Kıyameti beklemeyin o güne hazırlanın
Bir adam Hz. Peygamber'e (sav) Kıyameti sordu
Nihat Hatipoğlu'nun yazısı:
Kıyameti beklemeyin o çetin güne hazırlanın
Hz. Peygamber (sav), Medine’de otururlarken bir adam geldi ve şöyle sordu: “Ey Allah’ın Resulü! Kıyamet ne zaman kopacak?” Hz. Peygamber, kıyamete zaman biçmedi, tarih vermedi sadece, “Ne hazırladın?” diye sordu. Adam başını önüne eğdi ve cevap veremedi. Ama neden sonra, “Ben Allah’ı ve peygamberi seviyorum” dedi. Hz. Peygamber (sav), onu rahatlatmak ve bu sevginin bedelini göstermek için, “Sen sevdiklerinle berabersin” buyurdu.
Çoğu kez kıyamete zaman biçiyoruz. Kıyamet korkusuyla yaşıyoruz. Alametlerini sayıp, duruyoruz. Kıyameti anlatmayan hiçbir peygamber yoktu. Her bir peygamber, ümmetini kıyamete, kıyametin dehşetine karşı uyarmıştır. Hz. Peygamber (sav), “Ben ve kıyamet şunun gibiyiz” diyerek, iki parmağını (baş ve orta parmağı) birleştirmiştir yakınlığı ifade etmek için. (Müslim, Fiten, 39)
SADECE ALLAH BİLİR
Din bizden kıyameti beklemeyi, kıyametin saatini konuşmayı değil, o çetin güne hazırlanmayı ister. Çünkü o zor ve çetin günde evlat babasından, annesinden, kardeşinden kaçacak. Anneler bile çocuklarını terk edecekler.
Hz. Peygamber’e (sav) sorulan bu sorudan sonra şu ayetler iner: “Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. Şöyle de: Onu sadece Rabbim bilir. Vakti gelince onu sadece O meydana getirecektir. Onun ağırlığına gökler ve yer dayanamaz. Başınızda ansızın patlayacaktır. Kıyamet hakkında sanki bilgin varmış gibi sana soruyorlar. Şöyle de: O’nu sadece Allah bilir. (Araf, 187; Lokman, 34; Naziat, 42-45) Ve ayet devam eder. “Sen nereden bileceksin. Belki de kıyamet yakında kopar (Ahzab 63).
Bu ayetin inişinden bu yana 1425 seneden daha çok zaman geçti. Kıyamet kopmadı. Kopmadı ama, ayetin vurgusu bin kıyametten daha etkileyiciydi. Çünkü ayetin Rabbi bu kadar uzun aralığı bilmesine rağmen belki yakın” diyerek, kıyamet şuuruna vurgu yapar. Belki kıyamet kapıda. Belki yanı başında. Herhangi birimiz için küçük kıyamet olan ölüm zaten o denli yakın değil mi?
Denir ki, Hz. Davud’a ölüm meleği geldiğinde, Hz. Davud; “Neden bana geleceğini daha önce bildirmedin” der. Hz. Azrail der ki; Aslında çok kez söyledim. Hz. Davud hatırlamadım deyince; “Hani annen, hani baban, hani akrabaların, hani neredeler? Onların hepsi ölmedi mi? Ben onların canını alırken, sana hep mesaj verdim” diyecektir. Kur’an-ı Kerim kıyametin bir anını da şöyle anlatıyor: Sura üfürüldüğünde korkunç bir sarsıntı hissedilecek. Yeryüzü ve dağlar birbirine çarpıp un ufak olacak. Dağlar toz gibi savrulacak. Gökyüzü parçalanıp yarılacak. Düzeni büsbütün bozulacak. Erimiş maden haline gelecek. Güneş kararacak, yıldızlar kararıp birer birer dökülecek. Denizler alev alev yanacak, birbirine karışacak. Bütün hayvanlar bir tarafa toplanacak, haşredilecek. O gün, emzikli kadınlar, emzirdiğini unutacak. Gebe kadınlar çocuklarını düşürecek. Çocukların saçı ağaracak ve insanlar sarhoş olamadıkları halde sarhoşmuş gibi dolaşacak. (Hacc2 – Kasas 88) Kıyamet bu kadar çetin. Çetin işi başarmak için, çetin bir gayret lazım değil mi?
Sabah