İslam aleminin durumu beni çıldırtıyor!

İslam aleminin durumu beni çıldırtıyor!

Florida State Üniversitesinden Aydıner, İslam aleminin içinde bulunduğu durumun kendisini çıldırttığını söyledi

Risale Haber-Haber Merkezi

Florida State Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Furkan Aydıner, İslam aleminin içinde bulunduğu durumun kendisini çıldırttığını söyledi. Apple firmasının kurucusu Steve Jobs'tan yola çıkan Aydıner, İslam alemindeki baskıcı zihniyeti eleştirdi. Zaman'daki yazısında batı dünyası ile karşılaştırma yapan Aydıner, çözüm önerileri de sundu.

Dr. Furkan Aydıner'in yazısı şöyle:

Ortadoğu için çılgın proje

Bazı dostlarım Apple'ın kurucusu ve CEO'su Steve Jobs'un Müslüman bir babanın genlerini taşıdığını söyleyerek onunla iftihar ediyorlar. Kanaatimce Steve, Müslümanlar için iftihar değil, utanç vesilesidir.

Yanlış anlamayın, Steve'den değil, onu hatırladıkça kendimizden utanmalıyız. Steve, bebek yaşta maddi koşulları kısıtlı gayrimüslim bir aileye terk edildi. Gayrimüslim bir memlekette yetişti. Ancak sonuçta beyin gücünü keşfedip zirvelere tırmandı. Kurduğu Apple firması, çılgın ürünlerle 320 milyar dolarlık bir piyasa değerine ulaştı. Öte yandan, babasının memleketi olan Suriye'deki 21 milyon beynin ürettikleri (GSMH) ancak 50 milyar dolara tekabül ediyor. Yani, Steve'in firmasının değeri Suriye'nin piyasa değerinden 6 kat fazla. Doğrusu bugünlerde Suriye ile ilgili haberleri takip ettikçe utancım daha da artıyor. Steve'in babasının memleketinde önce beyinleri iğdiş edilen, şimdilerde bedenleri çılgınca kurşuna dizilenleri gördükçe utanıyorum. Babası onu alıp memleketine dönseydi belki de iPhone için bir asır daha bekleyecektik. Peki ya, Suriye'deki 21 milyon ve İslam âlemindeki 1,5 milyar Steve'lere ne demeli? Eğer müstebit rejimlerce bu beyinler iğdiş edilmeseydi acaba bugün ilim ve teknolojide nerelerde olurduk? ABD'de geçen 12 senelik hayatım, Avrupa ve Ortadoğu'ya yaptığım seyahatlerim boyunca İslam âleminin, insanı çıldıran geri kalmışlığını düşündüm.

Öncelikle bir kabulle başlayalım. Hepimiz aynı oranda cahil olarak dünyaya geliyoruz. ABD'deki bebeklerle Suriye'deki bebeklerin bu açıdan birbirinden farkı yok. Her ikisi de aynı derecede cahil. O halde, nedir ABD'deki bebekleri mucit, bizdekileri miskin yapan sır? Ya, Allah onları süper zeki, bizi de aptal yaratıyor diyeceğiz veya bizi aptallaştıran faktörlerin olduğunu kabul edeceğiz. Steve gibi beyinlerin ABD gibi diyarlarda çılgın projelere imza atarken, Suriye gibi yerlerde çorak arazilere dönüşmesinin birçok nedeni vardır.

