İslam mevcut ideolojileri etkilemiştir
İslam bir ideoloji değildir. Ancak dini hareketlerin ideolojileri etkilediği de gerçektir
Adil bir toplum düzeni, sağlıklı işleyen yargı, dürüst bir siyaset, ekip çalışması ve ulemanın önderliği İslam’da önemli olmakla beraber İslam bir ideoloji değildir. Ancak dini hareketlerin ideolojileri etkilediği de gerçektir.
İdeoloji deyimi ilk defa 1796’de Fransız yazar Destutt de Tracy tarafından kendi “idea öğretisi”ni nitelemek için kullanılmıştı. XIX. yüzyılda pek çok ideoloji ortaya çıktığından bu asra zaman zaman ideoloji çağı denilmişti.
İdeolojilerin pek çok çeşitleri ve buna bağlı olarak bir takım değişik tarifleri vardır. İdeolojileri önemini abartanların yanında bunu önemsiz görüp aşağılayanlar da vardır. İdeolojilerle dinler arasında bir takım ilişkiler vardır. Genellikle ideolojilerde dine karşı ve dini önderliğe karşı bir meydan okuma açık veya üstü kapalı olarak vardır. Bu sebeple ideolojiler din adamları ve dindarlar tarafından tehlikeli görülmüş ve eleştirilmiştir. Genellikle bir ideoloji kapsamlı bir toplum teorisi, bir siyaset programı, bu programı gerçekleştirmek için mücadele edilmesi, aydınlardan oluşan bir önderlik grubu ve bu programın gerçekleştirilmesine kendini adamış bir ekip gibi hususları içerir.
Din ile ideoloji arasındaki ilişki
İdeoloji ve ona bağlı olanlar mevcut toplum düzenini sakat, siyaset tarzını hatalı bulur, bunun yerine ideal bir toplum düzeni ve siyaset şekli kurmaya çalışırlar. Bu ise çoğu zaman ayakları yere basmayan, soyut ve teorik bir toplum düzeni ve siyaset şeklidir. Buna ütopya da denebilir. İdeolojinin karşıtı, hayatın gerçeklerini esas alan ve ayakları yere basan Pragmatizmdir. Faşist ve Nazi ideolojileri gibi sağ, sosyalist ve komünist ideolojiler gibi sol ideolojiler de vardır. Herhangi bir ideoloji kendini kabul ettirmek için kaçınılmaz olarak yerleşik siyasi ve dini kurumlara meydan okur, onu eleştirir ve onunla çatışır. İdeolojilerde aşırılık ve fanatizm mevcuttur. Faşizm ve komünizm gibi sağ ve sol ideolojilerde bu durumu açık bir şekilde görmek mümkündür. Adil bir toplum düzeni, sağlıklı işleyen yargı, dürüst bir siyaset, ekip çalışması ve ulemanın önderliği İslam’da önemli olmakla beraber İslam bir ideoloji değildir. Fakat militan din hareketleriyle ideolojiler arasında benzerliğin bulunduğu da bir gerçektir. XIX. yüzyıl Batı’da bir ideolojiler çağı olmakla beraber Batı kökenli ve üretimi olan çeşitli ideolojiler XX. yüzyılda İslam toplumlarını açık bir şekilde etkisi altına aldı. Bunun sebebi Müslümanların kendi geleneksel toplum ve siyaset teorilerini yeterince geliştirememiş olmalarıdır.
Son iki asırda pek çok ideolojiler ortaya çıkmıştır. Bunlardan üçü çok önemlidir:
1. Liberalizm: Toplum ve devleti korumadan fazla bireyi korumanın lüzumunu savunan bir ideolojidir. Ferdiyetçilik/bireyselcilik anlamına gelen individüalizm de liberalizme yakın bir ideolojidir. Kapitalizmin ortaya çıkmasında bu ideoloji etkili olmuştur. İdeolojide etik kaygılar fazla önemli değildir. Kadının kadınla, erkeğin erkekle evlenmesi, gaylar ve travestiler bile bunların hoşgörü, hak ve özgürlük alanına girer. Liberalizm bazı noktalarda ibahiyeciliğe (her şeyi meşru görme) varır, egoizmi besler.
