Atatürk’ün sosyal Darwinizmden etkilendi

Atatürk’ün sosyal Darwinizmden etkilendi

Atatürk’ün daha radikal değişimler arzuladığını yazılarından ve ifadelerinden çıkartmak mümkün olabiliyor

Fadime Özkan’ın röportajı:

 

Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu, Princeton Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Programı Direktörü ve Türk Araştırmaları Bölümü Başkanı. Yakın dönem Osmanlı tarihi alanında dünyada bir numara. Özellikle İttihat ve Terakki Cemiyeti üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınıyor. Princeton Üniversitesi yayınları arasından İngilizce olarak yeni çıkan “Atatürk: An Intellectual Biography” (Atatürk; Entelektüel bir biyografi) çalışması ise çok önemli bir ilk çalışma. Kitap, Atatürk’ü çevresinden bağımsız bir 'mucize' olarak anlatmak yerine, tarihi bir çerçevenin içine yerleştiriyor ve onun fikrî yanını etkilemiş olan akım ve düşünürlerle birlikte Osmanlı'dan çağdaş Cumhuriyet'e geçişin izini sürüyor.  

 

İngilizce olarak yayınlanan “Atatürk, Entelektüel Bir Biyografi” adlı çalışmanız, benzeri olmayan bir ilk çalışma. Çünkü Atatürk’ü Atatürk kılan, değerlerini ve hatta politikalarını belirleyen entelektüel geçmişinin izini sürüyor. Amacınızı, nasıl bir ihtiyaca binaen bu çalışmayı yaptığınızı sorarak başlamak isterim.

 

Bu çalışmayı hazırlamaktaki amacım, sizin de sorunuzda değindiğiniz gibi, üzerine yüzlerce kitap yazılan –ki “Atatürk ve Meteoroloji" başlıklı ve konulu bir çalışma bile var- bir devlet kurucusunun düşüncelerinin köklerine ulaşarak, bunların onun dünya görüşü ve temel fikirlerini nasıl şekillendirdiğini ve uyguladığı siyasî program üzerinde ne gibi tesirler icra ettiğini ortaya koymaktı. İlginçtir ki hayatının değişik cepheleri üzerine çok sayıda eser kaleme alınan Mustafa Kemal Atatürk’ün düşüncelerin kaynakları üzerine kapsamlı bir analiz yapılmamıştır.

 

BİLİMCİ, ELİTİST, SOSYAL DARWİNİST

 

Atatürk’ün fikri beslenme kaynakları aynı zamanda çağdaşı diğer Osmanlıların da kaynağıydı. Osmanlı’dan Cumhuriyete geçişi sağlayan da bu kuşak oldu zaten. Onları belirleyen temel unsurlar nelerdi?

 

Atatürk bu kuşağın bir üyesiydi. Kendisi aynı zamanda harekette çok önemli roller oynamamış olmakla beraber ikinci kuşak bir Jön Türk ve karar alıcı mevkilerde bulunmamakla birlikte bir İttihad ve Terakki üyesiydi. Dolayısıyla Atatürk, Jön Türklük düşüncesi ve İttihad ve Terakki’nin İkinci Meşrutiyet’in ilk yıllarında benimsediği tezlerin bir bölümünü paylaşan bir kişiydi. Bu çerçevede 1903-1907 yılları arasında Kahire’de yayınlanan Türk dergisinin savunduğu türde bir Türkçülük, Jön Türk düşüncesinin temel dayanaklarından birisi olan bilimcilik (scientism), gene bu düşüncenin fazlasıyla etkilendiği Gustave Le Bon elitizmi, dönemin Osmanlı entelektüellerini derinden etkileyen Sosyal Darwinizm benzeri düşünceler Atatürk’ün de dünya görüşünü belirleme alanında önem taşır.

 

SUBAYLARIN AYRI BİR SINIF OLDUĞUNA İNANDI 

 

Hayatının akışı üzerinden ilerleyelim yine. Askeri okulda aldığı eğitim onda nasıl bir zihniyetin oluşmasını sağladı? Asker, bir siyasetçi, devlet adamı ve nihayetinde insan olarak bu eğitimden nasıl etkilendi Mustafa Kemal Atatürk?