Birincisi, Aydınlanma'dan bu yana, ABD ve Avrupa, beyinleri en değerli hazine olarak görmeye başladı. Değerli madenlerin, toprakta değil, beyinlerde saklı olduğunu anlayıp, etkin araçlarla onları değerlendirdi. Oysa Müslüman diyarlarda, aynı süreçte beyinler ya boş şeylerle dolduruldu veya baskıcı metotlarla iğdiş edildi. Bu da elmas ve altın hazineleri yerine, hüzün meyvelerini netice verdi. Evet, kanaatimce dünyanın en değerli cevherleri dağlarda değil, insan beyninde gömülü. Delil arayan insan, beyninden çıkan TV, bilgisayar, telefon, araba, uçak, robot gibi binbir medeniyet harikasına bir göz atsın yeter. Birkaç asır önce Fransız filozof Bacon "bilgi güçtür" derken neyi kastettiğini belki de çokları anlamakta güçlük çekmişti. Ancak bilgi çağında gerçek gücün bilgide olduğunu anlamak hiç de güç değil artık. Tarım toplumunda servet ve kuvvetin kaynağı "kas gücü"ne, sanayi toplumunda ise "makine gücü"ne dayanırken, bilgi toplumunda "beyin gücü"ne dayanıyor. Akıllı aletler dediğimiz teknoloji harikalarının kıymeti içindeki metallerden değil, yazılımlarındaki 0 ve 1 rakamlarının dizilişinden kaynaklanıyor. Nitekim günümüzde dünyanın devleri olarak anılan Apple ve Microsoft firmalarının güç ve servet kaynağı ne petrol rezervlerini işletmesi ne de altın yataklarına sahip olmasından gelir. "Beyin rezervleri"ni işleterek 0 ve 1 rakamlarını dizmesinden gelir.

İkincisi, onlarda bireylerin hak ve özgürlükleri demokratik yollarla güvence altına alınırken, bizde despotik rejimler beyinleri köreltiyor. Beyin rezervlerindeki cevherler demokratik ve özgürlükçü sistemlerde zemin yüzüne çıkarken despotik rejimlerde kaybolup gidiyor. Çünkü özgürlükçü demokrasiler, bireye nasıl yaşayacağını belirleme hakkını verirken despotizm bu biricik tercihi bile ona çok görüyor. Demokrasi, beyin hazinelerini keşfedip ortaya çıkarmak için özgür bir zemin hazırlarken despotizm, beyinleri köhne şeylerle doldurup çürümeye terk ediyor. Nitekim başta Einstein olmak üzere baskıcı rejimlerden kaçan beyinler özgürlükçü diyarlarda çılgın icat ve keşiflere imza atarken, Ortadoğu gibi müstebit rejimlerin hüküm sürdüğü diyarlarda kalanlar köhne bilgilerle çürüyüp gidiyorlar.

Üçüncüsü, onlar, özgürlükçü eğitim sistemini beyin hazinelerindeki cevherleri keşfedip, ortaya çıkarmak için kullanıyor. Bu bağlamda, hem ailede hem de okulda verilen eğitimin amacı, bireye kendi hazinesini keşifte yardımcı olacak aletler verip yol göstermektir. Bizde ise eğitim, beyinleri zapturapt altına almak için kullanılıyor. Ailede baba otoritesiyle suspus edilen beyinler, okulda öğretmen, işyerinde amir marifetiyle kısırlaştırılıyor. Hiç unutmuyorum, üniversiteyi bitirmiş, yüksek lisans eğitimine başlamıştım. Bir gün derste fikirlerine aykırı sözler sarf ettiğim için hocam iki saat boyunca kirlenmiş beynimi kendi doğrularıyla yıkamaya çalışmıştı. Oysa Halil Cibran'ın söylediği gibi "akil öğretmen öğrencilerini kendi hikmet evine değil, akıllarının sınırlarına götürendir". Başka bir deyişle, akil öğretmen insana kendi hazinelerinin keşfinde rehberlik yapandır. Nitekim doktora için ABD'ye gittiğimde, oradaki profesörlerin öğrencileri güdülecek koyun değil, işlenecek değerli maden yatakları gibi gördüklerine şahit olmuştum. Birçok büyük ismin daha öğrenciyken hocalarıyla beraber büyük icat ve keşiflere imza attıklarını öğrenince Türkiye'de boşa geçen yıllarıma çok hayıflanmıştım.

