Türkiye Suriye görüşmesinde önemli noktalar
'sabrının son noktasında' Türkiye ne yapabilir?
Risale Haber - Haber Merkezi
Suriye Arap baharından yeterince nasiplenememiş bir ülke olarak ortada duruyor. Gelişmeler çerçevesinde Ankara - Şam hattında gerilen ipler, Suriye'nin uluslararası tutumu ve kendi içinde halkına olan davranış şekli bundan sonra ne olacak sorusunu akıllara getiriyor. Bu sorunların bir çözüm yolu var mı? Türkiye, Suriye ilişkilerinde nasıl hareket etmeli?
OSAM Müdürü Doç. Dr. Gökhan Bacık:
"Suriye Arap baharının yaşandığı diğer ülkelere benzemiyor, rejimi yıkmak zor"
Zirve Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (OSAM) Müdürü Doç. Dr. Gökhan Bacık, Türkiye ile Suriye arasındaki iplerin kopma noktasına geldiğini söyledi. Ortada ümitvar olunacak bir tablonun bulunmadığını ifade eden Bacık, Suriye'deki şiddetin büyük olasılıkla devam edeceğini, Türkiye'nin de önünde çok kritik ikilemin ortaya çıkacağını savundu. Suriye'deki rejimin Arap baharının yaşandığı diğer ülkelerin hiçbirine benzemediğine dikkat çeken Bacık, "Mısır'ı yıkmak çok kolaydı. Çünkü arkasındaki yapılar çözülmüştü. Suriye'yi yıkmak son derece zor. Çünkü arkasında Rusya var, İran var, Hizbullah var." dedi.
Komşu ülkede yaşanan son gelişmeleri değerlendiren ve Türkiye ile ilişkilerin geldiği durumla ilgili değerlendirmelerde bulunan Bacık, "Şüphesiz düşük bir ihtimal olsa bile ipler kopmaya gidiyor. Son bir haftada olup bitenlere bakacak olursak ortada makul ölçüde ümitvar olacak tablo olmadığı kanaatindeyim." ifadelerini kullandı.
Suriye'dekilerin olaylar çıktıktan sonra uluslararası sistemi test ettiğini anlatan Bacık, "Ben bunları yaparsam uluslararası sistemden nasıl bir karşılık görebilirim.' demiştir. Sonucunda bir karşılık çıkmamıştır. Bunun da makul sebepleri vardır. Amerika'nın zaten Afganistan'da başı dertte. Askerleri iki gün önce öldü. 14 trilyon dolar borcu var. Yani Amerika'yı askeri müdahaleye ikna etmek çok zor. Avrupa Birliği (AB) kendi başının derdinde. Suriye'deki rejim de 40 yıldır bu tür dengeleri çok iyi hesaplamak tecrübesine sahip. Dolayısıyla bir tepkinin gelmeyeceğini düşünerek son muhalifin de canını alarak bir düzen kurmaya çalışıyor. Bu tablodan Suriye ile ilgili Sayın Davutoğlu'na 'Evet sizin dediklerinizi yaparız, barışçıl yollarla Suriye'yi daha demokratik bir ülkeye götürürüz' deme şansı bulunmuyor. Çok düşük bir ihtimal bu. Zaten Davutoğlu'nun muhatap olacağı aktörlerin de böyle yetkileri yok. Suriye Cumhurbaşkanı Hafız Esad'ın oğlu Beşir Esad, Suriye'nin fiilen patronu falan değil. Suriye'deki rejimin geçici olarak oraya getirdiği babasından sonra o yapının ürettiği bir kişi. Dolayısıyla Esed rejiminde bir mevki olduğu kanaatinde değilim. Evleri basan, insanları öldüren askerler, aslında Esed rejimini dinlemeyen askerler. Sanmıyorum, Esed, 'Gidin o evleri basın' demiş olsun." şeklinde konuştu.
