Risale-i Nur'un Kur'an'dan aldığı birinci ders...

Risale-i Nur'un Kur'an'dan aldığı birinci ders...

Günün Risale-i Nur dersi...

Bismillahirrahmanirrahim

Kardeşlerim, belki ben öleceğim.

Bu zamanın bir hastalığı daha var; o da benlik, enaniyet, hodfuruşluk, hayatını güzelce medeniyet fantaziyesiyle geçirmek iştihası, tiryakilik gibi hastalıklardır.

Risale-i Nur’un Kur’ân’dan aldığı dersin en birinci esası benlik, enaniyet, hodfuruşluğu terk etmek lüzumudur. Tâ ihlâs-ı hakikî ile imanın kurtarılmasına hizmet edilsin.

Cenâb-ı Hakka şükür, o âzamî ihlâsı kazananların pek çok efradı meydana çıkmış. Benliğini, şan ve şerefini en küçük bir mesele-i imaniyeye feda eden çoktur. Hattâ Nurun biçare bir şakirdinin düşmanları dost olduğu vakit onunla sohbet etmek çoğaldığı için, rahmet-i İlâhiye cihetinde sesi kesilmiş. Hem de ona takdirle bakanlar isabet-i nazar hükmüne geçip onu incitiyor. Hattâ musafaha etmek de tokat vurmak gibi sıkıntı veriyor.

“Senin bu vaziyetin nedir?” diye soruldu. “Madem milyonlar kadar arkadaşların var; neden bunların hatırlarını muhafaza etmiyorsun?”

Cevaben dedi: “Madem mesleğimiz âzamî ihlâstır; değil benlik, enaniyet, dünya saltanatı da verilse, bâki bir mesele-i imaniyeyi o saltanata tercih etmek âzamî ihlâsın iktizasıdır.
Meselâ, harp içinde, avcı hattında, düşmanın top gülleleri arasında Kur’ân-ı Hakîmin tek bir âyetinin, tek bir harfinin, tek bir nüktesini tercih ederek, o gülleler içinde Habib kâtibine ‘Defteri çıkar’ diyerek at üstünde o nükteyi yazdırmış.

Demek Kur’ân’ın bir harfinin, bir nüktesini düşmanın güllelerine karşı terk etmemiş ruhunun kurtulmasına tercih etmiş.”

O kardeşimize sorduk: “Bu acip ihlâsı nereden ders almışsın?”


Demiş: İki noktadan...

Birisi: Âlem-i İslâmiyetin en acip harbi olan Bedir Harbinde, namaz vaktinde cemaatten hissesiz kalmamak için, düşmanın hücumuyla beraber mücahidlerin yarısı silâhını bırakıp cemaat hayrına şerik olmak, iki rek’at sonra onlar da hissedar olsun diye Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm bir hadis-i şerifiyle emretmiş olmasıdır. Madem harpte bu ruhsat var. Ve madem cemaat hayrı da sünnet olduğu halde, o sünnete riayet etmek en büyük bir hâdise-i dünyeviyeye tercih edilmiş. Üstad-ı mutlakın böyle bir işaretinden bir nüktecik alarak, biz de ruh ve canımızla ittibâ ediyoruz.

İkincisi: Kahraman-ı İslâm İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Celcelûtiyenin çok yerlerinde ve âhirinde bir himayetçi istemiş ki, namaz içinde huzuruna gaflet gelmesin. Düşmanları tarafından ona bir hücum mânâsı hâtırına gelmemek, sırf namazdaki huzuruna pek çok olan düşmanları tarafından bir hücum tasavvuru ile namazdaki huzuruna mâni olunmamak için, bir muhafız ifriti dergâh-ı İlâhîden niyaz etmiş.

İşte bu biçare, ömrü bu zamanda hodfuruşluk içinde yuvarlanan biçare kardeşiniz de, hem sebeb-i hilkat-ı âlemden, hem kahraman-ı İslâmdan bu iki küçük nükteyi ders aldım. Ve bu zamanda çok lâzım olan Kur’ân’ın esrarına ehemmiyet vermekle, harp içinde ruhunun muhafazasını dinlemeyerek, Kur’ân’ın bir harfinin bir nüktesini beyan etmiş. (Emirdağ Lahikası, 2. Cilt, 151. Mektup)

Bediüzzaman Said Nursi

LÜGAT:

Acip : Acayip, Şaşırtıcı
Âhir : Son
Âlem-İ İslâmiyet : İslâm Dünyası
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın Salât Ve Selâmı Onun Üzerine Olsun
Âzamî : Çok Büyük
Bâki : Devamlı Ve Kalıcı
Cevaben : Cevap Olarak
Dergâh-I İlâhî : Cenâb-I Allah’ın Rahmet Kapısı
Enaniyet : Kendini Beğenme, Gurur
Fahr-İ Âlem : Bütün Varlık Âleminin Kendisiyle Övündüğü Peygamberimiz (A.S.M.)
Gaflet : Dalgınlık, Dikkatsizlik
Hâdise-İ Dünyeviye : Dünyaya Ait Hâdise, Olay
Hadis-İ Şerif : Peygamber Efendimizin (A.S.M.) Mübarek Söz, Fiil Ve Hareketi Veya Onun Onayladığı Başkasına Ait Söz, İş Veya Davranış
Harb : Savaş
Hayır : Sevap
Himayetçi : Koruyucu
Hissedar : Pay Sahibi
İfrit : Cin
İhlâs : İbadet Ve Davranışlarda Sadece Allah Rızasını Gözetme; Samimiyet
İktiza : Gerektirme
İttibâ Etmek : Tabi Olmak, Uymak
Kahraman-I İslâm : İslâm Kahramanı
Kur’ân-I Hakîm : Her Âyet Ve Sûresinde Sayısız Hikmet Ve Faydalar Bulunan Kur’ân
Mesele-İ İmaniye : İmana Dair Mesele
Muhafaza Etmek : Korumak
Muhafız : Koruyan
Musafaha Etmek : El Sıkışmak
Mücahid : Cihad Eden
Niyaz Etmek : Dua Etmek, Yalvarıp Yakarmak
Nükte : İnce Ve Derin Mânâ
Radıyallahü Anh : “Allah Ondan Razı Olsun”
Riayet Etmek : Uymak, Gözetmek
Ruhsat : İzin; Asıl Hükmü Yerine Getirmeyi Zorlaştıran Veya İmkânsız Hâle Getiren Bir Sebep Dolayısıyla İkinci Derece Olan Hüküm; Hastalık Veya Yolculukta Oruç Tutmamaya İzin Verilmesi Gibi
Sünnet : Peygamberimizin Söz, Fiil Ve Hareketlerine Dayanan Yüce Prensipler
Şerik : Ortak
Tasavvur : Düşünme, Hayal Etme
Üstad-I Mutlak : Üstünlü