2. Komünizm ve bunun biraz yumuşatılmış ve esnetilmiş şekli olan sosyalizm: komünistler, sosyalistler ve sosyal demokratlar tarafından benimsenen bu ideoloji bireyden fazla toplumun menfaatlerine öncelik verir. Ama çoğu zaman da bireyi ezer.
Son zamanlarda liberal sosyal demokratlar ve sosyal demokrat liberaller de ortaya çıkmıştır. Komünizmin çöküşü solcuları ve sosyal demokratları liberalizme ve individüalizme yaklaştırdı. Kapitalizmin aşırılıkları da liberallerin sosyal programlara ilgi duymalarına yol açtı. Böylece sosyal demokrasi ile liberaliz demokrasi Batı’da birbirlerine yaklaştı.
3. Milliyetçilik ve bunun aşırı şekli ırkçılık (racism-racialism): Diğer ideolojiler gibi Batı kökenli bir ideoloji olup bütün Müslüman toplumlarını etkisi altına almıştır. Faşizm ve Nazi ideolojileri bu ideolojinin türevleridir. Tepeden inmeci ve baskıcı bir yönetim olan jakobenizm de öyledir. Bu da komünizm gibi savaşlara, kavgalara ve ihtilaflara sebep olmuştur. Kolonyalistler ve emperyalistler İslam coğrafyasında bu ideolojiyi kullanarak Müslüman halkları birbirlerine düşürmüşler ve İslam ülkelerini sömürmüşlerdir. Tek partili baskıcı ve dayatmacı otoriter ve totaliter yönetimlerin çoğu sosyalizmi ve milliyetçiliği kullanarak egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Türkiye’de tek partili siyasi hayatı bazıları totaliter ve otoriter, bazıları milliyetçi-jakoben, bazıları da militarist olarak nitelemektedir. 27 Mayıs 1960 ve sonrası darbeleri bu yönetim tarzının tezahürleri olarak görenler çoktur.
İzm/cılık ekini alan terimler
Önemli olan ikinci dünya savaşından sonra ortaya çıkan sosyalist-milliyetçi totaliter Arap cumhuriyetleridir. Tunus’ta Habib Burgiba-Bin Ali, Cezayir’de Bin Bella, Bomedyen-Abdülaziz Buteflika; Libya’da Kaddafi, Mısır’da Nâsır-Enver-Mübarek; Suriye’de baba-oğul Esadlar, Yemen’de Salih yönetimleri tek partili, baskıcı, dayatmacı ve tepeden inmeci anti-demokratik yönetimlerdir, polis devletleridir.
Bu yönetimlere karşı baş kaldıran hareketler kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Tek partili baskıcı yönetimler halka şirin görünmek için devamlı suretle İslam’ı kullanmışlardır. Zaman zaman baş kaldıran İslami hareketleri de ezmişlerdir, yıldırmışlar, sindirmişlerdir. Sonuç olarak şunu söylemek gerekir: İzm/cılık, culuk ekini alan terimlerle ifade edilen sosyal, siyasal, iktisadi, kültürel hareketleri İslam adına benimsemek ve savunmak doğru değildir. Sonuçta bunlar birer doktrin ve ideolojidir, moda kabilinden gelir geçer şeylerdir. Sosyal, siyasal ve kültürel dalgalardır, kalıcı değildir. Marksist, komünist ideolojilerin ne hale düştüklerini XX: yüzyılın son çeyreğinde hep birlikte gördük. Hiçbir ideoloji yüzde yüz batıl değildir, her ideoloji bir takım hakikatler içerir.
Bunları araştırmak, bunlardan istifade etmek gerekir. Çok partili demokrasilerde her partinin özgürlük, insan hakları ve hukuk çerçevesinde mutedil ve makul bir ideolojisi bulunur. Sahip oldukları inançlar, dünya görüşleri, zihniyetleri, sosyal ve siyasal programları, kendilerini bu programı gerçekleştirmeye adamış ekipleri, bilgili ve erdemli aydınları onların ideolojileridir. Bu ölçüde bir ideolojisi bulunmayan siyaset ve devlet adamlarının ülkelerine verebilecekleri bir şeyleri yoktur.
Zaman