Bediüzzaman'ın 'Kürtlerin tabiatı' yorumu

Bediüzzaman'ın 'Kürtlerin tabiatı' yorumu

Bediüzzaman’ın kanaati odur ki, Kürtlerin insani ve yönetsel doğaları, hangi düşünce, teori ve inanıştan beslenirse beslensin

Risale Haber-Haber Merkezi

Risale Akademi’nin, Akademik Araştırmalar Vakfı (AKAV) ile birlikte düzenlediği “Münazarat Ekseninde Milliyet Fikri ve Demokrasi” konulu konferans 1 Ekim 2011 tarihinde yapılacak.

Akademisyenler, yazarlar ve gazeteciler Münazarat sorularını cevapladılar:
İşte 7. soru ve özetlenen cevaplar:

7. Bediüzzaman’ın “Kürtlerin tabiat-ı meşrutiyet-perverâneleri” ifadesi, Onun milli seciye nazariyesine yakın durduğunu mu gösterir?

Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sadık Kılıç:

Her şeyden önce ‘milli seciye’ anlayışını açmakta yarar görüyorum.. Anlayabildiğim kadarıyla bu niteleme, insanın, bireysel ve izole bir yaşam halinden sıyrılarak, toplumsallaşma, böylece bireylerin müşterek ve kaçınılmaz bir aşama olarak, bir nizam içinde yaşamaları halini ifade eden sosyal bir duruma/biçimlenişe göndermede bulunmaktadır.

‘Milli’ terimini, sosyolojik delaleti bağlamında anlarsak, toplumsal olarak; dar, durağan, dışa kapalı, her tür diyalog ve iletişime geçit vermeyen, dünya olgusunun merkezine salt kendini yerleştirmiş (egosantrik), bu sebeple de patolojik düzeyde narsist/boy-sülale-biz merkezli bir cemaat ve aşiret oluşumunu değil, bilakis açık uçlu, gelişimci, kolektif duyarlılıklara yüzü dönük, kendi gerçekliği yanında diğer toplumsal ve kültürel gerçeklikleri de gören; insan tekinin genel ve özsel karakteri olan müşterek ve mütemeddin/mütahaddır bir varlık oluşu, yalın bir his ve psikoloji durumundan oluş haline geçirmeyi başarmış, daha da güzeli, bunu bir seciye, bir davranış modu ve refleksi haline getirmiş, bu sebeple de şeffaf ve gelişmiş bir beşeri yapılanma hali ve realitesi ile yüz yüze geliriz..

Bu günün gözde sosyolojik ve siyasi terimiyle belirtmek gerekirse, ‘milli seciye’ betimlemesi, insan ve onun toplumu hakikatine vurgu yapar; apriori genel kabul ve öngörülerin yanında, bizzat insan teki ve toplumunun da bir referans olduğunu; salt birey iradesine dayanan toplumsal teşekkül ve yönetsel tezahürlerin yerine, aposteriori bir durum olan ‘halk ve toplum beğenilerinin de bir değer kaynağı oluşturduğunu; etkin ve aktüel yönetme erkinin, erk kullanma iznini, millet ve onun asli unsurlarına da dayandırmak zorunda bulunduğunu; varoluşsal hakikat alanı içinde beşeri ve kültürel yol alış ve serüvenin de, aynı şekilde, çoklu ve diyalojik bir süreç içinde, çatışkan güçler olarak değil, bilakis tesanüt ve teâvün halindeki unsurlar halinde, birbirlerini tanıyıp teyit eden, bu yolla da ‘kendi istidat ve benlik hakikatlerini keşfeden’ (teâruf) fenomenler olarak gerçekleştikleri toplumsal ve idari/siyasi bir yapıyı işaret eder..

