Kur’an'ın üslubu beşeri sınırların üstünde

Kur’an'ın üslubu beşeri sınırların üstünde

Kur'an dili arapça ve müslüman dillerini etkiledi...

Kur’an kendine has üslubuyla beşer kelamına benzemez, dolayısıyla ne tam şiir, ne tam nesir, ne tam hitap, ne tam kurgu sınıflarına girebilecek bir sınırlamaya tabi tutulamaz. Onun bu özelliği özelde Arap dilini, genelde bütün Müslümanların dillerini etkilemiştir.

İslam edebiyatında nesir (düzyazı) türünde anlatılar, eşine az rastlanır bir zenginliğe ve görkeme sahiptir.

Kur’an kendine has üslubuyla beşer kelamına benzemez, dolayısıyla ne tam şiir, ne tam nesir, ne tam hitap, ne tam kurgu sınıflarına girebilecek bir sınırlamaya tabi tutulamaz. Onun bu aşkın/müteal özelliği -dönüştürdüğü İslam toplumu yanında- özelde Arap dilini, genelde bütün Müslüman halkların dillerini, edebiyatını ve daha birçok şeyini etkilemiştir. Kur’an’dan sonra Hz. Peygamber’in hadisleri az, öz, açık (fasih ve beliğ) ifadenin en güzel örnekleridir. “Ben Arapların en fasihiyim.” Ve “Bana cevâmiu’l-kelîm (az sözle çok şey anlatma hususiyeti) verildi.” Hadisleri bunlara işaret eder.

Nehcü’l Belağa etkileyici bir hitabet

Bu iki kaynaktan sonra tarihi gelişim itibariyle Hz. Ali’nin hitabe ve mektuplarının bir derlemesi olan Nehcü’l-Belağa adlı eser, anılması gereken bir şaheserdir. Türkçe birkaç çevirisi bulunan bu eserde Hz. Ali’nin etkileyici hitabeti, muhteşem muhakemesi, gerçek dindarlığın ve ahlakın esasları bulunur.

Binbir Gece Masalları, destansı Arap edebiyatının en bilinen örneğidir. Aslında Fars ve Hint kaynaklı olan bu hikayeler, 10. ve 15. yüzyıllar içerisinde yeni hikayelerinde katılmasıyla kamil biçimine ulaşmıştır. Şehrazat’ın anlattığı hikayeler erken devirlerden itibaren Batılıların da ilgilisini çekmiş, birçok Batı diline çevrilmiştir. Türkçe çevirisinin Fransızca çevrisinden yapılan bu eser -üstelik Fransızca çeviri de pek çok müdahale ile tahrif olmuş vaziyettedir- acilen Arapça aslından Türkçe’ye çevrilmeyi bekliyor.

İbn Mukaffa’nın Hint asıllı bir kitaptan Arapça’ya çevirdiği Kelile ve Dimne Arap nesrinin dönüm noktası sayılan eserlerdendir. Hayvan masalları şeklinde bir siyaset kitabı olan Kelile ve Dimne, George Orwel’in Hayvan Çiftliği adlı kitabına varıncaya kadar uzun bir etki zincirine sahiptir. Arap edebiyatında bir muhadarat literatürü vardır ki buna dikkat çekmeden geçemeyeceğiz. Tarihi ve ibretli hadiselerin nakledildiği, çeşitli hikmetli sözlerin derlendiği, mesellerin toplandığı bu derleme türündeki eserler, zengin bir edebi kaynaktır. Arap edebiyatından nesir türündeki şaheserler arasında şu eserler de anılmalıdır: İbn Abdi Rabbihi’nin katipler için genel bir ansiklopedi niteliğindeki el-Ikdu’l-Ferîd’i, Endülüslü alim İbn Hazm’ın bir aşk klasiği Güvercin Gerdanlığı (Tavku’l-Hamame) ve Harirî’nin 52 hikayeden oluşan Makamat’ı.

İbn Sina’nın felsefi hikayesi Hayy bin Yakzan yeni bir tartışmanın ve türün başlangıcı olmuştur. Batı romanı derinden etkileyen, ıssız bir adada anasız-babasız yetişen bir çocuğun aklıyla belli hakikatlere ulaşmasını anlatan İbn Tufeyl’in Hayy bin Yakzan’ı felsefi roman türünün ilk örneklerindendir. Küçük kan dolaşımını bulan çok yönlü bilgin İbnü’n-Nefis’in Risaletü’l-Kamiliyye’si İbn Sina’ya reddiye mahiyetinde aynı konuda yazılmış diğer bir eserdir. Bu üç eserden sadece İbnü’n-Nefis’inki Türkçe’ye çevrilmemiştir.

İslam tarihinde beli bir dönemden sonra Arapça yanında Farsça ve Türkçe gibi diller de gelişerek önemli eserler çıkarmaya başladı. Şiir sahasında muhteşem eserlere sahip Farsça, nesir sahasında aynı derecede olmasa da önemli ürünler verdi. Nizami-i Aruzî’nin (ö. 1155) Çehar Makale’si katipler, müneccimler, şairler ve tabipleri ele alan biyografik ve ilmi bir eserdir. Keykavus’un (ö. 1082) Kabusnâme’si, devlet yönetimi ve günlük yaşantı esasları üzerine bir el kitabı mahiyetindedir. Şeyh Sadi’nin (ö. 1258) Gülistan’ı (manzum olan Bostan ile birlikte) yüzyıllarca vaz geçilmez bir ahlak ve eğitim kitabı olmuştur. Hüseyin Vaiz Kaşifi’nin (15. yy.) Letaifu’t-Tavaif adlı eseri ilginç hikayeler ve hikmetler derlemesidir. Son olarak Molla Cami’yi (ö. 1493) anmak gerekir. Birçok manzum eserin yanında Baharistan gibi hikmetli hikâyeler mecmuası ile nesire de imza atmıştır.

15. yüzyıl çok yönlü şair ve tarihçilerinden Uzun Firdevsi’nin 80 ciltlik devasa eseri Süleymanname hâlâ yayınlanmayı bekliyor. Evliya Çelebi daha şanslı, onun Seyahatname’si hiç değilse günümüz okuyucusunun malumu.

 Ancak edebiyatımızda siyaset-nameler, sefaret-nameler, sur-nameler, gibi birçok tür ve bunlarda verilmiş sayısız eser var. Lamii Çelebi’nin Şerefü’l-İnsan’ı gibi pek çok şaheser, tanınmayı ve yeniden gün yüzüne çıkmayı bekliyor.

Star