İslam ruhuna aykırı davranan eleştirilmeli

İslam ruhuna aykırı davranan eleştirilmeli

İslam'ı ve samimi Müslümanları bu tür insanların hegemonyasından kurtarmak lazım

Nihat Hatipoğlu'nun yazısı

İslam'ın ruhuna aykırı davranan kişiyi eleştirdiğimizde sanki İslam zarar görecekmiş gibi düşünmek hiç doğru değil. Bilakis İslam'ı ve samimi Müslümanları bu tür insanların hegemonyasından kurtarmak lazım

Bizler dini algılarken İslam'ın beş şartı olarak ifade ettiğimiz ibadetlerine yoğunlaştık. İyi Müslüman tabirini beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, Hacc'a giden, zekâtını veren Müslüman için kullandık. Hep bu pencereden baktık. İbadetler elbette son derece önemlidir. İmanı pekiştiren, güzel ahlakı rayına oturtan ibadettir. Secdesiz Müslüman kanadı kırık bir kuş gibidir. Manevi alanda özgür değildir, Rabbi katında sorumludur. Oruç böyle, Hac böyle. Diğer ibadetler böyle...Günahkâr veya eksik Müslümanı tanımlarken de aynı genellemeyi yaptık. İçki içiyorsa, kumar oynuyorsa günahkâr Müslüman, fasık adam olarak tanımladık. Bu tanımlama da yanlış değildir. Yanlış değildir ama eksiktir. Çünkü Hz. Peygamber (sav), "İslam güzel ahlaktır" buyuruyor.

GERÇEK MÜFLİS KİMDİR?
İslam,insani ilişkileri, merhamet duygularını, vicdani tavırları ön plana çıkarmaktır. İşte bizler bu noktada eksik tanım yaptık. Namaz kılmasına rağmen başkasını aldatan kişiyi eleştirmede, Hac'ca gitse de komşu hakkına dikkat etmeyen Müslümanı teraziye koymada cimri davrandık. Zamanla bunun faturasını bütün Müslümanlar ödemek zorunda kaldılar. Bugün de böyle değil mi? Ticari hayatında, diğer uygulamalarda İslam'ın ruhuna aykırı davranan kişiyi kim olursa olsun, kıyasıya eleştirmek, çizgiye getirmek için uyarmak noktasında cimri davranmadık mı? Böyle birini eleştirdiğimizde sanki İslam zarar görecekmiş gibi düşündük. Hayır, bu hiç doğru değildir. Bilakis İslam'ı ve samimi Müslümanları bu tür insanların hegemonyasından kurtarmak lazımdır. Aslında anlatmaya çalıştığım bu hassas çizgiyi Hz. Peygamber (sav) bir çırpıda özetlemiştir. İsterseniz O'nun mübarek sözlerini beraberce okuyalım: "Efendimiz (sav) bir gün ashabına sordular: 'Müflis kimdir, biliyor musunuz?' Peygamberimizin (sav) arkadaşları, 'Bize göre müflis parası ve malı kalmamış insandır' cevabını verdiler. Hz. Peygamber (sav) bu tanıma, daha doğrusu ticari olan bu kavrama ahlaki bir boyut getirip, şöyle buyurdu: 'Benim ümmetimin müflisi şu kimsedir: Kıyamet gününe gelir. Namazı, orucu ve zekâtı gibi ibadetleri vardır. Bunları yapmıştır. Ama dünyada iken kimine sövmüş, kimine iftira etmiş, kiminin haksız yere malını yemiş, kiminin kanını dökmüştür. Kimini de dövmüştür. Bundan dolayı da onun sevaplarından bir kısmı sana, bir kısmı da diğerine verilir. Üzerinde hakkı olan kişilere dağıtılır. Eğer kul hakları ödenmeden sevapları tükenirse, bu sefer alacaklı kimselerin günahlarından alınıp, bu kişinin üzerine yüklenir. Sonra kendisi de cehenneme yönlendirilir. İşte gerçek müflis budur." (Müslim, Birr, 59)

Sabah