Milli seciye, bir monarka, bir despota, bir tirana, bir hükümdara, bir krala; monist ve entegrist/başkalarına tahammülsüz ve hoşgörüsüz anlayışlara, yönetim tarzına, sosyo kültürel yapılanmaya ilgi ve sempatiyle bakmaz! Kendisi hakkındaki tarihsel gerçeklik ve değerlilik algısı kadar, diğer beşeri ve sosyal olguları da, objektif bir çerçeve içinde, varoluş paradigmasının ayrılmaz bir kıvamı haline getirir, birlikte ve karşılıklı zenginleşerek var olma ritminin (Unitas multiplex-Sami Selçuk) mayasına dönüştürür. Varlıkta ve varoluşta bu çoklu ve müşterek: yani millete dayanma ve yaslanma refleksi o denli yerleşik ve yapısal bir noktadadır ki, egemenlik paradoksu ya da ‘Demokrasinin yine Demokrasi vasıtasıyla ortadan kaldırılması’ riski olarak nitelenebilen, ‘Yasanın, bir adamın iradesine itaat etmeyi ve teslim olmayı emretmesi’ formuna bürünebilecek olan ‘mutlakıyetçi ve tek bireyci yönetim’ tekliflerine dahi, şiddetli ve amansız bir şekilde hasım!..

Bediüzzaman’ın, ‘Kürtlerin tabiat-ı meşrutiyet-perverâneleri’ şeklindeki ifadesine ve bu ifadenin ‘milli seciye’ betimlemesiyle ilişki ve münasebetine gelince…

Bediüzzaman’ın, Kürtlerin tabiat ve seciyelerini betimleme bağlamında serdettiği bu hüküm, anlayabildiğim kadarıyla pozitif ve onurlandırıcı bir hissi yansıtmaktadır.. Hiç kuşkusuz, daha oylumlu sosyolojik ve etnografik araştırmaları gerektirse de, en azından bu hükmü veren zatın kendi benliği üzerinden elde ettiği bu algı, kanaatimizce, ‘milli seciye’ anlayış ve nazariyesine vurgu yapmaktadır! ..

Her şeyden önce bu hüküm, sahibinin ‘kendisi üzerinden’ elde ettiği fıtri bir sezgi ve algının yanı sıra, uzun tarihsel, toplumsal ve beşeri deneyimlerinden ulaşmış olduğu reel ve sosyolojik bir kanaati dışa vurmaktadır!

Bir dilek ve talep duygusunu ne kadar içerdiğini bilemeyeceğimiz bu cümleden yola çıkarak diyebiliriz ki, Bediüzzaman’ın kanaati odur ki, Kürtlerin insani ve yönetsel doğaları, hangi düşünce, teori ve inanıştan beslenirse beslensin, meşruti olmayan, bir başka ifadeyle mutlakıyetçi ve monarşik yönetim tarzlarına muhaliftir! Bunlara asla sempatiyle bakmaz! İnsani ve fıtri olarak benliklerinde hazır buldukları milli/çoğulcu/diyalojik/teârüfe dönük mizaç ve varoluş algısı, arızi olarak kurgulanacak olan her tür etnikçi ve ırkçı söylemleri bile dışlar; dışlayacaktır da!..

Çünkü, Bediüzzaman’ın kendi ferdi varoluş düzlemi kadar, engin sosyal deneyiminden de ulaştığı algıya göre, Kürt doğası ve karakteri, mutlaklığı ve zorbalığı değil, başkalarının varlığı ve değerlerini de göz önünde bulunduran, başka talep ve önermeler karşısında sınırlı ve mukayyet olan meşruti anlayışları, demokrasi ve çoğulculuğu geliştiren, onu besleyip daha da güzelleştirmeye müheyya bir benlik düzlemidir.. Tanrısal bir lütuf olarak da değerlendirilebilecek olan bu tinsel ve toplumsal açık uçluluk/diyalojik yatkınlık, başka kültürel, etnik ve toplumsal realitelere doğru açılımcı bir hamle ile bizzat kendi etnik dünyasından neşet etmiş olsa bile, totaliter ve baskıcı hareket ve taleplere de şiddetle karşı duracak; özgürlükler ve millet katılımı zemininde, kucaklayıcı, sevgi yüklü ve barışçı bir yapı vücuda getirecektir…Bu kısa açıklamadan ortaya çıkan netice, ‘evet’tir!..

www.RisaleAkademi.com 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.