SURİYE REJİMİ DEĞİŞMEK İSTEMİYOR
Suriye'de 40 yıldır oluşmuş mezhep idaresine dikkat çeken Bacık, burada birbirini dengeleyen birimlerin olduğuna dikkat çekti. Bacık, "Burada birkaç istihbarat vardır. Birkaç ordu vardır. Birisi birine bağlıdır. Öbürü öbürünü dengeler. Bu Suudi Arabistan'da da böyledir. Burada birbirini dengeleyen birbirinden farklı 17 kara kuvvetleri var küçük küçük. Toplasanız bir işe yaramaz ama kendi halkına karşı yaygıncıdır. Suriye'de de bu model var. Dolayısıyla Suriye hükümetine bunu yapın deseniz, bunları yapmaktan zorlanacaktır. Bunu yapmaya kalkarsa, yapılan Suriye hükümetini tasfiye edici olur. Dolayısıyla buradaki rejimi değiştirmek için çok köklü bir halk harekatı olması ve bir uluslararası müdahale gerekiyor. Çok büyük olasılıkla Davutoğlu'nun ziyaretinden sonra hem Türkiye hem uluslararası kamuoyu böyle bir ikilemle karşı karşıya kalacak. Suriye rejimi değişmek istemiyor. O zaman biz, bu değişmek istemeyen ve katliamlar yaparak ayakta kalmaya çalışan rejimi seyredecek miyiz ve ya buna karşı yeni stratejimiz nedir? Bu strateji bir NATO harekatı mıdır, bir ambargo uygulaması mıdır, kuzeyde bir orada insanlar zulme uğramasın diye güvenli bir alan oluşturmak mıdır? Bu son derece zor bir karardır. Bugüne kadar Arap baharıyla, yani insanların sokağa çıktığı ülkeler nokta-i nazarıyla Suriye diğer hiçbir ülkeye benzememektedir. Mısır'ı yıkmak çok kolaydı. Çünkü arkasındaki yapılar çözülmüştü. Suriye'yi yıkmak son derece zor. Çünkü arkasında Rusya var, İran var, Hizbullah var. Suriye, otoriter, biraz daha böyle Sünni olmayan bir tür sosyalizmden esinlenen Pazar karşıtı Rusya'ya yakın olan ülkeler topluluğu olan bir hattın parçası. Bunun içinde bir parça Hizbullah var, İran var. Dolayısıyla Suriye'nin ayağına bastığınız zaman İran'dan ses gelecektir. Yakın zamanda Hizbullah'ın lideri Nasrallah Suriye rejiminin korunması gerektiğini, çünkü bu rejimin Müslümanları İsrail karşı koruduğunu ilan etti." değerlendirmesinde bulundu.
Haberin tamamını okumak için tıklayınız
Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül:
"Ankara, Suriye'de rejim değişikliği mi yapacak?
Suriye ile ipler koptu mu? Bence koptu...
...
Böyle devam ederse, ilişkiler kopmakla kalmayacak düşmanlık kategorisine girecek. İki ülke sınırları yeni gerilim alanları haline gelecek. Şam, Baas refleksini gösterdikçe Ankara, rejimin ezdiği toplumsal kesimlere daha çok sahip çıkacak. "İç mesele" olarak kabul ettiği krizin dondurulmasında başarı sağlanamadı. Türkiye artık taraf: Baas ve muhalefet arasındaki çatışmanın belki de en net tarafı.
Dikkat ederseniz, hiçbir ülke Suriye konusunda bu kadar net tavır almadı. ABD Türkiye üzerinden mesaj gönderirken İngiltere ve Fransa'nın isteksizliği kendini gösteriyor. Aslında, ABD'nin ve Avrupa ülkelerinin Suriye krizini göze alacak durumda olduklarını söylemek zor. En son ABD'yi yeniden sarsmaya başlayan, önümüzdeki haftalarda Avrupa'yı aynı şekilde bir kez daha vuracak olan kriz, onlar için çok daha öncelikli.
Şam yönetimi, böyle bir okuma yapmış, bölgesel ve küresel konjonktürün kendine istediklerini yapmak için ortam sunduğunu düşünmüş olabilir. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bugünkü Şam ziyaretinde reform söylemlerini geçip, ültimatomvari bir tavır alacağı, Türkiye'nin pozisyonunun net olarak ortaya koyacağı, operasyonlar durmazsa ilişkilerin kopacağını söyleyeceği ifade edildi.
İlişkilerin kopması demek Ankara'nın Suriye karşıtı cephe olması demek. Peki Şam bunu göze alabilir mi?"
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Haber Türk yazarı Amberin Zaman:
"Suriye'yi uyarmadan birkaç soru
Bugün Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu, Şam'a son derece kritik bir ziyaret gerçekleştirecek. Esad rejiminin en son Hama'da yaptığı katliamın ardından Ankara'nın sabrı iyice taşmış görünüyor. Davutoğlu, savunmasız sivillerin üzerine tanklar sürdüren, ateş açtırıp öldürten Suriyeli diktatöre, Başbakan Erdoğan'ın ağzından son derece sert mesajlar iletecek. Başbakan'ın ifadesiyle, "Bundan sonraki süreç, verilecek cevap ve uygulamalara göre şekillenecek". Şimdiden Esad'ın siyaset ve medya danışmanı Bouthina Şaban, rejimin bu uyarıları alttan almayacağının sinyalini verdi. "Aynı sertlikte cevap veririz" mealinde sözler sarf etti.
Komşumuzda aylardır süren kıyım karşısında vicdan sahibi herkes, Erdoğan ile Davutoğlu'nun duyduğu acı ve öfkeyi mutlaka paylaşıyordur. Türkiye'nin bugüne kadar yaptığı telkinlere kulak tıkayan Esad, cinayet şebekelerini halkın üzerine sürmeye devam etti. Aralarında çocuklar da olmak üzere en az 2 bin kişi öldürüldü. Varılan noktada "sabrının son noktasına" gelen Türkiye ne yapabilir?"