Bir dava adamının ardındaki meçhul askerler

Bir dava adamının ardındaki meçhul askerler

Pakistan'ın büyük alimlerinden Mevdudi'nin hayatı üzerinde duruldu.

Risale Haber - Haber Merkezi

Timeturk sitesinde Mehmet A. Tepe imzasıyla yayınlanan "Bir Baba, İki Anne ve Bir Evlat: Babam Mevdudi I ve II" yazılarında Pakistan'ın büyük alimlerinden Mevdudi'nin hayatı üzerinde duruldu. Muhammed İkbal'le aynı çağı ve toprakları paylaşan Mevdudi'nin hayatı ibretlerle doludur.

"Hamira Mevdudi'nin 'Babam Mevdudi' kitabı; babası hakkında 'Tercümanü'l Kuran' adlı dergide yayınlanan 'Yapraklı Dev Ağaçlar' adlı yazdığı otobiyografik makalenin genişletilmiş hali. Kitabın girişinde N. Muhammed Cuma Mevdudi'yi 'İnsan olarak fani nitelikler taşıyan ama sonsuzlukta tarihle rekabet eden tarihsel bir şahsiyet, emaneti taşıyabilecek insanlar yetiştiren zifiri karanlıkta parlayan ışık' olarak tasvir eder. S. Kutup'un yazdığı 'Yoldaki İşaretler' kitabını bir gecede okuyan ve 'kaynağı aynı olması itibariyle bu kitabı ben yazmış gibiyim.' diyen Mevdudi'yi Seyid Kutup Fizilal-i Kuran'da 'Büyük Müslüman' olarak niteler. Mevdudi için M. İkbal; 'mürekkebi kan olan kalemi ile Resulullah'ın dinini açıklıyor' Hasan Nedevi ise onun için 'İslam ahlakı, İslami yaşam tarzı ve akidesiyle Müslüman gençlikteki 'yetersizlik' duygusuyla mücadele etmiş ve onlara güven telkin etmiştir.' Cenaze namazını kıldıran Yusuf el-Karadavi ise 'Hastalığın kökünü kurutan toplum doktoru, düşünceyi harekete çeviren ıslahatçı mütefekkir ve tezler ve kitaplar telif ettiği gibi adamlar telif eden, modern cahiliye ile cihad eden İslami hareket inşa etmiştir.' derken El Bayoumi de 'Böylesi bir mütefekkirin eserleri her Müslüman'ın evinde bulunmalıdır.' Der."

Mevdudi'yi Mevdudi yapan iki kişidir. Tepe, bunu şöyle ifade ediyor: "N. M. Cuma bu kitabın 'eşsiz deha' olarak nitelediği Mevdudinin arkasındaki meçhul askeri ifşa ettiğini söyler. 'Erkekler hayatı şekillendirir, kadınlar erkekleri' sözüne atıfta bulunan Cuma, Mevdudi'yi iki kadının eseri olarak görür. Bu iki kadın Mevdudi'nin eşi ve annesidir."

“Müminin izzeti ayakta kaldığı sürece hapishaneye aldırmam.” diyen Mevdudi ilk tutuklandığı zaman (yazdığı kitaplardan dolayı) sekiz yaşında olan Hamira “Babam gitmeden önce neden bize bakmadı.?” sorusuna annesinin “Hacer’i ve oğlu İsmail’i çöle bırakan Hz. İbrahim’in sünneti olduğunu söylediğini ve çünkü arkaya bakmak erkeklerin endişelerini artırır ve azimlerini kırar.” Cümlesiyle cevap vermiştir.
Direnme ve acziyete düşmeme ahlakını oğluna, gelinine ve torunlarına öğreten Babaannenin anneye verdiği öğütlerden biri şudur;

Cemil Meriç'in 'Muhammed'in ilk mucizesi: Hatice-t'ül Kübra' aforizmik sözünü Mevdudi için uyarlayabiliriz. Mevdudi'nin de kerametinin de Mahmuda Hanım Efendi olduğunu söyleyebiliriz. Hanımefendi henüz 12 yaşında iken evliliğinin rüyasını görür ve bu rüyayı dedesine anlatır. Daha sonra dedesi bu rüyayı Delhi'deki âlimlerden birine yorumlatır.  Söz konusu âlim,  dedesine 'Bu kız ünü bütün dünyaya yayılacak olan kıymetli bir alimle evlenecek' der.  Nitekim Delhi'nin ileri gelenlerinin Mahmuda Hanım Efendi evlilik konusundaki talepleri reddedilmiştir. Dürüst ve sade bir insan olan Mevdudi önemli işlere vakit ayırabilmek için sakin bir kafaya ihtiyacı olduğunu, fakirliğinin bile hedeflerine mani olmayacağını dile getirdikten sonra evlilik talebinde bulunmuştur. Mevdudi'nin bu talebine mektupla karşılık vermeyi tercih eden Mahmuda Hanım'ın babası cevabını 'İster fildişi kulelerde ister bomboş çadırlarda ol. Kızımız sana yoldaş olacak ve hayatın zorluklarını seninle birlikte omuzlayıp yükünü hafifletecek.' Satırlarının yazıldığı mektupla vermeyi tercih edecektir. Bu yazılanlar daha sonraki yıllarda hanımefendinin azmini ve sabrını artırmış, cesaretini güçlendirmiştir. 1937 yılında iki bin rubi gibi az mihirle ve hediye edilen bir yüzük ve elbise ile sade bir düğün merasimi gerçekleştirilir.

Her türlü bozucu ve yıkıcı rüzgara karşı direnen Mevdudi’nin bu özelliğini kendisinde bulunduran anne Mahmuda’yı kızı Hamira  şu cümlelerle anlatıyor;

“İnsanlar vardır  gölgesi geniş, meyveli ağaçlar gibidirler. Uzak yakın, küçük büyük, kadın erkek herkes onlara sığınır. Gölgesinde dinlenir, meyvelerinden yerler. Gölgesi herkese yeter. Tek bir kişiyi bile meyvesinden mahrum bırakmaz. Annemiz dokuz çocuğu için hem anne hem babaydı.”  

Bir gün hapishane müdürü Mevdudi’ye “senin ailen gibi hapishaneye sevinç dolu gelen aile görmedim özellikle yaşlı ve güçsüz olmasına rağmen annen.” İltifatında bulunur. Bu iltifata Mevdudi “Biz çocuklarımızı onlara hayatın acılarına sabretmeyi, Allahın kaderine rıza göstermeyi öğreterek yetiştiririz. Beni bu şekilde yetiştiren annem işte şimdi de aynı yolla torunlarını yetiştiriyor.”   Cümlesiyle cevap verir. Önce çocuklar küçük diye hapishaneye gelmesini istemeyen Mevdudi gerçeği ve acıyı yaşasınlar diye yaşları 10 yaşında olan çocuklarını sonraları hapishaneye ziyaretine getirtmiştir. “Ben çocuklarımı rahat, sevinç ve yaşam sevgisiyle eğitmek istemiyorum. Kötülükler karşısında sapasağlam dağlar gibi hak ve hayrın sadık hizmetçileri olmasını istiyorum.” diyerek bir insanın nasıl eğitileceğinin iyi örneklerinden birini gösterir.

Bir Baba, İki Anne ve Bir Evlat: Babam Mevdudi -I Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ
Bir Baba, İki Anne ve Bir Evlat: Babam Mevdudi -II Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