağını zannetti, ama ne yapabildi. Sadece hüsran ve geri çekilme.
Bediüzzaman ise “eski hal muhal ya yeni hal ya izmihlal” diyerek yeni bir model üzerine çalıştı, batıyı ilerleten fen ile dini barıştırdı ve fenni–dini risaleler meydana getirdi. Bu yüzden fenne ve modernizme, batılı düşünce tarzına karşı inkarcı radikal islami akımlara karşı model oldu. Türkiye’de kavgadan yana olan İslamcı modelin mecburen Bediüzzaman’ın birleştirici ve barışçı anlayışında karar kılması zorunlu bir hareketti.
Sayın Güneri Civaoğlu da Bediüzzaman’ı Usame Bin Ladin ile karşılaştırmayı bile gereksiz görerek Bediüzzaman’ın büyük bir İslam alimi ve barışçı olduğunu söyledi, Mehmet Barlas’ın kuşatıcı fikrinden hareketle bir adım daha öne çıktı, ama onun bir adımı Barlas’ın yorumundan doğdu. Artık Bediüzzaman’a karşı kör ve sağır davranan bizim entelektüellerimiz lütfen kulaklarındaki ve gözlerindeki kiri ve perdeyi kaldırın ve Bediüzzaman’a dönün, yoksa vakit çok geç olacak.