 

Bu eğitim, bilhassa Mekteb-i Harbiye-i Şâhâne’deki eğitimi, Atatürk’ün dünya görüşü üzerinde önemli bir tesir icra etmişti. Bu alandaki en önemli etki kendisinin Freiherr von der Goltz’un 1883-1884 Harbiye reformu sonrasında Osmanlı subaylarına aşılanan “kendilerinin ayrı bir toplumsal sınıf oldukları” fikrini içselleştirmesidir. Bunun yanı sıra kendi neslinin diğer subayları gibi Atatürk de Goltz’un endüstri devrimi sonrası dünyada savaşların sadece ordular arasında değil milletler arasında yapılacağı, bu nedenle bu yeni “millet-i müsellâha”ları (silahlı milletleri) idare etmekte subaylara daha fazla rol düşeceği düşüncesinden fazlasıyla etkilenmişti. Bu fikrin dayandığı “savaşın kaçınılmaz” olduğu yolundaki Sosyal Darwinist tezin de Jön Türk düşüncesiyle uyum halinde olduğunu belirtmek uygun olur.

 

ÖNCE ‘SİYASİ SAVAŞ’I KAZANDI

 

Onun pragmatik biri olduğu, Kurtuluş savaşındaki asıl başarısının askeri olmaktan önce siyasi olduğu düşüncesine katılır mısınız?

 

Atatürk’ün pragmatik bir devlet adamı olduğu herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir konudur. 

 

HALKI ÖNEMSER AMA GÜVENMEZDİ

 

Atatürk halka, yönetici erke nasıl bakıyordu?

 

Atatürk, dönemin pek çok entelektüeli ve Enver Paşa ve İsmail Hakkı Paşalar gibi askerî lideri gibi Gustave Le Bon elitizminden etkilenmişti. Günlüklerinde kullandığı bazı ifadeler bu etkiyi ortaya koymaktadır. Bu nedenle Atatürk “halk”ı kendisi için çalışılması gereken bir kategori olarak görüyor, ama onunla beraber iş yapmayı, yâni halkın karar alma sürecine katılmasına ihtiyatlı bir biçimde yaklaşıyordu. O halkın yararına olacak yeniliklerin halkın muhalefetine rağmen gerçekleştirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyordu ki, bu alanda Le Bon’un Atatürk tarafından okunan eserleriyle ciddî paralellikler kurmak mümkündür. Le Bon’un da Atatürk’ün uygulamalarını övmesi ve onun bir “dahi general” olduğunu düşünmesi ilginçtir. Atatürk radikal karakterdeki siyasî programını uygulayabilmek için iktidarı tamamen kontrol altında tutmak istiyordu.

 

DİNİ ISLAH ETMEK İSTEDİ

 

Din de özellikle kontrol etmek istediği bir alan mıydı? Atatürk’ün dine ‘gerçek’ bakışı neydi?

 

Din alanındaki fikirleri 19. asır sonu bilimciliğinden fazlasıyla etkilenmişti. Bununla beraber, meselâ, dönemin Sovyet liderlerinden farklı olarak dinî de ıslâh etme fikrini savunuyordu. Bu ilk bakışta çelişkili görülen yaklaşım, İkinci Meşrutiyet Garpçıları’nın “din avamın ilmi, ilm havassın dinidir” vecizesine uygundur ve Atatürk’ün siyasî programının da ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.   

 

HEDEFİ ‘ULUSÇU DEVLET’Tİ

 

Milliyetçilik kavramına da bilhassa önem atfediyordu değil mi?

 

Atatürk, Türkçülük fikirlerinden derin biçimde etkilenmiş bir devlet adamıydı. Bu etki de toplumda liderlik rolleri oynamasından çok evvel gerçekleşmişti. Dolayısıyla inşa edilmesinde başrolü oynadığı ulus-devleti de milliyetçi temeller üzerine oturtmak başlıca amaçlarından birisi oldu. 

 

DİNDE RADİKAL BİR REFORM YAPMAK İSTEDİ

 

Mevcut şartlarda olabildiği kadarıyla devrimlerle uygulamaya geçirdiğiyle, yapabildiği ile onun kafasındaki ideal arasındaki fark çok mu büyüktü peki?

 

Bunu bilebilmek de çok güç, çünkü “onun kafasındaki ideal”i tam olarak bilemiyoruz. Ama bazı alanlarda Atatürk’ün daha radikal değişimler arzuladığını yazılarından ve ifadelerinden çıkartmak mümkün olabiliyor. Dinde reform bu alanların en başta gelenidir.

 

Star