Mü'minin azmi ve hırsı hayır üzeredir
Sûreten farklı görünmemelerine rağmen, siret ve muhteviyat itibarıyla birbirinden ayrılan iki kavram; hırs ve azim.
Azimli insan başarının Allah'ın yardımıyla olacağını bilir. Hırslı insan ise sadece mutlak sonuca odaklanmıştır. Azmin vesileleri meşru iken hırslı insanın vesileleri gayr-i meşru olabilir. Hırs israfa sürükler, azim ise ifrat ve tefritten uzak ilim, meşveret yoludur.
Sûreten farklı görünmemelerine rağmen, siret ve muhteviyat itibarıyla birbirinden ayrılan iki kavram; hırs ve azim. Tıpkı, iktisat ile cimriliğin, cömertlik ile israfın, cesaret ile donkişotluğun, stres ile hüznün, kanaat ile gayretsizliğin şeklen birbirlerine benzedikleri gibi hırs ile azim de birbirine görünüş itibarıyla benzer.
Dışarıdan bakan bir insan azimli insan ile hırslı insanı ayırt edemeyebilir. Çünkü her ikisi de amansız bir gayret ve çalışma, hedeflerine ulaşma, başarma ve kazanma arzusu içindedirler. Fakat derunlarına inildiğinde, niyetler yoklandığında ve renklerine bakıldığında aralarında çok net ve açık bir fark olduğu görülecektir. Gerçi Kur'an-ı Kerim'de ve Nebiler Serveri sallallahu aleyhi ve sellemin hadis-i şeriflerinde hırs kelimesi müsbet anlamda da kullanılmıştır. Mesela, Tevbe sûre-i celilesinin sonunda Rasul-i Ekrem'in ümmetine karşı düşkünlüğü ve muhabbeti "haris" kelimesi ile ifade edilmiştir. Zaten O, zat-ı şahanenin (sas) ümmetine olan cansiparane tutkusunu başka bir ifade karşılamazdı ve belki de biz başka bir kelime ile onu anlamakta zorlanırdık. Dolayısıyla bu ayet-i kerimedeki "haris" kelimesi bizim anladığımız manada haybet ve hüsran sebebi olan, dinimizce de gayri meşru kabul edilmiş ve azmin karşıtı olan hırs olmasa gerektir. Efendimiz (sas)'in bir hadis-i şeriflerinde kullandığı "Sana fayda veren şeylere karşı hırs göster." ifadesinin de azmin ve gayretin yerine kullanılmış olması gerektir. Yani öyle bir gayret ve çaba sarf et ki, dışarıdan seni görenler ve senin iç derinliğine vâkıf olamayanlar seni bir hırs küpü zannetsinler; o kadar gayretkeş ol yani. Ama bu vasıf kuvvetli mü'minin nişanesi olan "azim" anlamında anlaşılmalıdır herhalde. Azim, kuvvetli mü'minin vasfıdır, hırs ise zayıf mü'minin sıfatıdır.
1.Ayetin dili ile azimden sonra, tevekkül gelir. Yani azmeden insan neticenin Allah'ın tevfiki ile olacağını bildiğinden O'na tevekkül eder ve şöyle der: "Rabb'im bu kadar benden, gerisi Senden." Fakat hırslı insanın tevekkülle bir alakası yoktur. O kendi cirmi ile mutlaka sonuca ulaşmak ister.
2.Azmeden insan dua ederek neticeyi Allah'tan talep eder. Hırslı kimse sonucu kendi eliyle tahsil edeceğine inanır.
3. Azimli mü'minin hedefi Allah'ın rızasını kazanmaktır; başarsa da başaramasa da. Hırslının hedefi elde etmek istediği şeydir. Elde edemezse başaramamış olur. Azimli, her iki durumda da muvaffak olmuştur.
4. Azim sahibi insan başarınca bunu Allah'tan bilir, O'na döner ve O'na iki büklüm hamdeder. Hırs sahibi kimse ise kendisinden bilir, gurur ve kibir abidesi haline gelir.
5. Azimli kimse samimidir. Niyeti halis ve sâdıktır. Hırslı insan art niyetlidir ve samimi değildir. Onun amacı her halükârda menfaat umduğu şeye kavuşmaktır.
6. Azim sa'ye yani çalışmaya şevki artırır ve kişinin gayretini kamçılar. Hırs, israfa sürükler, sa'ye şevkini kırar ve insanı tembel ve tenperver hale getirir.
7. Azmin vesileleri meşrudur, yolu sırat-ı müstakimdir. Hırsın vesileleri gayri meşru da olabilir, yolu hüsran yörüngelidir.
8. Azim, ifrat ve tefritten uzak, orta yoldur. Hırs, ya ifrat ya da tefritin içindedir.
9. Azimde hikmet, ilim, tecrübe ve meşveret vardır. Hırsta rekabet, cimrilik ve bencillik hakimdir.
10. Azmin parolası: "Hayırlı ise olsun" şeklindedir. Hırsın parolası ise "Ya olacak, ya ölecek" şeklindedir.
11. Azimde temkin ve dikkat vardır. Hırsın mayası ise acelecilik ile yoğrulmuştur. Her an hata ve isabetsizlikle karşı karşıya kalınabilir.
Zaman