Savaşta bile namazı terk etmeyen Sahabeler
Asr-ı Saadet’te doğan birer yıldız olan sahabe efendilerimizin (r.a.) hepsi de birer namaz kahramanıydı. Onlar öylesine namaz âşığı idiler ki...
Cemil Tokpınar'ın yazısı
Savaşta bile namazı terk etmeyen toplum: Sahabe efendilerimiz (r.a.)
Asr-ı Saadet’te doğan birer yıldız olan sahabe efendilerimizin (r.a.) hepsi de birer namaz kahramanıydı. Onlar öylesine namaz âşığı idiler ki, Bedir Savaşı’nda bile Resulullah’ın (a.s.m.) imamlığında nöbetleşe namaz kılmışlar, terk etmek şöyle dursun cemaati bile ihmal etmemişlerdi.
Âlemlerin Efendisi Sevgili Peygamberimizin (a.s.m.) nuruyla aydınlanan Asr-ı Saadet’te doğan birer yıldız olan sahabe efendilerimizin (r.a.) hepsi de birer namaz kahramanıydı. Bu yüzden Rabb’imiz bile onların bu özelliğini şöyle zikreder:
“Muhammed, Allah'ın Resulüdür. O’nunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah'tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir.” (Fetih Suresi, 29)
Onlar öylesine namaz âşığı idiler ki, Bedir Savaşı’nda bile Resulullah’ın (a.s.m.) imamlığında nöbetleşe namaz kılmışlar, terk etmek şöyle dursun cemaati bile ihmal etmemişlerdi.
Asr-ı Saadet’i güzelleştiren ve benzersiz hâle getiren özelliklerden birisi de, Mescid-i Nebevî’de cemaatle kılınan namazlardı. Çünkü iki cihan serveri Peygamber Efendimizin (a.s.m.) imamlığında kılınan namazlar bambaşka bir feyiz ve maneviyat taşır, sahabeler Efendimizle (a.s.m.) namaz kılmak için can atar, hatta ezandan saatlerce önce mescide akın edenler olurdu.
Bir sahabe günlük işlerini yaparken cemaate geç kalmış, mescide heyecanla ve koşarak gelmişti. Tek derdi, Efendimizin (a.s.m.) kıldırdığı namaza yetişebilmekti.
Ne var ki, bir kısım sahabenin mescitten çıkmakta olduğunu gördü. Yoksa namaz bitmiş miydi?
Son bir ümitle sahabelere sordu:
– Resulullah’ın kıldırdığı namaz bitti mi?
Arkadaşları şu üzücü cevabı verdiler:
– Evet, namaz bitti.
O yüce namaza, o kudsî cemaate yetişemediğini anlayan sahabe öyle bir “Ah!” çekmişti ki, sahabeler onun pişmanlığını takdir etmişler, Resulullah’la birlikte kılınan namaza duyduğu sevgiye hayran olmuşlar, içlerinden birisi dayanamamış ve şunları söylemişti:
– Ver o “ah”ını bana. Namazımı vereyim sana.
Moral Dünyası Dergisi