Peygamberimiz ilme çok önem veriyordu
Peygamber Efendimiz, kendi ifadesiyle "ümmî, okur-yazar olmayan" bir topluma peygamber olarak gönderilmişti.
Ali Demirel'in yazısı
İnsanların kalp ve kafalarının eğitilmesi O'nun peygamberliğinin en önemli yönlerinden birini oluşturuyordu. Nitekim Efendimiz, eline geçen her fırsatı bu istikamette değerlendiriyordu.
Peygamber Efendimiz, Medine'de Hazreti Ebû Eyyûb'un evinde misafir olduğu günlerde kendisine koyun etinden pişirilmiş yemek ikram edilir. Efendimiz, ikram edilen yemekten biraz alır. Daha sonra eti, bir yufka ekmeğine koyup dürüm yaparak Hz. Ebû Eyyûb'a hitaben, "Bunu kızım Fâtıma'ya götür. Zira o, günlerden beri böyle bir yemek tatmadı" buyurur. Hazreti Ebû Eyyûb, derhal onu Hazreti Fâtıma'ya teslim edip gelir.
Peygamber Efendimizin, ikram edilen kebaptan bir dürüm yaparak kızı Fâtıma'ya gönderişini hatırda tutalım ve içinde Hazreti Fâtıma'nın yer aldığı hepimize ışık tutacak başka bir gelişmeyi anlatalım. Konuyu bize Hazreti Ali aktarıyor:
Hazreti Ali kuyudan su çekip eve taşımada güçlük çekiyordu. Hazreti Fâtıma da el değirmenini çevirirken zorlanıyordu. Hazreti Ali, şehre bazı esirlerin getirildiğini öğrenince Hazreti Fâtıma'ya, babasına giderek ev işlerinde kendilerine yardımcı olabilecek bir hizmetçi istemesini söyler. Bunun üzerine Hazreti Fâtıma, babasına gider ve Hazreti Ali'nin isteğini aktarır. Ancak Peygamber Efendimiz onun bu arzusunu yerine getiremez.
İHTİYAÇ SAHİBİ ÖĞRENCİLER VARKEN
Hazreti Ali'nin nakline göre bu süreçte Efendimiz, Hazreti Ali ile Hazreti Fâtıma'nın evine gider. Muhtemelen akşamdır. Karı-koca istirahat ediyorlardır. Hemen kalkmaya davrandılarsa da Efendimiz, yataktan kalkmaları gerekmediğine işaret eder ve uyumak için yatağa girdiklerinde 33 defa Allâhu Ekber, 33 defa Sübhânallah, 33 defa da Elhamdülillâh demenin kendisinden talep ettikleri şeyden daha hayırlı olacağını ifade buyurur.
Daha sonra ise Suffa ashâbını (Efendimizin mescidine bitişik sofada barınan ve eğitim-öğretim işiyle meşgul olan sahabiler) açlıktan kıvranır bir halde bırakarak damadına ve kızına bir hizmetçi tahsis edemeyeceğini söyler. Çünkü Suffe ashâbı'nın ihtiyaçlarını ve giderlerini yeterince karşılayabilir durumda değildir. Ayrıca Bedir şehitlerinin aile bireyleriyle, şehit yetimleriyle de ilgilenmesi gerekecekti ve ganimet olarak Medine'ye intikal eden gelirleri Suffe ashâbı'nın ve şehit yetimlerinin ihtiyaçlarının karşılanması maksadıyla harcayacaktı. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/87)
Sevgili Peygamberimizin "onun boğazından geçmeden kebaptan yemek istemediği ve yüreğinden bir parça saydığı kızı Fâtıma"ya verdiği cevap işte böyleydi. Aziz Peygamberimizin gözünün nuru, gönlünün süruru ve yüreğinin bir parçası bildiği sevgili kızına Suffe okulu öğrencilerinin ihtiyaçlarını yeterince sağlamadan bir hizmetçi tahsis edemeyeceğini söylemesi derin anlamlar taşımaktadır.
ALLAH, BİZDEN BİLGİMİZİ ARTIRMAMIZI İSTİYOR
Eğitim ve öğretim her şeyden önemlidir. Bir milleti ancak eğitimli nesiller geleceğe taşıyabilir. Eğer günümüz Müslümanlar'ı olarak bizler, bu değerlendirme ve yorumla verilmek istenen nebevî mesajı yeterince anlayabilseydik ilimde, eğitim-öğretim hizmetlerinde ve bu alandaki kurumlaşmada daha ileri bir seviyede olurduk.
Üstelik Rabbimiz, kendi adıyla okumamızı istemekte (Alak, 96/1-5), bilenlerin bilmeyenlerden üstün olduğunu söylemekte (Zümer, 39/9), kendisinden gereği gibi sakınıp, Yüce Zâtı'na sevgi ve saygı ile bağlı kalacakların ancak âlimler olabileceğini bildirmekte (Fâtır, 35/28), câhillerden çekinmemiz, yüz çevirmemiz, câhillikten uzaklaşıp bilgi dünyasına açılmamız gerektiğini vurgulamaktadır (Bakara, 2/67).
Bütün bu Kur'ânî gerçekler meydanda iken Müslümanlar'ın ilimde, öğretimde, eğitimde geri kalması elbette doğru değildir.
Bugün