Dördüncüsü, onlarda bireylere erken yaşta sorumluluk bilinci verilirken, bizde bireylere başkasına bağımlılık bilinci veriliyor. ABD'de 18 yaşından sonra bir gencin anne ve babasına bağlı olması bir utanç vesilesidir. Babasının evinde kaldığında bile kira dâhil olmak üzere tüm masraflarını karşılaması beklenir. Müslüman toplumlarda ise şefkat kültürü bireyleri çoğunlukla bağımlı miskinlere dönüştürmüş. Ölene değin "pederbank"tan beslenen miskinleri netice vermiş. Fen ve matematik gibi alanlarda dünyada ilk 20'ye ancak giren ABD'li öğrencilerin kendilerine güven konusunda birinci sıraya girmesi, başarılarının önemli bir sırrını ortaya çıkarıyor. Yani, onlarda her türlü baskı ve korkudan uzak hür teşebbüs ruhu bireyleri akıl rezervlerine ulaştırıyor. Bizde ise kendine güveni kaybetmiş bireyler kendi hazinelerini keşfedemediği için sürekli başkasının eline bakmaya muhtaç oluyor.

Beşincisi, oralarda devlet beyin rezervlerini ortaya çıkarmak için, bizde ise beyinleri bastırmak için önemli oranda kaynak ayırıyor. Hangi ülkenin beyin hazinelerine ne kadar kıymet verdiğini anlamanın en kısa yolu Ar-Ge harcamalarının GSMH'ye oranına bakmaktır. Bu oranlar Japonya için yüzde 3,3, ABD için yüzde 2,7, Güney Kore için yüzde 3, Almanya için yüzde 2,3, Danimarka için yüzde 2,4 iken, Türkiye için yüzde 0,7, Mısır için yüzde 0,2, Suudi Arabistan için yüzde 0,05.

Altıncısı, beyin hazinesinden çıkan cevherler orada cazip fiyatlarla alıcı bulurken bizde pek para etmiyor. Onlar, piyasa sistemi dahilinde, umumiyetle, sabit ücret yerine, performansa dayalı ücret ve ikramiye yoluyla, beyinleri ürettiği şeyler için ödüllendiriyor. "Sen çalış, ben kazanayım" mantığı yerine, "sen çalış, biz kazanalım" prensibini esas alıyor. Çalışanları şirketin kârına ortak yapıyor. Emeğinin karşılığını alacağına inanan bireyler, eğitime ciddi yatırım yapıyor. Oysa bizde eğitim, bireyleri iş hayatına hazırlamak yerine diplomalı işsiz üretiyor. Köyde yarım-zamanlı çobanlık yaparak okula giden için diploma tam-zamanlı çobanlığa terfi vesilesiyken, şehirde diplomalı kaldırım mühendisliğine yükseltiyor.

Arap Baharı'nda Ortadoğu çılgına dönerken, Steve gibilere zemin hazırlayacak çılgın projelerle onları bilgi çağına taşımak gerekir. Bunun için öncelikle, Bilgi Toplumu'nda servet ve kuvvetin kaynağının "beyin gücü"ne dayandığını görmeli. Söz konusu hazineleri çürüten despotik rejimleri değiştirmeli. Beyinlerin etkin çalışmasına zemin hazırlayan evrensel hak ve özgürlükleri yaymalı. Beyin rezervlerinin petrol ve altın rezervlerinden daha kıymetli olduğunu anlamalı. Ailede ve okulda verilecek özgürlükçü eğitimle bireylere kendi hazinelerini keşif yolu öğretilmeli. Başta Ar-Ge olmak üzere beyin rezervlerini kolayca işlemeye yardımcı olacak alanlara yatırımlar yapmalı. Beyin rezervlerini özgürce işletme imkânı verecek bilgiyi ve bilişim teknolojilerini esas alan çılgın projeler geliştirerek İslam âlemine yeni bir Altın Çağ yaşatmalı. Ta ki, Steve gibi milyonların beyinlerinde saklı olan nice nice çılgın icatlar ortaya çıksın.

Zaman